Site icon Düşünbil Portal

Antik Hint Kantha Zanaatının Saklı Hikayeleri

Paylaş

Bu bin yıllık ileri dönüşüm sanatı, geleneksel olarak kadınların korkularını ve umutlarını anlatmak için kullandıkları bir tuvaldi. Kalpana Sunder’in yazdığına göre ise tekrar revaçta. 

Doğu Hindistan’da yüzyıllar boyunca bebekler, yıpranmış saris ve dhotis’lerin (1) birbirine dikilerek yapıldığı yumuşak kantha yorganlarla kundaklanıyordu. Eve misafir geldiğinde, özel kantha kilimler yere serilirdi. Kantha, Antik Hindistan’da Vedik öncesi döneme (2) (M.Ö 1500’den önce) dayanan kullanışlı bir nakış işleme sanatıydı, yaşam hadiselerini dışavurup kutlamak için özel bir yoldu; hâlâ da öyle.

Kantha aslında hem bitmiş işin tanımı hem de dikiş tekniğinin kendisiydi. Genellikle Doğu Bengal (Bugünkü Bangladeş) ve Batı Bengal’de uygulanan ve tutumlu kadınların eski kıyafetleri üst üste koyup dikerek değerlendirdiği basit bir teknikti. Eski elbiselerinden çıkardıkları ipliklerle çarşaf, yorgan ve eşya örtüsü gibi şeyler yaratıyorlardı. Orijinal bir kantha iki tarafında da aynı desene sahipken, bu kantha‘lar el dikişi tekniğinden ötürü daha kırışık ve dalgalı bir görüntüye sahip oluyordu. Zamanla tasarımı ve desenleri daha bir karmaşık olan nakshi kantha’lar ortaya çıktı.

Bugün kantha tekniği Batı Bengal, Bangladeş ve Hindistan’da bulunan Bihar ve Odisha’nın bazı bölgelerinde kullanılıyor. Tabii Japonya’daki Boro’lar gibi başka halkların da eski kumaşları üst üste koyup diktikleri gelenekler mevcut. Kantha’nın bir diğer ismi de Orta Asya’daki suzani nakışlarından gelen ve iğne, nakış anlamındaki sujani.

Kantha, adını Sanskritçe’de eski püskü giysi anlamına gelen kantha sözcüğüne de borçlu olabilir. Bu sözcük ilk defa 500 yıllık bir kitap olan Chaitanya Charitamrita’da, bir 15. yüzyıl azizi olan Bengalli şair Krishnadasa Kaviraja’nın annesi Chaitanya Mahaprabhu’nun oğluna gezgin bedeviler aracılığıyla gönderdiği ev yapımı kantha’dan bahsedilirken kullanılmış. 

Kantha temelde eski kıyafetleri tekrar yaşama getirme zanaatıydı ama kasabalardaki hemen her kadının sanatsal yeteneklerini konuşturduğu bir tuval işi de görüyordu. Desenler, yapan tarafından bir sevgi göstergesi olarak işleniyor ve giyeni kem gözden koruduğu düşünülüyordu. Akademisyen ve yazar Niaz Zaman, Kantha İşlemesi Sanatı kitabında “yeni doğan bebeklerin eski kıyafetlerden yapılmış kantha’larla sarılma sebeplerinden birisi de çocuk ölümlerinin çok olduğu yaşları sağ salim geçebilmesiydi, yeni kıyafetler almak, korku dolu bir geleceğin hayalini kurmak anlamına geliyordu” diye yazmıştı.

Kantha’lar aynı zamanda onları işleyenin günlüğü görevini de üstleniyordu. Hint haneleri kantha’larında mitolojik ve dini sahneleri anlatırken, Müslüman haneleri kantha’larını İslami ve Pers ilhamlı geometrik ve botanik desenlerle süslüyordu. 

