Paylaş

Önümüzdeki haftalarda sanat terapisi ve travmaların iyileşmesi, dikkat toparlama ve direnç geliştirme çalışmaları hakkında konuşmak için yola koyulacağım. Özel olarak dinleyicilerin cevabını duymak istediği soru şudur: Sanatın yaratıcı süreci bizi daha mutlu eder mi? Sanatsal yaratıcılık ve mutluluk arasındaki ilişki çok kaygan bir zemine sahiptir. Sonuçta önümüzde depresyon gibi duygusal zorluk yaşayan sanatçı örnekleri vardır ve bu bir ikilem yaratır. Tam da bu noktada sorulması gereken şey sanatın duygusal acılardan kaynaklanıp kaynaklanmadığıdır. Bu düşüncenin tersi yönde çalışmalar sürdüren pek çok araştırma grubu mevcuttur ve çoğunun ortak olarak söylediği şey, sanatın insandaki duygusal aşınmalarda olumlu yönde bir etkisi olduğudur.

Sanatsal üretim süreci ile kişisel mutluluğun arasındaki bağ aslında yeni bir fikir değildir. Psychology Today, sanatsal yaratıcılığın yarattığı mutluluğu büyük bir hevesle öven Robert Epstein’ın “Capturing Creativity” makalesine 1996 yılında yer vermiştir. İlgili makalesinde Epstein konu ile ilgili düşüncelerini, “…daha çok yaratıcılık daha büyük bir mutluluğu doğurur. Yaratıcı süreçler bizzat bizim için bir sevinç kaynağı haline gelir ve bunlarla gündelik ufak tefek sorunlarımızı daha kolay çözebilir hale getiririz” şeklinde ifade etmiştir. Buna ek olarak, Londra Üniversitesi’nden Semir Zeki’nin yaptığı yeni araştırmalar insanların sadece sanatı incelemesinin bile dopamin seviyesini artırdığını ve beyindeki frontal korteksteki aktivitenin artmasına yardımcı olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca bu durum aslında tıpkı aşk ilişkilerinde hissedilen zevk hissinin doğmasına neden olduğu fikrini ortaya atmıştır.

Heyecan verici olduğunu düşündüğüm bir diğer şey, sanat çok yönlü olduğu için, her bireyin hoşuna gidebilecek şeyler bulabilmesidir. 2008 yılında, çabaya dayalı ödüllendirme sistemini ve bunun el yapımı işlerle olan ilişkisini açıklamıştım. Bu tip tekrarlayan ve tatmin edici olan sanatsal bir üretimin beyindeki “akumbens-striatial-kortikal” bağlantısını uyararak depresyon ve kaygının azaltılmasında çok önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Belki de odaklanma ve sanatsal üretim sürecinin insanı içine çekmesi psikolog Mihaly Csikszentmihalyi’nin “akış” diye adlandırdığı süreçle ilişkilidir. Sanatsal üretimler meditasyon ve yoga gibi akışa dayalı diğer dikkat çekici uygulamalarla benzerlikler taşıdığından, böyle bir üretim sürecinde aynı derin etkileşim, pozitif kalma ve odaklanma hali benzer rahatlamalar yaratabilir.

Akış kavramı ve sanatsal üretim aslında binlerce yıldır insan hayatını iyi yönde geliştiren iki mutluluk etkenine işaret etmektedir. Bunlardan ilki, bulmanın ve keşfetmenin zevkiyle yaratıcılığın içinde neşe ve sevinci bulma kapasitesidir. Bu kapasite yenilik vasıtasıyla insanların ve toplumların varlıklarını sürdürmelerini sağlayan evrimsel biyolojiye dayanır. İkincisi ise, kullanışlı ve yaratıcı şeyler oluşturarak rahatlama ve bunlardan zevk alma yeteneğidir. Bu sadece bir pratik değil aynı zamanda zihinsel sağlığı da iyileştiren ve insanı gençleştiren bir yöntemdir.

Son olarak, her yaştan danışanın sanat terapisi çalışmalarında bulunarak onların sanat ve mutluluğun kesiştiği yol hakkında söylediklerini duyma fırsatı buldum. Sanat sayesinde, onlara acı veren deneyimlerle yüzleşmelerine rağmen bu duygularını açığa çıkarabildiklerini ve bunları sanat yoluyla değiştirerek iletişim kurabildiklerini gördüm. Onlar, sanatın kendi kişisel mücadelelerinin dışına çıkma, dağılan dikkatlerini toparlama, bedensel ve zihinsel gevşemeyi sağlama ve meydan okumalarını sağlayan olumlu duygulara ulaşmada en rahat alan olduğunu belirttiler. En önemlisi de kimileri daha önce sahip olup olmadığını bilmedikleri yeteneklerini keşfetti ve bizi gururlandırdı. Dahası, danışanların kendi aralarında sanatın mutluluğu getirdiklerine dair ortak bir duruşları oluştu. Bence bu durum sanatın ve mutluluğun kaçınılmaz bir şekilde iç içe geçtiğinin en keskin ifadesidir.

Yazar: Cathy Malchiodi
Çevirmen: Pınar Eldemir
Kaynak: Psychology Today

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com