Tarihe yapılan en büyük katkılarından bir kısmı polimatlara (pek çok farklı disiplinde engin bilgiye sahip olan kişi) aittir.
Aristo, felsefe genelinde neredeyse yarım düzine çalışma alanı keşfetti. Galileo bilimsel devrimi başlattığında bir mühendis olduğu kadar bir fizikçiydi. Da Vinci, eğer notlarını aldığı defterler yayımlansaydı, bir sanatçıdan çok bir mucit olarak ün kazanabilirdi.
Son 100 yılda bile, bilgisayar bilimi, ekonomi ve psikoloji gibi birbirinden olabildiğince farklı alanlarda çığır açan ilerlemeler kaydeden John Von Neumann ve Herbert Simon gibi bilim insanlarına sahiptik. Tabii ki bu, gelişim düzeyimizi ileriye taşıyan, kendi alanlarında uzman kişileri önemsememek için söylenmiş bir şey değil. Aslında, şu ana kadar, bu uzmanların sayısı hem tarihsel sıralama ve hem de katkı anlamında bakılrsa polimatlardan çok daha fazladır. Sonuçta, belirli bir alanın derinliklerinde ustalaşmak çok zaman alır, öyle ki bu uzmanlaşma sonucunda alanı ileriye götürecek katkılar yapacak hale gelirsiniz. Bu açıdan bakıldığında, polimatların niye bu kadar az olduğuna bir anlam verebiliriz..
Yine de, ne zaman Aristoteles, Galileo ve da Vinci gibi devlere sahip olsak, onların uzmanlık gerektiren alanlarda yaptıkları katkılar söz konusu olduğunda bile, eğer farklı farklı alanlara yönelik bir zihinsel birikim ve kavrayış gücüyle probleme yaklaşmamış olsalardı bu katkıların aynı şekilde yapılmamış olacağı apaçıktır.. Polimatlar dünyayı farklı şekilde görürler. Benzersiz bir bakış açısına sahip olmanın avantajıyla normalde göz ardı edilen bağlantıları kurarlar. Makinelerin gittikçe daha fazla egemen olduğu bir dünyada, bu yaklaşımın giderek daha değerli bir hale geleceğini hissediyorum.
Fazladan Gerçeklik
Aristo’nun, felsefede pek çok alt kol ve bilimde de ilk alanları yaratmasının nedenlerinden biri de her ikisinin de o zamanlar çok yeni olmasıydı. Bunların hepsi altta yatan aynı ağaç gövdesinden uzanan kollar gibiydiler ve Aristo bu gövdenin içeriğine dair çok derin bir kavrayışa sahip olduğu için, bu içeriği farklı parçalara ayırmak yoluyla bilime ilk katkılarını gerçekleştirdi. Bununla birlikte, hala, sorduğu sorular ve verdiği cevaplar tartışmalıdır ancak yine de felsefede son derece etkili bir figürdür. O sadece ulaşılabilecek yerlerdeki tüm meyveleri toplamakla kalmayıp önünde uzanan yolun gelişimi için de elinden gelen her şeyi yapmıştır.
Buradan çıkarılması gereken ders felsefenin ötesine uzanır. Gerçeklik aklımızda kelimeler yoluyla sınıflandırılır. İşte uzmanlık da bu şekilde doğar. Duyularımızla gelen genel bir gözlemden hareketle, bu gözlemi felsefe, psikoloji, ekonomi ve sanat gibi özel alanlara böleriz. Bu anlamda, gerçeklik ağacın gövdesi gibidir ve kollarda daha sonradan kapsadıkları bilgi alanı çerçevesinde, her biri kendi içinde bir gövde ve yeni kollar oluşturacak olan farklı bilim dallarıdır.
Polimatların birbirinden farklı dallarda geniş bilgi edinmekle farkına vardıkları şey, aslında bu dalların birçoğunun aynı temele dayanıyor olması ve bu temelin iyi bilinmesi durumunda tek yapılması gerekenin, yüzey seviyesinde bir uzmanlaşma yerine temele dair bu köklü bilginin değişik durumlara uygulanması gerektiğidir.
Örneğin, bir yazar olarak benim, çalışmalarımın okunmasını istiyorsam, pazarlamayı bilmem gerekiyor. Çalışmakta olduğum süre boyunca şanslıydım ve kendim için göreceli olarak iyi şeyler yaptım, ancak yine de pazarlama kitapları okumam ve pazarlama öğrenmek için de o kadar çok zaman harcamam. Peki neden?
Çünkü, her zaman psikolojiye karşı derin bir hayranlık beslemişimdir ve bana göre, pazarlama, psikolojinin, sadece belirli bir bağlamda kılık değiştirmiş halidir. Psikoloji üzerinde çok düşündüğüm bir temel alandır, bir gövdedir yani ve bunun sonucunda da pekçok insanın pazarlama taktikleri olarak gördüğü kalıpları ben zaten görebiliyorum.
İşte bu fazladan gerçeklik, siz öğrenme alanınızı genişlettikçe önünüzde daha net ve açık olarak belirir. Ne kadar çok araştırıp öğrenirseniz bu fazlalıklardan da o kadar çok faydalanabilirsiniz.