Aslında kantha hiçbir zaman ticari amaçla yapılmazdı. Kadınların ev işleriyle uğraşırken, çocuklarına, hayvanlarına ve bahçelerine bakarken vakit buldukça yaptıkları bir uğraş, değerlendirme sanatıydı. Bazen aynı parça anneden kıza geçerdi. Yüzyıllar içinde kantha’lar, (arshilota) makyaj çantası, (bostani) kıyafet bohçası, kilim gibi sayısız kullanış gördü. Eskiden kırmızı, siyah ve mavi yaygın renklerken artık kantha’lar her renkte yapılıyor. En çok el dikişi kullanılmasına rağmen yorgan dikişi ve zincir dikişi de kullanılan teknikler arasında. Yapılan tasarımın önce kumaş üstünde takibiyle kopyası çıkarılır, ardından teyel ipliğiyle birleştirilir ve renkli ipliklerle doldurulurdu. Boş kalan yerlerse yün ipliklerle doldurularak dalgalı, inişli çıkışlı bir görüntü yakalanırdı. 

Çoğunlukla geleneksel kantha’ların merkezinde güneş ya da lotus imgesi olurdu. Ama yine de folklorik ve mitolojik ilhamlı, okyanus, hayvan, yaşam ağacı, kuş, nehir ve deniz yaşamına dair imgeler; zanaatkârların etrafında gördüğü at arabaları, tahtırevanlar, tapınaklar ile ayna ve şemsiye gibi günlük eşya da işlenirdi.

Hint kökeni dışında, kantha üzerindeki Portekizli tacirlerin ve sömürgeci politikaların etkisi de görülebilir. Yelken açmış gemi ve devlet arması motifli ipek kantha’lar Portekizlilerin himayesinde ortaya çıktı. Yeni Delhi’deki Ulusal Zanaat Müzesi’nde (National Crafts Museum) 19. yüzyıla ait bir kantha’ya Kraliçe Victoria’ya ait iskambil kartları, avize ve madalyonlar, sosyetik kadınlar ve beyefendilerin yanına Hint mitolojisine ait bir Hristiyan tablosundaki Madonna gibi tasvir edilmiş Şiva ve Avrupalı çocuklar olarak anlatılan Rama ve Lakshmana tanrıları da işlenmişti.

Kantha’lar evlilikten aile kurmaya, oradan doğuma kadar konularıyla bir ailenin umutlarını ve mutluluklarını da anlatabiliyordu. Hafif kumaştan yapılmış olanlar kış aylarında ve muson yağmurları olduğunda kullanışlıyken, üzerinde dua etmek için de kullanılırdı. Anne ve büyükanneler tarafından yapılmış, ailenin dileklerini, umutlarını, aile tarihini görsel olarak işlemiş daha detaylı kantha’lar çeyiz hediyesi olarak da verilirdi. 

Resmi kuralları olmadığı için her bir kantha kendine özeldi. İşlenen bazı semboller evrensel olmasına rağmen her bir tasarım, tasarımcının kişisel tekniğine, anlatışına ve renk kullanımına bağlıydı. Kantha’lar halka aitti. Asil ailelere yahut ağalara sipariş üzerine yapılmazdı. El zanaatları 18. ve 19. yüzyıllarda İngiliz hükmü altındayken geri kaldıysa da, kantha‘lar köy kadınları tarafından yapılmaya devam etmişti. 

Bir sürü tanınmış kişi kantha’ların yolculuğunda pay sahibi oldu. Nobel ödüllü şair Rabindranath Tagore’nin gelini Pratima Devi, kantha’ların canlanmasında öncülerden biriydi. Kırsal alanlardaki kadınlara destek olmak için giymişti kantha’sını. Maalesef kantha kültürü 1947’de Hindistan’ın bölünmesiyle birlikte bir sürü insanın Hindistan’dan Bangladeş’e göçmesi yüzünden tekrar düşüş yaşadı. Hindistan’ın dışındaysa Philadelphia Sanat Müzesi’nin çabaları kantha kültürünü canlandırmaya çalıştı. Özellikle Amerikalı sanat tarihçisi ve küratör Stella Kramrisch’in 1920’lerde Hindistan’da Santhiniketan öğretmeniyken edindiği koleksiyonuyla. 

