Paylaş

Cennete hizmet etmektense, cehennemde hüküm sürmek daha iyi.

[1] Şeytan Çıkmazı (Angel Heart – 1987), William Hjortsberg’in Falling Angel (1978) isimli şeytan konulu dedektiflik romanına dayanılarak yapılmış olup, Alan Parker tarafından yazılıp yönetilmiş ve 1987 yılında vizyona girmiştir. Mickey Rourke kariyerinin en parlak performanslarından birini dedektif Harry Angel rolü ile verirken, Robert De Niro ölümsüz bir oyunculukla asil, güvenilmez ve son derece korkutucu bir Louis Cyphre karakterine can verir. İlginç bir not olarak, De Niro söylenilenlere göre Cyphre karakterini oynamak için ünlü yönetmen Martin Scorsese’yi taklit ettiği söylenir.

[2] Film ve kitap arasındaki farklılıklara çok fazla girmeden, Şeytan Çıkmazı’nın Hjortsberg’in romanından, filmdeki atmosferin daha ağır ve tehdit edici olması yönünden farklı olduğu söylenebilir ama ikisi de aynı trajik ve şeytani duyguları barındırırlar. Romanda olduğu gibi Parker’in filminde de postmodern ( Gotik) karanlık atmosfer veya başka bir deyişle şüpheli bir suç dünyası, loş ışıklandırma, mistisizm ve güvenilmez kişilikler olarak adlandırabileceğimiz bir yapı sıkıca yerleşik durumdadır.

Şeytan Çıkmazı (Angel Heart)’nın Postmodern Unsurları

[3] Genel bir bakış açısı ile postmodernizm, skeptisizmi kabul eden ve mutlak otorite düşüncesini her yönüyle sorgulayan bir kavram olarak görülebilir. “ Herhangi ortak bir başlık postmodernizmi oluşturan entellektüel akımları ve sanatsal çeşitliliği birleştirirse, bu durum evrensel ve üstün olduğunu iddaa eden inanç sistemlerinin sorgulanmasıdır.” Postmodern kurguyu genel bir seviyede nitelendiren şey, geleneksel kurgudan çıkabilme yeteneği ve bazı şeyleri tecrübe etme ve düşünme tarzlarının ardına saklanmış anlamsızlığı ve boşluğu ortaya çıkarmak için güvenliğin temelini altüst etmektir. Edebiyat bakımından postmodern kurgu son derece çeşitlidir. “ Birçok postmodern edebiyat çalışması edebi türleri, kültürel ve stil seviyeleri, ciddiyeti ve eğlenceyi harmanlar ve geleneksel edebi bölümler sınıflandırmasına direnir.” Postmodern edebiyata olan bu bakış açısı Şeytan Çıkmazı filmi için de kullanılabilir. Film birçok türü çok etkili biçimde karıştırır, değerli kılar ve iki farklı anlatım şeklini birbirine harmanlar. Profesör Fred Botting filmin anlatım yapısı için ilginç bir yorumda bulunur: “ Gizemli, karanlık figürlerin geriye dönüşler ile vurgulanması, kan dolu bağırsaklar ve kan lekeleri kaplı duvarlar ile film farklı bir hikaye önerir: tek anlatım, dedektiflik hikayesi ve kademe kademe yerleşen şeytan tarafından elegeçirilişin anlatıldığı şeytani bir masal.” Bu anlatım yapısı Hjortsberg’in romanında da çokca görülür.

