Site icon Düşünbil Portal

Evrenin bilinci var mı?

Paylaş

Bilimin tarihine —özellikle fizik ve astronomi gibi doğa bilimleri— evrende büyük ölçekli bir uyum olduğu konusunda artan bir farkındalık atfedilebilir.

Büyük ölçekli uyumluluktan kastım, aynı fizik yasalarından bazılarının, atom ve galaksi kadar çeşitlilik gösteren ölçeklerde ve hatta evrenin bir bütününde var olduğudur. Bir anlamda, evren bir dilde konuşur ve bilim insanları yorumlayıcılar olarak hareket ederek bu dili insanların anlayabileceği ve ilgilendikleri terimlerle tercüme ederler.

Örneğin, fizikçiler, teorilerinin çoğunu —‘enerji ne yok edilebilir ne de yoktan var edilebilir, ama enerji türü değişebilir’— enerjinin korunumu yasasına ya da daha süslü olan, elektron ve protonlar gibi atom altı parçacıklarının etkileşime girmelerinden önce ve sonra toplam elektrik yükü miktarının aynı olduğunu belirten elektrik yükü korunumu gibi yasalara dayandırırlar: Etkileşim öncesi ve sonrası parçacıklar değişebilir ancak toplam elektrik yükü miktarı değişmez. Bu yasaların sadece kontrollü laboratuvar ortamında değil, aynı zamanda Dünya’nın veya Jüpiter’in atmosferinde, yıldızların merkezinde ve hatta Büyük Patlama’nın yakınında var olması
inanılmaz değilse nedir?

Uyumluluk, bir rastlantı mı yoksa daha derin bir şeyin, muhtemelen evrene nüfuz eden ve ona bir amaç veren bir çeşit ön farkındalığın ürünü mü? Bu yakın zamanda birçok fizikçinin, bilişsel bilim insanının ve filozofun sorduğu ve panpsişizmi (topyekün ruhçuluk) yeniden gündeme getiren bir sorudur. Panpsişizm, Eski Ahit’in her şeye kadirliğinden tutun da Hinduizmin Brahman Tanrısı’na -“evrende var olan her şeyin çeşitliliğinin arkasındaki tek bağlayıcı birlik”(bknz syf 122 An Illustrated Encyclopedia of Hinduism)- birçok dinin vazgeçilmez bir unsuru olan eski bir inançtır. Kısaca, panpsişizm aklın (psişe) her yerde (pan-tabiat) olduğunu ifade eder. Bilişsel bilim insanı Christof Koch öznel deneyim için olası bir açıklama olarak panpsişizmin dokunaklı bir savunmasını yazmıştır.

Bilinçli bir evren olasılığı, çok derin materyalist dünya görüşümüze, fiziğin başarılı indirgemeci görüşüne; onun vasıtasıyla, maddi parçacıklar ve onların karşılıklı etkileşimlerinden ötürü var olan her şeye meydan okuyor. Thomas Nagel ve David Chalmers gibi filozoflar bu nevi katı bir konumu, öznel gerçeklik deneyimimizi —“bu tamamen nöronlar ve sinapslarla ilgili” şeklindeki mekanik yaklaşım üzerinden— kavrama konusunda yaşadığımız güçlüklerden başlayarak eleştirdiler.

Nagel, Mind and Cosmos: Why the Materialist Neo-Darwinian Conception of Nature is Almost Certainly False ( Zihin ve Kozmos: Neden Materyalist yeni-Darwinci Doğa Algısı Hemen Hemen Yanlış) adlı kitabında fizik yasalarının yeterli olmadığını öne sürer. Evrende, olağan indirgemeci yaklaşımın yakalayamadığı sözüm ona kapsayıcı bir amaç, bir çeşit “teolojik doğalcılık” olduğunu iddia eder. Nagel aslında, parçacıklardan yıldızlara, insanlardan zihinlere uzandıkları düşünüldüğünde, fizik yasalarının sadece bir tesadüf olamayacağını savunur.

Bunun anlamı, doğal dünyanın ötesine bakmamız gerektiği değildir; fakat Nagel, Sean Carroll’un Nagel’in kitabı 2013’de yayımlandığında bir blogda dikkat çektiği üzere, fizik yasalarının ötesine bakmamız gerektiğine inanıyor.

