Site icon Düşünbil Portal

Edebiyat eleştirisinin paradoksal politikası

Paylaş

Neoliberalizm ve kanaatkarlık politikalarının yükselişte olduğu 1970’li yıllarda edebiyat çalışmaları nasıl sola kaydı?

Edebiyat dünyasını allak bullak eden 60 yılı aşkın tartışmalar neticesinde, şaşırtıcı bir mutabakatın kaynağı bu disiplinin tarihinin ta kendisi oldu. Klasik anlatıya göre yirminci yüzyıl ortalarındaki edebi çalışmalar geleneksel değerleri besleyip “dead white men“e (ölü beyaz adamlar) çanak tutarak muhafazakar gündeme hizmet ediyordu. Egemen eleştiri ekolü ise, metodu -yakın okuma- edebi çalışmaların politik bağlamdan ayrı düşen kısa metinlerini incelemek olan Yeni Eleştiri idi. Bu metodun altına imzasını atan bir teoriye göre, edebiyatı anlamak için onu siyasetten ayırmak gerekirdi; edebiyatın anlamı ve gücü, üretildiği dönemdeki sosyal koşullara baskın çıkıyordu. 1940’lardan 60’lara dek hakim görüş buydu. Ancak 60’ların sonları ve 70’lerin başlarındaki düzen karşıtı politik hareketlerin -postyapısalcı, feminist, ırkçılık karşıtı, Marksist, postkolonyal, yeni tarihselci, queer- ortaya çıkardığı yeni eleştiri ekolleri, Yeni Eleştiri’nin muhafazakarlığına karşı çıktı ve onun edebiyat çevrelerindeki merkezi konumunu ele geçirdi. Bu yeni yöntemler, edebiyat eserlerinin kendi zamanlarında olan bitene karşı cevap niteliğinde olarak görülmesi gerektiğini savunuyordu.

Günümüzde ise birçok akademisyen bu disiplinin yeni ufuklara yelken açması gerektiğini söylüyor. Kimileri, Yeni Eleştiri’nin savunduğu biçimci meselelere geri dönüş çağrısında bulunuyor. Bazıları ise, akademi dışındaki edebiyat okuyucularının daha olumlu ve duygusal tepkilerini destekleyerek, politik eleştiride şüphe yaklaşımı olarak gördükleri şeyi sorguluyor. Diğerleri ise yeni dijital teknolojinin elverdiği tarzda, sayısal ve veri-odaklı bir yaklaşımın savunuculuğunu yapıyor. Joseph North‘un Literary Criticism: A Concise Political History isimli yeni polemiğini tüm bu diğer yaklaşımlardan ayıran ise, bu disiplinin geleneksel anlatısını kabul etmeyi reddetmesidir. North, edebi çalışmaların nereye gitmesi gerektiğini kavrayabilmek için, şimdiye dek nerede olduklarını yeniden düşünmemiz gerektiğini söylüyor.

North düşüncelerini, karmaşık bir soru ile dile getiriyor. Diyor ki, neoliberalizm ve kanaatkarlık politikalarının yükselişte olduğu 1970’li yıllarda edebiyat çalışmaları nasıl sola kaydı? “Edebi çalışmalar, akıntıya karşı sıkıca tutunabilmenin yanı sıra akıntıya karşı kuvvetli biçimde yüzmeyi nasıl becerdi? Geri kalan her alanda sol geri çekilişteyken, edebi çalışmalarda tarihsel bir ilerleme kat etti.” Disiplinin, kendisini düşmancıl politik iklime karşı ilerici fikirlerin haklı bir savunucusu olarak görmesi, North’u ikna edemiyor. North, edebiyat çalışmalarının iki dünya savaşı arasındaki çalkantılı yıllar, yüzyıl ortasındaki “refah-devleti uzlaşması”, neoliberalizmin 70’lerdeki yükselişi ve 2008 ekonomik krizi süresince gelişimine bakarak, politik aktivizmi benimsemekten uzaklaşan edebiyat çalışmalarının, erken dönemlerinde benimsemeye hazır göründüğü müdahaleci görevinden de gitgide uzaklaştığını söylüyor.

