Site icon Düşünbil Portal

Batı Felsefesinin ortaya çıkışı halüsinatiflere dayanıyor olabilir

Paylaş

1960’larda Aldoux Huxley gibi entelektüeller LSD’nin etkileri tarafından oldukça cezbedilmişlerdi, ancak günümüzdeki profesörler ise halüsinatifleri araştırmak konusunda itibar ve imtiyazlarından dolayı oldukça endişeliler. Uyuşturucuların felsefi önemi hakkında bir kitap yayımlamış olan Exeter Üniversitesi’nde felsefe doktora adayı Peter Sjöstedt-H’ye göre bu durum kısmen ironik, çünkü Batı felsefesi halüsinatiflere oldukça şey borçlu. Hatta Platon’un fazlaca alıntı yapılan teorileri halüsinojeniklerin direkt bir sonucu olabilir.

Platon, Phaedo’sunda, filozof katılımcılarının kykeon aldığı antik bir dini tören olan Eleusinian Gizemleri’nden etkilendiğini söylemekte. Geniş çevrelerce inanıldığı üzere (tam olarak kanıtlanabileceği düşünülmese de) kykeon, katılımcıların tören boyunca deneyimlediği görümleri açıklayabilecek psikoaktif bir maddeydi. Sjöstedt-H’nin işaret ettiği üzere, Platon vücudun ve ruhun ayrı olduğunu savunan madde dualizmi (substance dualism) anlayışındaki önemli noktayı sunmadan önce Gizemlere ve “vücudu bu deneyimler sayesinde içinden kaçılabilecek bir kabuk olarak görmek” fikrine atıfta bulunur.

“Halüsinatif deneyim altındayken, bir beden olarak ‘sen’ ile anılarının da bulunduğu, olduğunu düşündüğün kişiye işaret eden ‘sen’ arasındaki bağı tamamen kaybedebilirsin,” diyor Sjöstedt-H. “ Burada ben kavramının kayboluşu vardır ve ben kavramı ise sıklıkla beden ile ilişkilendirilir; bu durumda ise halüsinatif deneyimin kişiyi dualist bir dünya görüşüne neden itebildiğini kesin olarak görebiliyorum.”

Eğer Gizemler’de gerçekten halüsinatifler dede varsa, Sjöstedt-H onların tarihteki en güzel ve etkileyici düşüncelere ilham verdiklerini kabul edebileceğimizi söylüyor.

“[Alfred North] Whitehead, ‘Batı felsefesi Platon’a düşülmüş bir dipnottan ibarettir’ demiştir. Eğer Platon halüsinatiflerden ilham aldıysa, o zaman tüm Batı kanonu bilmeden bu deneyimlerden ilham almıştır,” diye ekliyor Sjöstedt-H.

2000 yıldan çok daha sonra, Sjöstedt-H zihnin nasıl çalıştığına dair kusursuz bir felsefe geliştirmek için halüsinatif deneyimleri anlamanın kesinlikle gerekli olduğuna inanıyor. “Bütün yönlerini açıklamadan zihnin tamamını açıklamış olmazsınız,” diye ekliyor.

Halüsinatifler “zihnin bir çeşit zirvesi, deneyimin bir tür zirvesi”ni yaratırlar ve böylece, beyin ve zihin arasındaki ilişkiyi anlamak gibi belirli felsefi gizemler açısından önemli bir etken olurlar. Araştırmalar gösteriyor ki beynin belirli bölgeleri halüsinatif deneyimler sırasında daha az aktif olmaktadır, bu da yükseltilmiş bilincin bir süre için kişinin beklediğinin tam tersi olmasıyla ilgili. Bu keşif, bilincin “zor problemi” olarak bilinen ve felsefenin önemli zorluklarından biri olan zihin ve beynin nasıl ilişki kurduğuna dair karmaşayı aydınlatıyor.

Ancak filozof olmayanların arasında bile, Sjöstedt-H, haküsinatifleri denemeden geçen bir hayatın gereksiz yere sınırlı bir şekilde geçirildiğine inanıyor. “İnsan zihninin bütün potansiyelini deneyimlemeden bir hayatı yaşamak gerçekten üzücü,” diyor. “Bu bir bakıma aynı ülkede yaşayıp tatile gitmemek, dünyanın geri kalanını görmemek gibi. Tamamen bir kayıp. Bu deneyimi edinen kişi gerçekliği daha fazla deneyimler çünkü zihin bu gerçekliğin bir parçasıdır.”

Ayrıca halüsinatiflerin zihninizi yeni inançlara açtığını, doğaya minnettarlığı arttırdığını ve tamamen yeni hislere yönlendirdiğini de ekliyor. “Entelektüel olarak ufuk açıcı” olmasının yanısıra Sjöstedt-H halüsinatiflerin “yüce” bir estetik deneyim olabileceğini söylüyor.

Potansiyel yararlarına rağmen, Sjöstedt-H herkesin halüsinatif alması gerektiğine inanmıyor. Israr etmemekle birlikte, 60’larda yaygın olduğu gibi, bunu yapmanın dünyayı barışa götürebileceğini de düşünüyor. Sjöstedt-H’ye kendi zihnimin baskılanmış derinliklerini keşfetmekten korktuğumu söylediğimde bunun oldukça geçerli bir endişe olduğu konusunda beni onayladı. Bad tripler ciddi bir risktir ve bazıları için diğerlerinden daha tedirgin edicidir. Dini inancı olanlar (bu yüzden şeytan gibi görümler tarafından daha derinden etkilenebilirler) özellikle endişelilerdir ya da ciddi travmalardan acı çekenler, halüsinatiflerileri aydınlatıcıdan çok zarar verici bulabilirler. Halüsinatiflerin nasıl etki ettikleri konusunda net bir fikrimiz yok; ancak beyin aktivitesindeki değişimlerin değiştirilmiş bir bilinç hali yarattığı düşünülüyor. Halüsinatiflerin etkisindeyken olumlu bir deneyim yaşayabilenler için uyuşturucu almanın Nietzsche okumak kadar derin olduğunu söylüyor Sjöstedt-H. Filozof da madde de kişinin kültürel değerlerini ve toplum kurallarını sorgulamasını sağlıyor, diye ekliyor.

Tartışmaya açık olarak, halüsinatif kullanımı felsefe okuma deneyimini iyileştirebilir; Sjöstedt-H bu noktada nitröz oksit aldıktan sonra Hegel’i tamamiyle anlayan psikolog ve filozof William James’i örnek gösteriyor. (Fakat uyuşturucular Sjöstedt-H’nin Hegel okumalarını ilerletmedi.)

Diğer filozoflar Sjöstedt-H’nin halüsinatifler ile deneyimi ve çalışmaları hakkında bir şeyler öğrenmekle ilgilense de, o, şimdiye kadar bu insanlardan en azından birkaçının uyuşturucu denemeye hazır olduğunu biliyor. Birçoğu psikolojik riskler konusunda endişeli, illegal olmasından dolayı soğumuş durumda ya da sadece beyinleri ile uğraşmak istemiyorlar.

Ancak Sjöstedt-H uyuşturucuların gittikçe artan kabulünün halüsinatiflerin çağdaş düşünürlerin düşünceleri ve bakış açılarını nasıl şekillendireceği konusunda çalışmalara izin vermesini umut ediyor. Ne de olsa Platon için oldukça iyiydiler.


Yazar: Olivia Goldhill
Çeviren: Sultan Eylem Atabay
Kaynak: Quartz


Paylaş
Exit mobile version