[4] Postmodern Gotik kurgu, klasik ve daha geleneksel fantastik kurgu’dan sapar. Modern olan mantıklı ve akla uygun hale, tekrar canlandırarak, tekrar inşaa ederek ve doğal ile doğaüstü arasındaki sınırı kurarak dönerken, postmodern Gotik kurgu için bu durum söylenemez. Şeytan Çıkmazı için konuşmak gerekirse gerçek olan ile gerçekdışı olan ayrımı bölümlere ayrılmış, alt üst edilmiş ve sonunda çökertilmiş böylece anlatım, temel yasalardan ve son derece düzgün ikili karşıtlıklardan türemiş bir kurgusal dünyaya odaklanır. Fred Botting tüm bu şeytani anlatım benzeri konuyu şu şekilde özetler:

Angel kovaladığı suçlunun aslında kendisi olduğunu keşfeder. Geriye dönüşlere saklanmış, gizli ayinlerde görülmüş, masum bir kurbanın kalbi yani Angel’in, paramparça edilmiş ve daha sonra Angel’in görüntüsüne bürünmüş olduğu farzedilen bir suçlu tarafından yenmiş. Bunu yapmasının sebebi kötü karakterin şeytan ile yaptığı anlaşmada hile yaparak başkasının ruhunu kendininkinin yerine koymak. Şeytan – ‘Lucifer’ görünüm ve isim Louis Cyphre olarak geri döner, anlaşmayı yerine getirmek ister ve bu amaç için “Angel” işe alınır.

[5] Cyphre’nin Favorite (Johnny Favorite)/Angel’a olan ilgisi “kar”ını toplamak ve yaptıkları anlaşmayı yerine getirerek sözünü tutmak ama bu süreçte Favorite’ye ulaşmak için ilerlediği yollarda bıraktıklarını, Angel’ın işlediği cinayetler gibi göstermeyi de unutmuyor. “ Araştırma boyunca olayı gölgeleyen tüm cinayetlerin baş sorumlusu Angel oluyor.” Filmin sonlarında Angel/Favorite karanlık ve gürültülü bir asansör ile aşağı inerken, gerçek Angel’i ortadan ikiye kestiği için ruhunun atandığı cehenneme doğru ilerlediğini düşünebilirsiniz ama aynı zamanda Toots Sweet, Margaret Krusemark ve Epiphany Proudfoot cinayetleri yüzünden Adliye Mahkemesi (Court of Justice) tarafından cezalandırılacağı da düşünülebilir. Bir başkası ise filmde birden fazla ‘gerçeklik’ olduğunu ve kimlik konseptinin birden fazla seviyede ilerlediğini iddia edebilir. Filmi izlerken seyirci, önceden olmuş olaylar sayesinde neler ile karşılaşabileceklerini kestirebilirler ama izleyici tarafından yaratılan birçok tahmin ve yorum, Angel’in gerçekliği Favorite’nin gerçekliği ile birleştiğinde veya yerine geçtiğinde suya düşebilir. Daniel Jones Memento ile Şeytan Çıkmazı filminin esinlenildiği kitap arasında paralellik olduğunu belirtir ve açıklar:

[6] Akıl Defteri (Memento) ve Falling Angel’de hikaye, okuyanı dedektif olarak eksikliklerini, tecrübeli okurlar olarak hatalarını gösterir. Falling Angel, ‘doğru’ kimlik üzerine son saniye açıklamaları ile bu noktaya kadar okuyanların geliştirdiği tüm teorileri parçalar, okuyucuları bu yeni keşifler ışığında ve yazar tarafından kandırıldıkları bilgisi ile tekrar okumaya zorlar.

[7] Kimliğin varoluşu postmodern düşünce olarak istikrarsız, belirsiz ve akıcı görünmesi, ana karakterlerinin hepsinin tutarsız kimliklere ve kişiliklere sahip oldukları düşünülür ise Şeytan Çıkmazı’nı tartışırken ve analiz ederken çok bağlantılı olduğu söylenebilir.

