Anlam Verili midir Yoksa Kurulur mu?
Madem hayatta mutluluğun değil anlamın peşinden koşmak gerekir, o hâlde bu anlam nasıl inşa olunur? Yaşam kaf dağının ardında verili duruyor mudur yoksa biz o kaf dağını hâlihazırda kurmuş muyuzdur? Anlam kendimiz dışında bir yerde olmuş olmasaydı bunca maceraya hacet kalmazdı. Diğer yandan, anlam dışımızda bir yerde olmuş olsaydı ona Lacan’ın object-petit-a’sı gibi hiçbir zaman ulaşamayacaktık. Biz ile dışımızda bir yerde, ama nerede? Yolda gibi kolay yoldan bir yanıt vermekten kaçınmak gerekir zirâ yolun kendisi hedef oldu çoktan beri. Bu soru Shakespeare’de de karşılık bulmaktadır Eagleton’a göre (1). Bize bir yanıt sunmadan anlamın verili olmasına yönelik Shakespeare’in Troilus ve Cressida’sından şöyle bir alıntı yapar, Eagleton:
“Troilus: Değer dediğin bizim bir şeye verdiğimiz değerden başka nedir ki?
Hector: Ama değer yalnız bizim kendi isteğimize bakmaz;
Paha biçtiğimiz şeyin kendinde de,
Sayılmaya, sevilmeye değer bir kıymet bulunmalı.” (Hayatın Anlamı, s.95).
Eagleton buna, bizim sorduğumuz tarzda değil de bunun tekil (hem onu edinecek kişi olarak hem de anlam[lar]ın kendisi olarak) edinilemeyecek bir şey olarak kuruluşuyla yanıt arıyor. Daha doğrusu gene bir soru soruyor: “Doğumdan klog dansına kadar, yeryüzünde insan hayatı başlığı altında yer alan her şey nasıl tek bir anlam halinde istiflenerek düşünülebilir ki?” (Hayatın Anlamı, s.103).
Ve şöyle devam ediyor: “Anlam yalnızca benim verdiğim bir hüküm olamaz. Eğer hayatın bir anlamı varsa bu anlam, olduğunu düşündüğümüz ya da olmasını istediğimiz anlamdan bağımsız olarak, sizin, benim ve geriye kalan herkes için geçerlidir. Herhangi bir şekilde hayatın birden fazla anlamı da olabilir. Niçin tek bir anlamı olduğunu düşünmeliyiz ki? Tıpkı kendisine pek çok anlam atfedebildiğimiz gibi, hayat bir tür anlamlar çeşitliliğine de bürünmüş olabilir. Tabii eğer doğuştan anlamları varsa… Belki de hayatın, hepsi de geçerli olan, farklı ve bazıları karşılıklı olarak çelişen birtakım amaçları vardır. Veya hayat, belki zaman zaman amacını aynen bizim yaptığımız gibi değiştiriyordur. Belirli ya da doğuştan olanın, değişmez ve tekil olması gerektiğini düşünmemeliyiz. Peki ya hayatın aslında bir anlamı varsa ve o bizim kendi tasarılarımıza aykırıysa?” (Hayatın Anlamı, s. 44). Görüldüğü üzere burada henüz bir yanıt bulamamaktayız. Eagleton topu belirsiz bir yere atmaktadır. Anlamın kurabilir olan olduğuna yönelik daha ileride şöyle bir belirmede bulunmaktadır: “Hayatın belirli bir anlamının olmayışı, her insanın ona anlam kazandırmak için sürdürdüğü çabanın nedenini de açıklığa kavuşturur. Eğer hayatlarımızın bir anlamı varsa bu anlam bizim onlara kazandırdığımız bir şeydir; onların hazırlop donattığı bir şey değil.” Hayatın Anlamı, s.45. Kendi anlamımızı kendimiz kurarız, çoğunlukla bu böyledir. Fakat böyle umutsuz görünen bu beyana karşı daha beter bir alıntıyla ölümcül bir darbe indirir Eagleton, Nietzsche’den hareketle: “Nietzsche’nin, Putların Alacakaranlığı isimli kitabında yer alan, hayatın kendi içinde değerli ya da değersiz olarak yargılanamayacağı çünkü bunu belirlemek adına başvurmak zorunda olduğumuz ölçütlerin hayatın birer parçası olduğu…” (Hayatın Anlamı, s.105) yönlü beyanı buna bir örnek teşkil etmiştir. Wittgeinstein’ı önceleyen bir belirleme. Hatırlayalım Tractatus-Logico Philosophicus’ta Wittgeinstein’ın belirlemesini: “Yaşam sorunun çözümü, bu sorunun yok olmasında görülür. (Bu yüzden değil midir ki, uzun şüphelenmelerden sonra yaşamın anlamının açıklık kazandığı insanlar, sonradan bu anlamın nede bulunduğunu söyleyememişlerdir.)” (Wittgeinstein, Tractatus-Logico Philosophicus, 6.521).
