• 17 Ağustos 2016
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Çağdaş bilim insanları, Büyük Patlama teorisi ile bizlere evrenin doğuşu hakkında bir hikaye verdiler. Özel görecelik ve kuantum mekaniği ile evrenin temel özelliklerini açıkladılar. Çoklu evren ve sicim kuramı ile bu çerçevelere bile tutunamayacak kadar büyük hipotezler ortaya çıkarmaya başladılar.

Araştırmacılar, parça hızlandırıcılarla donatılmış, küçük büyük şeyleri araştırmak için devasa teleskoplarla, karmaşık temellere dönerek evrenin ve onun bütün bileşenlerinin insanlar da dahil nasıl ve neden varolduğu sorusunu soruyorlar.

Bir milyon gün önce, Sokrat öncesi düşünürler de aynı soruları soruyorlardı. Sokrat, M.Ö. 470’de doğmadan önce, onun entellektüel selefleri kendi cevaplarının peşine düşmüşlerdi. Onlar, Batı dünyasının ilk ampiristleriydiler. Parmenides ve Anaxogoras, kozmolojiyi dünyaya yayarken Empedokles, Leucippus ve Demokritus da gözlemlenebilir olan için kutsalı terk ettiler.

O zamanlarda, teorileri absürd, fantastik ve şüpheli görüldü, fakat sonra Yunanlı onların birçok hipotezini doğruladı -bunlardan bazıları günümüze kadar ulaştı. Buna rağmen, birçok çağdaş bilim insanı ve tarihç,i Sokrat öncesi yapılan katkıları görmezden geliyor. Bunun nedeni, büyük ölçüde varsayıma dayanmalarıdır.

Fakat, herhangi bir sicim kuramcısının da açıklayabileceği gibi; varsayım, ister istemez kanıttan önce gelir.

Bugünün tahmincileri tarafından verilen cevaplar, İsadan önce, asırlar boyu görmezden gelinen fikirlerin de olduğu gibi, bu konuda çalışan düşünürlere bir seçim sundu: Mantığa aykırı hipotezleri ciddiye alın yada bütünüyle reddedin.

Sokrat öncesinde olduğu gibi, birçok modern bilim insanı alay edilme riskini göze alıyor. Ve, eğer tarih bir göstergeyse, bu çağdaş bilim insanları göz ardı edilebilir, ya da daha da kötüsü, bilgiye ulaşan yeni yollar açmış olsalar da, gelecek araştırmacılarca tanınmayabilirler. Bugünlerde, en azından, bilim insanları döngüyü anlayabiliyorlar: Kuramcılar, araştırmacılardan önce gelir ve övgüler nadiren paylaşılır.

Daniel Graham, Brigham Young Üniversitesi’nde antik felsefe profesörü. Sokrat’tan Önce Bilim, onun Sokrat öncesine gecikmiş bir itibar bahşetme girişimi. Graham’ın Inverse’e anlattığı üzere, teori oluşturmaya başladıklarından beri, gözden düşmüşler. Tarih, bu ilk bilim insanlarının etkileyici fikirleri olduğunu, fakat teorilerinden hiçbirini kanıtlanmaya ya da çürütülmeye muvaffak olamadıklarını gösterdi. Ve adil olmak gerekirse, birçok Sokrat öncesi bilim insanı hem yanlış yolda hem de meziyetten yoksundu.

Savunduklarının çok azını kanıtlamaya meyillilerdi ve teorileri kanıtlamak için sistematik bir yöntemleri yoktu,” diyor Graham.

Fakat bazıları, daha sonra doğrulanacak kavramlar için teorik planlar çizdiler. Empedokles, element teorisini, evreni meydana getiren yapıtaşlarını -kendisi sadece dört tane hayal etmişti- dünyaya tanıttı. Parmenides, Doğa Üzerine’de, bir kozmoloji geliştirdi. Düşünce bölümünde-doxa- sabah yıldızının aslında akşam yıldızıyla aynı olduğu, ayın ışığını güneşten aldığı ve dünyanın küresel olduğu teorilerini ortaya attı. Bildiğimiz kadarıyla o, tarihte dünyanın gerçek şeklini belirleyen ilk insandı.

Bu fikirler, gelecek nesil bilim insanlarının yolunu açtı. Örneğin, Anaxagoras, tutulmaların nasıl oluştuğuna dair keşiflerde bulundu. Aristoteles, daha sonra Anaxagoras’ın teorisine ”bir bilimsel açıklama örneği” olarak atıfta bulunmuştur, diyor Graham. Ve ekliyor, “Bunu kesin bir sonuç olarak görüyor. Bu, astronomide devrimsel bir an. Aniden bütün diğer hipotezler çürütüldü ve içlerinden biri kanıtlandı. Bu, gökcisimlerinin süregelen varoluşunu açıklamanın güçlü bir yolu.”