Filmin sonuna yaklaştıkça, Harry Angel’in kayıp olan Johnny Favourite olduğu, Louis Cyphre’nin Lucifer olduğu ve Angel’in aşık olduğu kadın Epiphany Proudfoot’un kendi kızı olduğunu öğreniriz. Böylece anlatıma sapkın bir ensest  unsuru da karıştırılmış olur. Angel’in parçalanmış anıları, tuhaf önsezileri ve kusurlu benliği, filmin genelinde postmodernizm’in kimlik fikrine yaklaşımının köklerinde bulunan kimlik konusuna değinmesini vurgular. “…kimliğin postmodern versiyonunda otorite ve önceki kültürel dönemlerin kesinliği, önceleri birleştirilmiş bir olgu olduğu inanılan, karışıklığı ve sonu belirsiz açıklamaları kovalayan pragmatik skeptisizm ile yer değiştirir.” Daniel Jones bu postmodern konsepti ve kimlik çatışması fikrini veya kimlik karmaşasını, Akıl Defteri ve Falling Angel analizine uygulamış görünüyor: “ Teori, postmodernlikte kimlik özneldir ve kişinin kendisi tarafından oluşturulur. Düşünceler ve dil metni birinin benliğinin yansımasını yaratır ve karakterlerin anlattığı metinsel dünyaların da öznel ve istikrarsız yapılar olduğunu, büyük ihtimalle dedektif’in kimliklerinin değişken ve yanlış olduklarını kanıtlamak için kullanılır.”

[8] Postmodern kurguda ironi fazlaca kullanıldığı için, Parker’in romandaki birçok ironik unsuru ve cümleyi filmde kullanmış olduğunu görmek oldukça ilginç diyebiliriz. Örnek olarak, filmin sonuna doğru Angel herşeyin farkına varmaya başladığında ve tüm zamanların en güçlü üçkağıtçısı tarafından kandırıldığını anladığında hızlıca geri otel odasına gider ve kendini kızı/sevgilisi Epiphany Proudfoot cinayetinin baş şüphelisi olarak bulur. Detektif Sterne “Bu suç için yanacaksın Angel” dediğinde Angel’in cevabı “Biliyorum. Cehennemde” olur. Film boyunca dehşet verici bir ironi devam eder. Özellikle bu sahne ile örneklendirecek olursak dedektif, Angel’in ya elektrikli sandalye ile yada ömür boyu hapis ile cezalandırılacağını düşünürken aslında sadece dünyevi cezalandırma değil aynı zamanda öteki dünyada da işkence göreceğinin bilincinde değildir. Angel’in hayata ve doğaüstü veya dini olan herşeye karşı ateist yaklaşımı da son derece ironic görülebilir, öteki benliği Johnny Favorite’nin okültizme, mistisizme ve satanizme olan derin inancı düşünülürse…

[9] Yazıyı toparlamak gerekirse, Şeytan Çıkmazı, postmodern sanat ve kurgu ile alakalı birçok özellik ve teknik sunar bize ve  A Poetics of Postmodernism’de belirtildiği gibi; “ Postmodern sanat, değer, düzen, anlam, control ve kimlik gibi olguları önce ileri sürer sonra bilinçli bir şekilde değersiz kılar…” Bu aynı zamanda Parker’in anlatımında da görülebilir. Filmi, etrafımızda olup bitenleri algılayışımızın sorgulandığı ve parçalandığı bir konsept olan anlatım şeklinin üstkurmaca bir oyun olduğu ve hiyerarşik düşüncelerin yerinden oynatıldığı bir kurgusal yapım olarak görebiliriz. Paranoya ve kişilik bölünmelerinin, sabit ve sağlam düşüncelerin benliğin kaybedilişi ve kimlik karmaşasına dönüşümü ile yer değiştirdiği kaotik bir dünyadır. Film gizemli sonuna ulaştığında, bütün gizemlerin klasik anlamda çözüme ulaşması ihtimalinin yokedildiğini veya imkansız olarak gösterildiğini söyleyebiliriz. Başlığın da belirttiği gibi Angel’in son saniye keşfi onu bir kötü adam/kurban ve kovalayan/kovalanan melezi olarak gösterir.