Halk sanatları küratörü Nandita Pal Choudhuri BBC Kültür’e verdiği demeçte “Yaşam tarzlarında ve sosyal kültürdeki değişimler yüzünden kantha yapımı solmaya başladı.” demişti. “Ancak Batı Bengal’de Srilata Sarkar ve Batı Bengal Zanaat Konseyi gibi öncüler Gurusaday Müzesi’nde bulunan eserleri taklit ederek canlandırdılar. Müzedeki eserler ise 1929 ve 1939 yılları arasında Bengal’deki köylerde çalışmış olan Gurudaray Dutt tarafından toplanmıştı. Zanaat Konseyi en yüksek kalitede otantik parçalar ortaya çıkarırken, yepyeni bir grup girişimci kantha işlemeli giysiler ve günlük eşyayla ilgilenmeye başladı. Bugün kantha işlemeli ürünler Hindistan’ın her yerinde her kalite ve fiyatta bulunabiliyor.”

 

Hem Geleneksel Hem Çağdaş

 

On yıllar içinde bir sürü insan kantha’nın kadınları güçlendiren bir girişim olması için katkıda bulundu. 1980’lerde kantha’yı canlandırmak amacıyla Shamlu Dudeja’nın kurduğu kâr amacı gütmeyen Self-Help Enterprise (SHE) (Kendine Yardım Girişimi), kadınları kendi geçimlerini sağlamak için kantha yapmaya motive ederek, kantha’yı ev dekoruna, döşeme ve kıyafet dünyasına dahil etti. Dudeja BBC Kültür’e, “1987 yılında Kholketa’da Shantiniketan Craft Mela isimli bir sergiye gitmiştim. Özel el işlemelerinin dışında bebekler ve erkekler için yapılmış bir sürü kundak ve panço gördüm. Bu bana okuldaki el işi öğretmenimi hatırlattı. O da bize lotus ve kuş desenli üç parça kumaşı birbirine basit bir şekilde dikmeyi öğretmişti.”

Sergideki bu parçalardan çok etkilenerek, kantha ile yapılmış bir elbisem olsaydı keşke dedim. Eve üç işinin ehli zanaatkâr getirdim. Onlara el dikişiyle süslemeleri için birkaç bej ipek elbise verdim, yaratıcılıklarını teşvik ettim, paralarını da baştan ödedim. Birkaç hafta sonra çalışmalarını görmek için kızım Malika ile köylerine gittim. Birkaç kadın köy evinin önünde yere çarşaf sermiş, onlara verdiğim elbise üstünde çalışıyorlardı. Her elbisenin iki ucunda iki zanaatkâr vardı. Çalışmaları oldukça tatmin ediciydi fakat yaşadıkları tek odalı köy evleri gözümden yaş getirdi. 

Kısa zamanda onlara daha da fazla iş verdik çünkü arkadaşlarımız yaptıkları işe bayıldılar ve elbiselerinde daha çok kantha istediler. Kâr amacı gütmeyen kuruluşumuz SHE Derneği, bu zanaatkârların ihtiyaçlarını sağlamak için kuruldu. Bugün SHE için çalışan neredeyse 1000 zanaatkârımız var. Amacımsa kantha’nın çekici sanatını daha geniş bir gruba yayarak daha çok köy kadının evden çalışarak küçük de olsa bir gelir kazanması.”

O zamandan beri Dudeja Hindistan’ın her yerinde; Büyük Britanya, Amerika, Avustralya, Japonya ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde sergiler düzenledi. Paris’te kantha o kadar popüler oldu ki bir grup kadın, SHE Fransa’yı kurup düzenli olarak kantha işlemeli eşarplar pazarlamaya başladılar. 