North’un ele aldığı 1920’ler ve 30’ları kapsayan ilk dönem, etimoloji üzerine belirsiz tartışmalara kapılan geleneksel akademisyenler ile halkın duyarlılığını şekillendirme kaygısı güden amatör edebiyat eleştirmenleri arasındaki mücadeleye sahne oluyor. Bu dramanın kahramanı ise, edebiyatı akademinin dışındaki okurları eğitmek için kullanma amacını benimseyen, aynı zamanda da edebiyat çevrelerinin en sonunda benimseyeceği daha titiz eleştirel metodları öne süren Britanyalı düşünür I.A. Richards olmuştur. North’a göre Richard’ın en önemli katkısı ise sanat deneyimini günlük hayatın pratik endişelerinden ayıran teorileri reddetmesidir. Richard’a göre şiir okumak zihni yeniden düzenler, bilişsel kuvveti güçlendirir ve pratik yetileri geliştirir. İyi bir şiir, okuyucuların zihnini birbiriyle yarışan kalabalık dürtülere alışıp bu dürtüleri birbirleriyle uyumlu kılmak üzerine eğiterek ve onları daha hassas ve temkinli kılarak, daha iyi bir ruhsal dengeye sahip olmalarını sağlar. Richards, bilimsellikten uzak hayatlarımız için estetik gelişimin faydasını vurgulayarak, edebi eleştirinin toplumun dönüşümüne katkı sağlayabileceği araçları belirler. Richards, edebiyat için açıkça bir politik işlev tahayyül etmemiş olsa da, North’a göre, eleştiriyi siyasal değişim aracına dönüştürebilecek en uygulanabilir plan onunkiydi.

Daha sonraları ise Yeni Eleştirmenler ve diğerleri Richards tarafından öne sürülen metodu -yakın okumayı – gasp ederek onu tamamen Richards’ın geçersiz kılmak için çabaladığı estetik değerin, güzellik için güzellik anlayışının hizmetine soktu. Bu, eleştirmenlerin burunlarını pek sokmamaları gereken, siyaseti ve toplumsal iyileşmeyi edebiyattan yukarıda konumlandıran bir estetik anlayışıdır. Yeni Eleştirmenler, bu görüşü savunmak için zihinleri geliştirme projesine sırtlarını dönerek edebi eserleri “nesnel” biçimde sıralamaya yoğunlaşmış, North’un “Soğuk Savaş dönemi boyunca Anglofon edebiyat çalışmalarının çoğunu işgal eden, hiyerarşi ve dini kurallarla dolu arınık kaygıyı” yaymıştır. North’a göre Yeni Eleştirmenler edebi eserlerin büyüklüğüyle ilgili kesin iddialarda bulunmayı, bu eserleri okurların hayatlarını iyileştirmek için kullanmaya tercih ediyorlar.

Edebi eleştirinin amaçlarını bu şekilde yeniden belirlemenin geniş kapsamlı sonuçları oldu. On yıllar sonra, içlerinde Raymond Williams, Terry Eagleton, Fredric Jameson gibi isimlerin de bulunduğu sol görüşlü eleştirmenler Yeni Eleştiri’nin geleneksel kültürel hiyerarşilere bağlılığından uzaklaşıp estetik gelişimi tümüyle reddettiler. Okumak üzerine tamamen politik bir yaklaşımı benimseyen bu eleştirmenler, North’un edebiyatın dünyayı yeniden şekillendirebileceğine inandığı tek aracı terk etmiş oldular. North, edebi çalışmaları politikayla daha içli dışlı yapacaklarına inanmalarına rağmen aslında bunun tam tersini yaptıklarını düşünüyor. Onların görüşüne göre edebiyat temelde bir ideoloji aracı, kapitalizmin çelişkilerini örtebilecek bir maskedir. Onların eleştirileri, edebiyatı, sadece onu yaratan politik güçlerin dolaylı ifadesi olarak değerli olan bir semptom olarak değerlendirir.