Leucippus ve Demokritus MÖ 5. yüzyılda, atomların var olduğu hipotezini ortaya attılar. Bu fikir uzun süre etkisini korudu, fakat sadece bir fikir olarak kaldı -1905′ kadar. Bu tarihte, Einstein, onların var olduğunu kanıtladı. Bu keşifle ünlenen oydu ki, bu mantıklıydı. Fakat kullandığı kavramsal araçlar bu iki hayal gücü kuvvetli düşünüre dayanıyordu. Kanıt, varsayımı takip eder. Fakat metotları bugün yeterince bilimsel görünmüyor. Sokrat öncesi bilim insanları, bilge olmalarından ziyade, modası geçmiş düşüncelerin yazarları olarak ele alındılar.

eclipsejpg

Bugünün filozofları, metinlerin üzerinde tartışıyor ve tezleri tahlil ediyorlar. Felsefe, şimdi işlevini kaybetmiş bir disiplin. Sokrat öncesi bilim inanları, bilimsel metodun temellerini ortaya koydu. Sonra Aristoteles ve diğer Sokrat sonrası bilim insanları bunu bir zanaata çevirdi. “ Filozoflar herhangi bir şey için titiz bir metot bulduklarında” diye açıklıyor Graham, “ Yeni bir disiplin üretir -fizik, ekonomi veya psikoloji gibi. Felsefe, tuhaf bir yolla gelişiyor; diğer bilimleri doğuruyor.”

Bununla birlikte, Graham, günümüz bilim insanlarının “Orada ruh eşlerini -halihazırda bilim insanı gibi düşünen bireyleri-bulabilirler. Henüz bilimsel araçlara sahip olmasalar ve henüz titiz deneysel metodu başarıya ulaştıramamış olsalar bile” ve modern kozmolojistler de kendi alanlarının felsefi kökenlerinde teselli ve hatta ilham bulabilirler. “Bu komik. Çünkü Sokrat öncesi bilim insanları, ‘Her şey nasıl başladı?’ sorusuyla yola çıktılar. Ve bu tam da modern kozmolojistlerin geldiği noktadır,” diyor Graham. “Büyük Patlama- nasıl başladı? Büyük Patlama’dan öncesi var mıydı? Her şey nasıl işledi? Vesaire. Sorulan sorular bile bir anlamda geriye gidiyor.

Fakat, zaman içinde bu büyük sorular Sokrat öncesi entellektüelleri cezbetti; bugün ise gözden düştüler. Birkaç yüzyıl boyunca, 20. yy başlarına kadar, kozmoloji küçümsendi. Fizikçiler evrenin kökenlerini araştırmayı önemsemediler. Sonra, 1920’lerde, Edwin Hubble ve diğerleri evrenin büyüdüğünü kabul ettiler. Ve bu fikir, destek gördükçe, büyük sorular, yeniden öne çıkmaya başladı.

galaxyjpeg

Yasunori Nomura, California Berkeley Üniversitesi’nde teorik fizik profesörü. Hem çoklu evren hem de sicim kuramını sadeleştiriyor. Inverse’e Sokrat öncesi bilim insanlarının kederini paylaştığını söylüyor. “Eski Yunan bilim insanları mantıklı, eğitimli tahminler yürütüyor olmalıydılar,” diyor. Bu antik filozoflar gibi, Nomura’nın kimi meslektaşları -çağdaş, ileri teknolojiyi kullanan fizikçiler- bile, onun çalışmalarının çok teorik olduğu eleştirisini yapıyorlar.

Bizler, bazı çoklu evrenler olabileceğini düşünüyoruz, “ diyor Nomura. Ve ekliyor, “Bazı insanlar, ’Evrene çıkıp gezinemezsiniz, neden bahsediyorsunuz?diyorlar. Fakat bilimin metodolojisi her zaman aynıdır. Bu nedenle, ölçebildiğiniz şeyler üzerine teori üretirsiniz.” Eğer bir teori güçlüyse, kanıtlarla dolu ve çürütülebilirse, bilim insanlarının bunu dikkate alması gerekir. Nomura’nın çalışması, bu bakımdan bütün koşulları sağlıyor.

Bunun ötesinde, Nomura, çoklu evren teorisinin sezgisel ve mantıklı oluşunu göz önünde bulunduruyor. “Bizler sadece sekiz gezegenden birindeyiz, güneş sistemimiz galaksimizdeki binlerce, on binlerce güneş sisteminden biri ve galaksimiz de birçok alaksiden sadece biri.” diyor. Ve ekliyor: “Neden biliyor musunuz? 21. yüzyılda, evrenin düşündüğümüz şey olduğunu nereden biliyoruz?“ Yine de, Nomura nın denklemleri sezgilere üstün geliyor. Ve denklemlerde aynı çılgınca fikri açıklıyor: Birden fazla evren olabilir.