Anlam Bir Edim midir Yoksa Durum mu?
Yanıt bulamadığımız bu soruyu biraz daha açmayı deneyelim. Verili midir yoksa kurulu mudur anlayabilmek için onun ne olduğunu anlamamız gerekiyor (2) ki ona göre bir çaba içine girelim. Edim mi durum mu olduğu bu yüzden önemlidir. Bunu soruyor olma nedenimiz bizi ona ulaşmaya iten neden bir edimden mi yoksa durumdan mı kaynaklıdır. Burada da bir yanıt bulamıyoruz. Lacan’a göre ikisinden biridir, fakat kendisine göre ikisidir de. Tamam, ya edim ya da bir durum veya her ikisi; “ama bunlar ne?” gibi bir soru askıdadır Eagleton için:
“Psikanalist, düşünür Jacques Lacan’a göre, insan-özne ya ‘anlam’ ya da ‘edim’dir ama ikisini birden yapamaz. Bir kez dile ve böylelikle insanlığımıza, yani ‘öznenin gerçekliği’ denen alana girdik mi onun varoluşu, tikel anlamların sonsuz bir zinciri içinde bölünür. Yalnızca varoluşun yitimi pahasına anlama ulaşırız.” (Hayatın Anlamı, s. 72).
Biraz da bu yorumdan hareketle şöyle bir belirlemede bulunur Eagleton: “Mutluluk, olduğumuz bir şey olduğu kadar, yaptığımız bir şeydir de.” (Hayatın Anlamı, s.111). Anlamın peşine düşenin hâlihazırda ona sahip mi ondan yoksun mu olduğu sorusu önemini kormakla birlikte onu bir edim ya da durum olarak ele almak; yapılacak işin mahiyetini belirleyecektir. Nitekim Aristoteles (3), erdemi “Ruhun tam akla uygun etkinliği” şartıyla vaat ederken de bir yandan bunu edimsel olana dayandırır, diğer yandansa yaşam boyu süren bir etkinlik olarak ele almaktadır. Erdem’in koşulunun “anlam” ürününün ise “mutluluk” olduğunu artık ifade edebiliriz. Böylece karşılaşılan her tikel olayda hem doğru olan edimi gerçekleştirmek (hem doğru olanı hem de doğru olanı muhakkak eylemek anlamında) hem de bunu yaşam boyunca sürecek bir ilke hâline getirmek…
Dipnotlar:
(1)“Onun [Shakespeare’in] oyunları sürekli biçimde, anlamların doğuştan mı yoksa göreceli mi olduğu üzerinde derinlemesine bir düşünüş sergiler.” Hayatın Anlamı, s. 96.
(2)“Belli bir anlamlandırma olan anlam ile bir şeyi göstermek isteyen bir edim olan anlamı birbirinden ayırt etmek gerekir.” Hayatın Anlamı, s.53.
(3)Aristoteles, Nikhomakhos’a Etik, çev: Saffet Babür, Kebikeç: Ankara, 2005, s. 18.
Kaynaklar:
ADORNO, T. Minima Moralia-Sakatlanmış Yaşamdan Yansımalar, çev: Orhan Koçak, Ahmet Doğukan, Metis yay., İstanbul:2009.
ARISTOTELES, Nikhomakhos’a Etik, çev: Saffet Babür, Kebikeç: Ankara, 2005.
DELEUZE, Spinoza Üzerine On Bir Ders, çev: ulus_baker@körotonomedya, Öteki-Körotonomedya Ankara:2000. s.17.
EAGLETON, T., Hayatın Anlamı, çev: Kutlu Tunca, Ayrıntı yay., İstanbul: 2012.
MARX. K., Feuerbach Üzerine Tezler, Felsefe Yazıları içinde, çev: Ahmet Fethi, Hil yay., İstanbul:2004.
NANCY, J., Of Being Singular Plural, İng çev: Robert D. Richardson and Anne E. O’Byrene, Stanford University Press, Stanford: 2000.
PLATON, Sokrates’in Savunması, Diyaloglar içinde, (çev: Teoman Aktürel), Remzi Kitabevi, İstanbul:2013.
SCHMID, W., (2014). Mutsuz Olmak- Bir Yüreklendirme. Çev: Tanıl Bora, İstanbul: İletişim. (2012).
WITTGENSTEIN, L., Tractatus Logico-Philosophicus, çev: Oruç Aruoba, Metis, İstanbul:2011.
Yazar: Ramazan Kurt
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.