North’a göre bundan sonra gelen bütün politik eleştiri ekolleri edebiyatı topluma tesir edecek bir yoldan ziyade bir kavrayış biçimi olarak görerek, benzer bir “tarihselci/bağlamsalcı” yaklaşımı benimserler. Bunun da ötesinde, çıkarımlarını ezoterik jargona bulama ve çalışmalarını daha kapsamlı herhangi bir toplumsal bağlantıdan koruma eğilimine girerler. North, onların “uzmanlaşmış bilgi üretiminin” aslında neoliberalizmin ihtiyaçlarına hizmet ettiğine dikkat çekse de, bunun nasıl olduğuna dair bir açıklama getirmiyor. Ancak yaptığı çalışma edebi akademik dünyanın radikal duruşuna rağmen nasıl var olabildiğini açıklığa kavuşturuyor: Uzak ve düşük nüfuslu bir ada olarak, çevresindeki dünyaya hiçbir tesiri bulunmuyor.

Günümüzde ise neoliberal düzen kriz içindedir, küresel siyaseti kargaşaya sürüklemekte ve yeni bir eleştirel paradigma arayışını yaratmaktadır. North, yenilenmiş odağın biçimde oluşunu, okurların ruh hallerinin ve duygu dünyalarının öneminin kabulünü, ulusal okurları hedeflemenin aksine edebiyatın yeniden küresel uzantıya kavuşmasını içeren yeni trendlerde, tarihselci-bağlamsalcı paradigmaya karşı, Richards tarafından benimsenen toplumla yüzleşme eleştirisinin yenilenmesine yarayan ortaklaşa isyan göstergeleri sezinliyor.

Böyle bir yenilenme olduğu takdirde North’un hakkını teslim etmek gerekir: Estetik gelişimin ilerici olanaklarını, benimsemiş olduğu gerici formlardan kurtarma çabası disiplini canlandırmaya yardımcı olabilir. Sonuçta eski usül “beyaz ölü adamlar” kanonu veya bu kanonun hizmet ettiği gerici politikaları tekrar doğrulamadan, öğrencilere karmaşıklıkları ve ince ayrıntıları göstermek de mümkün olabilir. North’un tarzı ise dostça bir sağduyu ve kendine güven sahibi; bana, daha erken dönemlerdeki, genel bir hedef kitle hayalini kuran akademisyenlerin ürettiği eserleri çağrıştırıyor. North’un analizi yıkıcı olduğu kadar titiz ve aynı zamanda yakın okumanın neleri aydınlatabileceğine ve disiplinin sonlanmasının niçin trajediye yol açabileceğine dair güçlü bir gösteri niteliğinde.

North o kadar zeki ve açık bir düşünür ki onunla tartışmak aptalca gözüküyor insana. Oysa keskin üslubu tartışmaya davet çıkarıyor. I.A. Richards’ı takdir etmesinden ancak buna karşılık Yeni Eleştirmenlerin şeytanlaştırılmasından başlanabilir. Yeni Eleştirmenlerin yükselişinin sonucu olarak, North’a göre “disiplindeki birçok eleştirel eserin amacı (…) okuru eğitmek değil, metne yaltaklanmak oldu.” Yeni Eleştirmenler, sol görüşlülerin kendilerini suçlayabileceği hemen her şeye karşı savunmasızdı, ancak okurları eğitme sorumluluklarından asla vazgeçmemişlerdi. Richards’ın şiir yorumlamaları aksi ve eksiltili olmaya meyilliyken, Yeni Eleştirmenlerin getirdiği dikkatli yorum modelleri, edebiyata yeni başlayanlara bu işin nasıl yapılacağını göstermek üzerine tasarlanmıştı. Edebi eserler arasından bir metni, muğlaklıklarını ve ironilerini bulmak için inceleyen bütün öğrenciler, onların hazırladığı örnekler üzerinden çalışmıştır. Yeni Eleştirmenler, entelektüel olan edebiyatla olmayanı birbirinden ayrı tutarak geleneksel hiyerarşiyi savunmuşlardır. Principles of Literary Criticism başlıklı çalışmasında “çoğunluk tarafından tercih edilenler ile en kaliteli düşünceler tarafından mükemmel olarak görülenler arasındaki uçurum çok daha önemli bir hal aldı,” diyen Richards da benzer bir tutum takınmıştır.