Bugünlerde, neredeyse bütün biliminsanları Büyük Patlama’nın bizim sözümona tekil evrenimizin kökenlerini açıkladığına inanıyor. Fakat o teori de varsayım olarak ortaya atılmıştı. “Hiçbir zaman, zamanda geriye gidip Büyük Patlama’ya direkt olarak tanık olmadık,” diye vurguluyor Nomura. “Her türlü neticeyi kabul ettik ve bunlardan yenilerini türettik. Evrenin büyümesi bunlardan sadece biri. Doğaya bakmayı sürdürüyoruz ve bu resimle tutarlı kanıtlar toplamaya devam ediyoruz. Ve sadece biri bile net bir çelişki teşkil ediyorsa, bu fikirden vazgeçiyoruz. Bu hayli yüksek bir standart.”

Nomura, felsefenin bilime yetiştiğini anlıyor. Aynı zamanda, neredeyse bütün başlıca bilimsel sıçramaların ilk zamanlarda delice ve fantastik göründüğünü kabul ediyor. Nomura, teorileri, “sadece felsefeden ibaret” oldukları için reddetmenin tehlikeli olduğunu düşünüyor. Doğruluğunu kanıtlamaya ya da çürütmeye uğraşmalıyız; bu nevi bir arayış bize yeni şeyler öğretecektir. “ Sadece deneyin ve görün. Bu benim felsefem,” diyor. “Prensipte, çürütülebilir teorilerimiz var.

Bilimsel Devrimlerin Yapısı’nın yazarı Thomas Kuhn, bu hassasiyeti takdir ederdi. Kuhn, devrimcileri de aynı doğrulayıcılar, peygamberler ve normal bilim insanları gibi methetmiştir. “Bana göre, bilim insanları arasında bir çok farklılık olması önemli bir şey,” diyor Nomura. “ Yarısı muhtemelen tarihsel olarak faydasız olacaktır. Fakat, bu gerekli bir israf.

Bir bilim insanını neyi muhteşem kılacağı tahmin edilemez. Graham, Albert Einstein’ın başarısının, onu ışık hızında seyahat edilen bir dünyanın neye benzeyeceğini düşünmeye iten parlak hayal gücüne bağlı olduğunu kaydediyor. “Bir noktada, ağır ve isteksizce ilerleyerek çalışmak, her şeye karşı metodolojik tavır takınmak yerine bu muhteşem hayal gücüne sahipsin,” diyor Graham. Keşif (ilham), metodolojiden önce gelir.

Sokrat öncesi bilim insanları bu riskleri peşinen aldılar. Geleneklere karşı çıktılar ve böyle yaparak gelecek nesiller için yolu aydınlattılar. Bugünün teorik fizikçileri de aynı amaca hizmet ediyor olabilirler. Tarih, onların çalışmaları için övgü alıp almayacaklarına karar verecek.

3299c78a1721

Princeton üniversitesi’nde teorik fizik profesörü olan Steven Gubser, cefanın bugünün bilim insanlarına daha uzun soluklu bilimsel kariyer sağlayacağını savunuyor. Teorilerinin matematiksel yapıdan uzaklaşmasına rağmen, ölçülebilen fenomenden matematiksel fikirlere doğru, genelde, direkt bir bir yol olduğunu savunuyor. Konformal alan teorisinin, dinamiğin tamamlandığı disipline iyi bir örnek olduğunu söylüyor. “Birçok çalışma soyut olmasına rağmen” diyor, “ mıknatıslar, veya gaz buharı isemleri gibi fiziksel olarak yapılanmış ve başlıca ilgi fenomeni haline gelmiş sistemlere dikkat çekmek kolay.

Gubser ve birçok bilim insanı için yaratıcılık ve gayret arasında çok büyük bir ayrım yok. Bir deneyden ötekine ilerlerken, sonuçlar bu alanın gelişmesini sağlıyor. Bazen, atılım niteliğinde bir çıkarım, çok az hayal gücü gerektirir. Fakat, iyi, metodolojik bilim her zaman heybetli olarak kalır.

Bilimsel gelişme, çoğu zaman doğrusal olmayan bir süreçtir. Ve on yıl gibi kısa bir süre içinde bile neyin önemli olacağını bilmek çok zordur,” diyor Gubser. “O yüzden, anlamlı ve entelektüel ağırlığı olan şeyler üzerinde çalışmaya gayret edin. Ve bunların en umulmadık şekillerde nasıl avantaja dönüşebileceği konusunda açık fikirli olun.”

Gubser, Sokrat öncesi bilim insanlarının bu hikayede bir yeri haketmediğini söylemiyor. Ve, Einstein da kuşkusuz ki yaşamaya devam edecek. Büyük fikirler için her zaman yer var. O, sadece Occam’ın Usturasıyla kapıda bekliyor olacak.

Teorisyenler ve araştırmacılar arasındaki simbiyoz devam ettikçe bilim ilerliyor. Bilim insanları ve teorisyenler, asırlık kozmolojik soruları geride bırakmayacaklar; ince eleyip sık dokuyarak sorgulamaya devam edecekler. Bizler de, başlangıçta bizleri deli gibi cezbeden düşüncelere gereken önemi vereceğiz. Bir sonraki evren bizi bekliyor.

Yazar: Joe Carmichael
Çeviri: Zeynep Şenel Gencer
Kaynak: Inverse


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com