Çeviren: Gökhan Çuhacı
Kaynak: cinetext.philo.at

NOTLAR
[1] http://www.imdb.com/title/tt0092563/trivia

[2] Postmodern American Fiction: A Norton Anthology. ed. Paula Geyh, Fred G. Leebron, Andrew Levy. New York: Norton, 1998. p. xx
[3] Abrams, M.H. A Glossary of Literary Terms. 7th ed. Boston: Heinle and Heinle, 1999. p. 168
[4] Botting, Fred. “Postmodern Gothic”. In: Gothic. London: Routledge, 1996. p. 174
[5] Botting. “Postmodern Gothic”…p. 174
[6] Botting. “Postmodern Gothic”…p. 174
[7] Jones, Daniel. Split Identities and World(s) Under Erasure. Lancaster University. <http://www.crimeculture.com/Contents/DanJones.html>
[8] Postmodern American Fiction: A Norton Anthology…p. xxvi
[9] Jones, Split Identities…[10] Hutcheon, Linda. A Poetics of Postmodernism – History, Theory, Fiction. (1988). New York: Routledge, 1999. p. 13

KAYNAKÇA

  • Abrams, M.H. A Glossary of Literary Terms. 7th ed. Boston: Heinle and Heinle, 1999. p. 168-169.
  • Angel Heart. (1987). Directed by Alan Parker. Starring Mickey Rourke, Robert De Niro and Lisa Bonet. Format: DVD. Released by Lions Gate Home Entertainment, 2004
  • Botting, Fred. “Postmodern Gothic”. In: Gothic. London: Routledge, 1996. p. 168-175
  • Carus, Paul. The History of the Devil and the Idea of Evil. (1900). Illinois: Open Court Publishing, 1994
  • Freud, Sigmund. “The “Uncanny””. (1919). In: The Norton Anthology of Theory and Criticism, ed. Leitch, Cain, et al. New York: W.W Norton, 2000. p. 929-952
  • Furst, Sidney S. “Trauma”. In: Psychoanalysis: The Major Concepts. Ed. Moore and Fine. New Haven: Yale University Press, 1995. p. 306-316
  • Hjortsberg, William. Falling Angel. (1978). Herts: No Exit Press, 2005
  • Hutcheon, Linda. A Poetics of Postmodernism – History, Theory, Fiction. (1988). New York: Routledge, 1999.
  • Johansen, Ib. “Monstrosities in a Cold Climate – Stacey Levine and the Postmodernist Fantastic”. Engelsk Filologi, Århus Universitet, 2005. <http://www.anglofiles.dk/AF2005/monscold%20(4).pdf>
  • Jones, Daniel. Split Identities and World(s) Under Erasure. Lancaster University. <http://www.crimeculture.com/Contents/DanJones.html>
  • Milton, John. “Paradise Lost”. (1674). In: Norton Anthology of English Literature, 7th edition, Ed. M.H Abrams, Stephen Greenblatt et al., vol. 1. New York: W.W Norton, 2000. p. 1815-2044
  • Postmodern American Fiction: A Norton Anthology. ed. Paula Geyh, Fred G. Leebron, Andrew Levy. New York: Norton, 1998
  • Źivković, Milica. “The Double as the “Unseen” of Culture: Toward a Definition of Doppelganger”. In: Linguistics and Literature series, Vol.2, No. 7, 2000. p. 121 – 128
  • Willick, Martin S. “Defense”. In: Psychoanalysis: The Major Concepts. Ed. Moore and Fine. New Haven: Yale University Press, 1995. p. 485-493.

LİNKLER

  • http://www.mysteryguide.com/bkHjortsbergAngel.html
  • http://www.worldsgreatestcritic.com/fallingangel.html
  • http://en.wikipedia.org/wiki/Angel_Heart
  • http://www.cold-print.freeserve.co.uk/ANGELIC.htm
  • http://faculty.cua.edu/johnsong/hitchcock/pages/doubles/doppelgangers.html
  • http://en.wikipedia.org/wiki/Faust
  • http://www.usao.edu/~facshaferi/FAUST.HTML
  • http://www.cummingsstudyguides.net/Faust.html#Faust
  • http://en.wikipedia.org/wiki/Doppelganger
  • http://en.wikipedia.org/wiki/Psychological_repression
  • http://www.imdb.com/title/tt0092563/trivia

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.

 


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com