Düşünbil Portal

12 alıntı ile Marx’ın vampir metaforu

Paylaş

Kapital’in birinci cildinin sonlarına doğru Marx, bilindik dramatik, retorik oyunlarından birisini kullanır: “Eğer para” der “yaradılışı itibariyle kâğıt üzerinde bir kan lekesi olarak geliyorsa dünyaya, o halde, sermaye de tepeden tırnağa, her gözeneğinden kan ve pislik akıtarak gelmektedir.” Bu yorum, kan ve dehşet temasının Kapital’in sayfalarında geçişinin kapsam ve boyutunun bir hatırlatıcısıdır.

Stanley Hyman’a göre Kapital‘de iki tür dehşet vardır. İlki serseriliği hedef alan kanlı yasalarla ilgilidir; tarımla uğraşan insanların nasıl evlerinden sürüldüklerini, serseri haline geldiklerini, daha sonra da nasıl “muazzam korkunçluktaki yasalarca, ücret sisteminin gerektirdiği disiplin doğrultusunda kırbaçlanıp, damgalanıp, işkence edildiklerini” anlatır. İkincisi kolonilerdeki insanların deneyimlediği dehşetle, -yerli halkın imhası, köle edilmesi ve madenlere gömülmesi (…) Afrika’nın, kara derililerin satılmak için avlandığı bir av sahasına dönüşmesi ile ilgilidir. Fakat aslında bir üçüncü dehşet türü daha vardır: Burjuva sınıfının Batılı işçi sınıfının kanını durmaksızın emmesi. Bu tür, işçi sınıfının hayatını emme arzu ve yetisi ile bir vampir gibi beliren mülkiyet sahibi sınıfın dehşetinden başka bir şey değildir.

“Sermaye, vampir misali, canlı emeği emerek ve ancak daha da fazla emerek hayatta kalan ölü emektir.”

Kapital

Marx’a göre çalışma gününün geceye uzatılması “vampirin emeğin hayat dolu kanına olan susuzluğunu ancak giderir”.

“Vampir, ‘kullanılacak tek bir kas, kas teli veya tek bir damla kan’ kaldıkça onu rahat bırakmayacaktır.”

Sermaye “işçinin değer üretici gücünü emmektedir” ve “ondan kan damlamaktadır.”

Marx, ABD sermayesinin “sermayeleştirilmiş çocuk kanından” finanse edildiğini söylerken, çocuk çalıştıran şerit üreticileri “kan emiciler” olarak tanımlamaktadır.

“Uluslararası Emekçiler Birliği Açılış Konuşması”nda Marx, Britanya endüstrisini, “Kan, hatta çocuk kanı emmeden var olamayan vampir” olarak tasvir eder.

Kapital‘in birinci cildinin son rötuşlarını yaparken, Engels’e, çocukların Çalıştırılması Komisyonu’nun raporunda bazı endüstrilerin kurallara uygun davranmaya çağrıldıklarını yazar: “Kurallara uymaya çağırılanlar, büyük metal üreticileri ve özellikle de ‘yerli sanayinin’ vampirleri, korkakça sessiz kaldılar.”

Fransa’da Sınıf Mücadeleleri’nde Ulusal Meclisi, “Haziran isyancılarının kanı ile yaşayan bir vampir” ile mukayese eder.

Fransa’da iç savaşta “noter, avukat, vasi ve diğer yargısal vampirler” gibi Fransız devletinin ajanları, “kan emiciler” olarak tasvir edilir.

On Sekizinci Brumaire’de ise “[küçük toprak sahibi köylünün] kanını ve beynini emen ve onları simya kazanına atan bir vampire dönüşen (…) burjuva düzeni”nden bahseder.

1849 tarihli Prusya anayasası üzerine kaleme aldığı bir yazıda da “Hristiyan-Cermen hükümdar ve suç ortakları, aylakların, asalakların, halkın kanını em en vampirlerin ev sahipleri” hakkında yorumda bulunur.

Kutsal Aile’de Marx ve Engels, “Almanya’daki küçük prensliğinin son damlasına kadar bütün kanını emmek dışında bir hayat süremeyen” Eugene Sue isimli bir karakter üzerine yorumda bulunurlar.

Bu haber İnsan Okur’dan alınmıştır.


Paylaş
Exit mobile version