Bu ise, North’un önemli sonuçlar doğuran çerçevesindeki kör noktayı aydınlatması haricinde basit bir karşı çıkış olurdu. İlginçtir ki, eleştirinin pragmatik işlevlerine bu denli bağlı birine göre, North, eleştirmenlerin, projelerini fiili pratiklerin önüne koyan iddialarını sistematik biçimde ayrıcalıklı tutarak, onları eserlerinden ziyade görev tanımlamalarıyla yargılamıştır. Bu yüzden Richards’ın edebiyatın neyi başarması gerektiğine dair soyut ifadelerini, Yeni Eleştirmenlerin özellikle edebi metinlere bağlı kalma çabalarından daha ikna edici bulmuştur. İnanç ifadelerine ve niyetlere, belirli tarzda okumaların anlaşılmasının kilit noktası gözüyle bakma eğilimi, North’un aradığı şekilde çeşitli tarihselci ekollerin yoksullaşmış bir resmini yaratmıştır. Bu ekollerin bilgi üretmeyi amaçladığını, tek bir yana eğilebileceklerinden dolayı da topluma tesir etme amaçları bulunmadığını iddia etmiştir. Postkolonyalizm, eleştirel ırk teorisi, toplumsal cinsiyet çalışmaları ve Yeni Tarihselcilik, amaçladıkları sismik kişisel ve toplumsal özgürlükleri getirmemiş olabilir, ancak dikkatli herhangi biri, bunların “yeni öznellik biçimlerini” geliştirmek için bir şey yapmadıklarını iddia edebilir mi?

Bir kez daha, North’un ana odağı akademik bilginin pratik bir işleve hizmet edip etmediği değil, kime hizmet ettiği olabilir. Akademinin izole edilmiş olmasından tekrar tekrar yakınır ve daha kalabalık bir topluma ulaşabilecek bir yaklaşımı arzular. Bu, akademik çevrede genel bir arzu olmasına rağmen, üniversite sınırlarını aşarak böyle bir kitleyi hedefleyen ve piyasa taleplerine cevap verenbu tarz bir eleştirinin neoliberalizme direnmek için geleneksel akademik bilimden daha donanımlı olup olmadığı sorusunu ortaya çıkarıyor.

Son olarak, North’un da tarihselci/bağlamsalcı bilgi ürettiğini eklemekte fayda var: Kitabı, Anglo-Amerikan yirminci yüzyılının tarihsel bağlamına sıkıca bağlı olmasının yanında, metinlere daha kapsamlı ideolojik güçlerin semptomları gözüyle bakıyor. Polemik yaratan bir kitap olsa da, yeni türde bir eleştiri üretilmemesine çağrıda bulunuyor. Bu da yaygın bir eğilim. Bugünlerde, edebiyat alanında çalışan birçok akademisyen, akademinin duvarlarını yıkıp geçecek, zihinleri şekillendirecek, kalpleri eritecek ve dünyayı değiştirecek bir eleştirinin hayalini kurmakta gibi görünüyor. Hayallerini baltalamak cezbedici gelse de bunlar ihtiyaç duyulan bir işlev için kullanılabilirler. North’un kitabının da gösterdiği gibi, edebiyat çalışmalarının yaptığı alçak gönüllü ama önemli işlere devam etmek, bu çalışmaların neler yapabileceğini hayal etme becerisine dayanmaktadır.


Yazar: Timothy Aubry

Çeviren: Toygar Akın
Kaynak: New Republic

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş
Exit mobile version