Site icon Düşünbil Portal

Bilim insanları nasıl oluyor da temel gerçekler konusunda hemfikir olamıyorlar?

Edward Watson - Richard Dawkins
Paylaş

Bir astrofizikçi ile bir filozof birlikte, uzmanların nasıl fikir ayrılığına düştüğünü inceliyorlar.

Akademik atışmaların izleyicisi çok olur. Örneğin Richard Dawkins ile EO Wilson arasında geçen, doğal seçilimin nasıl işlediği konusunda yaşanan evrim tartışması.

Birkaç yıl önce Dawkins, Wilson’ın Yeryüzünün Sosyal Fethi isimli kitabını eleştirdiği unutulmaz yazısında “bu, öyle önemsenmeden kenara atılacak bir kitap değil. Sert bir şekilde fırlatılmalı,” demişti. Wilson daha sonra da Oxfordlu meslektaşına “gazeteci” yakıştırması yaparak onu umursamadığını ima etmişti. Wilson, Tanrı Yanılgısı kitabının da yazarı olan Dawkins’in aksine, “bilim insanlarıyla birlikte gerçek araştırmalar yaptığını” ifade etmişti.

Bu atışma ne kadar eğlenceli olsa da akademide yaşanan anlaşmazlıklarla ilgili daha derin sorunlara işaret ediyor. Uzmanların farklı görüşlere sahip olduğu konularda kime güvenmeliyiz? Bazı eleştiri yöntemleri diğerlerden daha mı iyi? Peki ya meslek içi anlaşmazlıklar, politika üreten insanlara ya da dışarıdan izleyenlere nasıl yansıyor?

Örneğin yaratılışçılar, Dawkins ile Wilson arasındaki kavgayı, evrimin “sadece bir teori” olduğuna dair kanıt olarak ileri sürebilirler mi?

Dublin Institute for Advanced Studies’ten Prof. Luke Drury ile UCD’den felsefeci Prof. Maria Baghramian tarafından yürütülen When Experts Disagree (Uzmanlar Anlaşamadığında) isimli yeni disiplinlerarası araştırma projesi bu soruları ele alıyor.

Irish Research Council tarafından desteklenen bu proje, ilk etkinliği olan üç günlük bir konferansta (12-14 Nisan) astrofizik alanında anlaşmazlıkların nasıl ortaya çıktığına bakıyor.

Prof. Dury, babası Dr Maurice O’Connor “Con” Drury’nin yakın arkadaşı olan Avusturyalı mantıkçı Ludwig Wittgenstein nedeniyle gençken “lanetlenmiş” olsa da ilk kez bir araştırma için bir felsefeci ile birlikte çalıştığını söylüyor.

“Görüş ayrılıklarının bilimsel sürecin önemli bir parçası” olduğuna ve zayıflık olarak görülmemesi gerektiğine işaret ediyor. Buradan hareketle Drury bugünkü görüşü şöyle ifade ediyor: “Mutlak kesinlik matematiksel kanıtlarla sınırlanıyor ve orada bile birtakım şüpheler var.”

Bu projeyle varmayı umduğunuz nokta neresi?

Nihai amaç, bilimde neden görüş ayrılıklarının olduğunu, aynı temel gözlemsel gerçekler üzerinde uzmanların nasıl farklı fikirlere sahip olabildiklerini ve daha da önemlisi, tüm bunların toplumdaki bilim anlayışı ve politikanın bilimle beslenmesi üzerindeki yansımalarını daha iyi anlamak.

İklim değişikliği tartışmalarında bunun nasıl kötüye kullanıldığını görebiliyoruz. Tek bir muhalif ses yetiyor; insanlar hemen “Bilim insanlarının hiçbir şeyden haberi yok” demeye başlıyorlar. Evet belki yüzde 99,9’u doğrusunu bilirken kabul etmeyen bir kişi çıkıyor. Peki bu gerçekten bir fikir ayrılığı mıdır?

Burada iki sorun var. Birincisi bilimin anlatılması. Bilimin büyük bölümü oldukça karmaşık matematiksel argümanlara bağlı olduğu için anlatılması da zor oluyor.

Ele aldığımız daha ciddi olan sorun ise insanların “doğruluk” kavramını yanlış anlaması ve bu da kültürel bir sorun. Bir avukata göre doğru, mahkemede tespit edilen bir şeydir. İlahiyatçıya göre vahiyle gelen ve akıl yürütülerek yorumlanan şey doğrudur ki bunun bilimsel doğrulukla ilgisi yoktur.

Doğruluk, ifade edilmesi zor olan bir kavram ve kesinlikle mutlak değil. Ancak şu an için elimizde daha iyisi yok. Bunları bir bilim insanı olarak söylüyorum; bir filozof benimle aynı fikirde olmayabilir.”

Akademik uyuşmazlıklarda diplomasinin yeri var mı?

Zor soru. Eğer birinin bir hata yaptığını gerçekten düşünürseniz o hatayı göstermek ahlaki görevinizdir. Bunu nazikçe de yapabilirsiniz, saldırgan bir şekilde de; iki türlü de kişinin hatalı olduğunu göstermek zorundasınız.

Güçlü argümanlarınız varsa bunları dinlemeleri gerekir. En iyi bilim insanları, doktora öğrencilerinden gelen haklı eleştirileri mutlulukla kabul edenlerdir. Vasat bilim insanları ise, tahmin edileceği üzere, saldırgan bir şekilde tepki verirler.”

Piyasa ekonomisi ya da araştırma fonları gibi dış güçlerin tartışmalar üzerinde ne kadar etkisi var?

Bu soru çalışmanın bir parçası, yani biz de öğrenmeye çalışıyoruz. Benim alanım olan ve piyasadan pek etkilenmeyen astrofizikteki fikir ayrılıklarını inceleyerek başlamaya karar verdik. . . ve sonra da gidip “kirli dünya” ya bakarak politik güçlere ve piyasa güçlerine çok daha fazla maruz kaldığınız, örneğin çevre bilimi, sağlık bilimleri gibi alanlardaki farklılıkları bulmaya çalışacağız.”

Bilgi nasıl birikiyor? Küçük adımlarla artarak mı yoksa ileri doğru büyük sıçramalarla mı?

Daha çok küçük gelişmelerle artarak. Çok nadiren önemli ve ani ilerleme kaydedersiniz. Aslında aklıma bir tane geliyor. Yaklaşık 20 yıl kadar önce herkes gama ışın patlamalarının görece yakın mesafelerde olduğunu düşünüyordu. Sonra anlaşıldı ki aslında kozmolojik uzaklıklardalar ve bu nedenle modellerimizi tamamen değiştirmek zorunda kaldık.

Gama ışın patlamaları hakkında hiçbir şey bilmediğimiz ortaya çıktı ve aslında hala da bilmiyoruz.”

Belki de sadece bilime özel olan bir şeye temas ettiniz. Politika ve gazetecilik dahil birçok alanda çalışanlar, verecek yanıtları olmadığını kabul etmek istemezler.

İnsanların basit yanıtları sevdiği doğru; ancak ne yazık ki yanıtlar çoğu zaman basit olmuyor ve kolay yolu seçip ‘benim düşünmeme gerek yok, benim yerime başkası düşünmüş ve işte yanıt bu, doğru olan da bu’ demek cazip geliyor. Buna direnmemiz gerek.

Birazcık alçak gönüllü olup yanılabileceğimizi kabul etmemiz gerek.”

Yazar: Joe Humphreys
Çeviri: Burçin İçdem
Kaynak: The Irish Times 


Paylaş
Exit mobile version