Daha Yüksek Bir Öğrenme Oranı
Bir uzman ve bir polimatın yaklaşım tarzları arasındaki en büyük fark şudur; uzman seçtiği bir noktada derinleşir, polimat ise sürekli genişleyen bir öğrenme çizgisi izler. Bu öğrenme tarzlarının, karşılıklı bir ortak bir özellikleri olmadığı açıkça ortada, ve bana göre bu ikisinin en ideal birleşimi, bir ya da iki alanda uzmanlaşmak üzere diğer birçok disiplinin dayandığı temellerin güçlü bir şekilde bilinmesidir. Bundan başka, sadece bir uzmanı ve bir polimatı ayrı ayrı olarak ele alırsak, bir polimat, geniş çapta öğrenmenin sağladığı yaratıcı bağlantılar kurma yeteneğinin ötesinde, aynı zamanda, öğrenmenin nasıl gerçekleştiğini anlama avantajına sahiptir.
Öğrenmenin kendisi bir beceridir ve bu beceriyi alanlar arasında uyguladığınızda, bir konuyu derinlemesine öğrenen birinin anlayamayacağı bir biçimde öğrenmeyi öğrenmekte uzmanlaşırsınız. Geniş bir yelpazedeki kavramları anlayabilmek için, kendinize sürekli olarak meydan okumak yoluyla, nasıl öğreneceğinizi öğrenirsiniz. Bu, ironik olarak, daha sonraları bir alanda uzmanlaşmak istediğinizde size hızlı bir uzmanlaşma olanağı sağlar. Böylesi bir şey inanılmaz derecede değerli bir avantajdır. Öncelikle geniş bir alanda bilgi edinmeye odaklanmış olsalar bile, bazı polimatların tarihe nasıl bu kadar özel bir şekilde katkıda bulunabildiklerini böylece açıklayabiliriz.
Yapay zekanın en rutin, alanında en özelleşmiş işleri yerinden edeceği bir dünyada, disiplinler arası öğrenmeyi öğrenme becerisini edinmenin, kendilerini yeniden yaratanlar ile yaratamayanlar arasındaki fark olacağını görmek sanırım çok da zor olmasa gerek. Gerçek şu ki, disiplinler arasında bugün mevcut olan ayrımlarımız kaybolmaya başlayacak ve yeni disiplinler ortaya çıkacaktır. Bunların çoğu, günümüzün uzmanlık alanları kapsamında olmayan alanlar arasında yer alacaktır.
Geleneksel olarak, bir hayat boyunca tek bir kariyere sahip olma fikri mantıksız değildi. Ancak, gelecek, farklı görünüyor. İnsanların büyük olasılıkla birbirinden farklı birkaç kariyerleri olacaktır. Olmasa bile, benzer beceriler gerektiren proje tabanlı çalışmaları daha fazla göreceğiz. İşte böyle bir dünyada, bir polimatın öğrenme yeteneği fark yaratan tek şey olabilir.
Çıkarım
Tarihin herhangi bir noktasında, bilgimizin çoğu bireysel akılların dışında saklıdır. Bilgi çevremizi saran kültürlerdedir. İnternet, günümüz kültürünün büyük bir parçasıdır. Sadece özgür bir bilgi kaynağı olmakla kalmaz, aynı zamanda, bu bilgiye erişimi de öylesine kolaylaştırır ki yeterince meraklı olanlar bir polimat yaklaşımıyla öğrenmeyi benimsemekten kendilerini alıkoyamazlar. Böylelikle, gittikçe daha fazla insanı, farklı disiplinlerin kesişme noktasında görüyor olacağız..
Uzmanlaşma hala yerini koruyacak olsa da, gerçekliğin birçok yönü arasındaki sınırlar bulanıklaşmaya devam edecektir ve işte bu bulanıklığı rahatça kucaklayabilecek olanlar serpilip gelişecektir. Bu durum pek çoğumuza aşina görünmese de, gerçek şu ki, aslında neler olup bittiğini çok daha doğru bir şekilde temsil ediyor. Bizler, tam da aksini düşünmek için şartlandırılmışız.
Leonardo da Vinci‘nin kendine hatırlattığı gibi,
“Sanatı bilimsel açıdan inceleyin. Bilimi sanatsal açıdan inceleyin. Duyularınızı geliştirin – özellikle de nasıl göreceğinizi öğrenin. Her şeyin diğer her şeyle bağlantılı olduğunun farkına varın.”
Dünyayı ilginç kılan şey, nesneler arasındaki bağlantıdır, kendi içinde nesneler değildir. Eğer sınırlar oluşturmak yoluyla bu etkileşimleri sürekli kısıtlıyorsak, o zaman kendi anlama kapasitemizi de yok ediyoruz demektir.
Hiçbir şey çevresinden bağımsız olarak mevcut değildir ve bizler dar alanlara sıkışmış disiplinlerle kendimizi körleştiriyoruz diye bu gerçek değişmez. Gelişen bir dünyada, ancak bunu görebilenler üstünlüğe sahip olacaklardır.
© Düşünbil® (2018)
Yazan: Zat Rana
Çeviren: Nilgün Hacer Açıkalın
Kaynak: qz