“Bir zamanlar oldukça yerli ve kişisel olan bu işlemelerin yeniden tanımı, geleneksel form, uygulama ve pratiğinde gözle görülür bozulmalar yarattı.” diyen Zanaatı Yeniden Canlandırma Vakfı başkanı ve geleneksel sanat, tekstil ve zanaatların internet ansiklopedisi Asia-InCh’in yönetici editörü Ritu Sethi “En açık değişim kullanılan üründe oldu. Artık kullanılmış kıyafetler yerine yeni alınmış pamuk, ipek ya da başka materyaller kullanılıyor. Bir diğer değişimse dikişçilerin demografik profilinde oldu. Eskiden kantha’lar sosyal ve ekonomik statü fark etmeksizin yapılırken, bu artık bir kural olmaktan çıkıp istisnaya dönüştü. Şimdi kantha bir tek toplumun ekonomik olarak güçsüz bölümleri tarafından yapılıyor. Yani artık kantha’ların çoğu kişisel kullanım için yapılmıyor, işleyenin geçimini sağlaması için yapılıyor. Bu yeni çalışma yöntemi uzak marketler için yapılmış, içeriksiz ve zanaatkârdan çok az yaratıcılık ve özgünlük isteyen ürünler ortaya çıkarıyor. Benim konuştuğum kadınlarsa işlerine değer veren, yetenekleriyle ve geçim sağlama biçimleriyle gurur duyan cinsten.”

Bugün kantha’lar küresel bir isteği karşılamak için şallar, leçekler, çantalar, elbiseler, ketenler, yorganlar ve çarşaflar da dahil olmak üzere her şeyin üstünde bulunabiliyor. Son 10 yıl civarında uluslararası tasarımcılar da koleksiyonlarında kantha kullanmaya başladı. 2013’te tasarımcı Tarun Tahluani, kantha tasarımlı giysilerden oluşan bir moda koleksiyonu oluşturdu. Gelinlik tasarımcısı Sabyasachi Mukherjee de kantha’yı ekledi koleksiyonuna. İngiliz marka Burberry Prorsum, “Yama, Desen ve Baskı” koleksiyonunda sundu. Kolkata’da Weaver’s Studio’yu yöneten Darshan Shah, fakirleşen Bengalli kadınlara destek amacıyla 1993’ten beri kantha’yı kullanıyor. Shah, “Weaver’s Studio ‘olabildiğince çok el kullanmak’ misyonuyla kuruldu. Bengal köylerindeki yaşamın bir kutlaması olan kantha, Weaver’s Studio’daki özel satış ürünlerimizden biri. Hem geleneksel hem çağdaş, hem modern hem deneysel…” demişti. 

Hint tasarımcılar Abraham and Thakore mont ve elbiselerinde, Londra merkezli Ssōne (3) özel yapım çantalarında kantha işlemesi kullandı. TOAST tarafından üretilen örtü ve uzun kadın elbiseleriyse, adil ticaret kooperatifi Sasha ile bağlantılı çalışan Batı Bengalli küçük zanaatkâr grupların elinden çıkmaydı. 

Dudeja’ya göre “Artık o kadar çok tasarımcı kantha kullanıyor ki Bengal’de 30.000’den fazla zanaatkâr kantha işliyor. Eğer daha da fazla tasarımcı bu dekoratif dikişi kullanmak isterse, kantha moda için sürdürülebilir bir gelir kaynağı olacak.”

Tabii ticarileşmenin kendine ait olumsuz yönleri var ve bu kantha için de böyle.

Bir sürü sivil toplum örgütü istismarı engellemeye çalışsa da hâlâ emeğinin karşılığını alamayan zanaatkârlar mevcut. V&A Londra’nın Asya Yönetici Küratörü Divia Patel “Artık bir sürü tasarımcı işlerinde kantha dikişi kullanıyor. Çağdaş bir estetik sunmak ve zanaatkârların yeteneğini geliştirmek için çok kullanışlı bir teknik. Ama özellikle bu zanaatkârlar haklarını aldıkları zaman zanaatlarının gerçek ve sürdürülebilir gücü ortaya çıkar” diyor.

Dipnotlar:

(1) Saris ve dhotis’ler geleneksel Hint elbiseleridir. (ç.n.)
(2) M.Ö 1500’den öncesine dayanan geç bronz çağı dönemi. (ç.n.)
(3) Ssōne, Türkçede “süun” diye okunuyor, İngilizcedeyse sewn. (ç.n.)

©® Düşünbil (2022)

Yazar: Kalpana Sunder
Çeviri: Arda Erkurt
Çeviri Editörü: Onur Demir
Kaynak: https://www.bbc.com


Paylaş
Exit mobile version