Fakat böyle alışılmışın dışında bir fikri nasıl test edebiliriz? Yakın zamanda, New York City Teknoloji Koleji fizikçilerinden Gregory Matloff, potansiyel bir ampirik test öneren bir makale yayımladı. Güneş gibi soğuk yıldızların galaksimizin merkezini, molekülleri (birkaç tane var) arasındaki etkileşimlerle hızlanan bir tür hızlı iradeli hareketle çevrelediğini ve evrene nüfuz eden enerji dalgalanmalarını emdiklerini öne sürdü. Ona göre bu hareket, şu sıralar astrofizikçilerin —yer çekimi kuvveti vasıtasıyla sadece sıradan madde ile etkileşime giren varsayımsal bir madde türü olan— karanlık maddeye bağladıkları etkileri açıklayabilir. Fakat Matloff’un “orada” fikrinin varlığını sürdürebilmesi için soğuk yıldızların bu tek yönlü jete (astrophysical jet) sadece galaksinin merkezine yakın bir yerde değil fakat her yerde sahip olması gerekecek; bu da Matloff’un Avrupa Uzay Ajansı’nın Gaia uydusunun 2018’e kadar yaklaşık 1 milyar yıldızın konumlarının saptanmasını tamamladığında, netleştirebileceğini umduğu bir konu. Matloff gelecekteki gözlemlerin, jetlerin sadece bizim galaksimizde değil karanlık madde içeren bütün galaksilerde meydana geldiğini göstereceğini umuyor. Bu, aslında yukarıda bahsettiğimiz tutarlılık etkisi nedeniyle makul görünüyor. Bilinen evrende her yerde aynı fizik yasalarının geçerli olduğu göz önüne alındığında Samanyolu galaksisi bir istisna değildir.

Buradaki anahtar soru, tabii ki, “Yıldızların tek yönlü jetlerini, galaktik düzeyde bir tür proto-bilinç ile neden ilişkilendirmeli?” sorusudur. Etki için daha sıradan bir açıklama olamaz mıydı? Şu an iyi bir açıklama yapılamaması, galaktik bilinçlilik gibi ihtimal dahilinde olmayan bir şeye başvurulması gerektiği anlamına gelmez. Aynı mantık, garip atmosferik olaylara veya başka bir yıldız sisteminden gelen akıllı uzaylılardan ziyade uçan deneysel makinelere daha kolay atfedilen UFO görme olayları için de geçerlidir.

Panpsişizm meraklıları ayrıca, kuantum fiziğinden tuhaf etkilere başvurmayı da severler. Bunların en önemlisi, Albert Einstein’ın “Uzaktan Ürkünç Eylem” olarak adlandırdığı, bir parçacığın, çok büyük mesafelerce ayrıldıklarında, diğerinin ne yaptığını biliyor göründüğü mekansızlıktır. Halihazırdaki deneyler, kuantum mekansızlığını teyit ederek, bu tür bağıntıların ışık hızından daha hızlı gerçekleştiğini doğruladı. Bu tür etkiler, kozmik zihnin üzerinde hareket ettiği bir alt özdek olabilir mi?

Her ne kadar kuantum mekansızlığı hakkında çok az şey bilsek de, kozmik genişlikte bir zihinle ilgisi olduğuna inanmak zor. Bildiğimiz kadarıyla, yerel olmayan kuantum etkilerinin, bir çift parçacıkta toplam dönüşün korunması (ya da dönmesi) gibi bilinen fiziksel yasaları yerine getiren herhangi bir amacı yoktur. Hatta, kuantum mekansızlığının doğanın bu tür koruma yasalarını temel parçacıklar seviyesinde muhafaza etme şekli olduğunu söyleyebiliriz ki, daha derin bir irade işareti değildir bu. Gerçekten de, bir panpsişizm savunucusu, kuantum mekansızlığının bir çeşit kozmik amaç için nasıl “ulak” vazifesi göreceğini açıklamakta zorlanırdı. Veya daha da zoru, böyle bir şey için bir test ya da mekanizma önermek olurdu.

Benim için büyüleyici olan evrenin var olmasını sağlayan şeyin bilinçlilik olmasıdır. Sadece insanlar ortaya çıkmadan ve diğer potansiyel olarak zeki yaratıkları yok etmeden önce, evrenin sadece işini yaptığını, genişlediğini, yıldızların doğduğunu ve öldüğünü, entropinin (herhangi bir sistemin evrenle birlikte düzensizlik ve tesirsizliğe doğru olan eğilimi) genel olarak arttığını düşünün. Ancak madde kendisini gezegenimizdeki canlılara yerleştirdiğinde [organize], sonunda kişisel farkındalığa, kendini bir öz (nefs) olarak tanımaya olanak veren bir karmaşıklık seviyesine ulaştı.

Hayvan bilincinin bu gelişmekte olan görünümü, insan türünü varoluşun sürücü koltuğuna yeniden yerleştirdiğinden, bizim için en anlamlı resimdir. Evren hakkındaki her şeyi hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz fakat daima daha fazla öğrenme kapasitesine sahibiz ki, bu hayranlık verici. Eğer bizler kozmos için bir plansak bile, o bunu şu ana kadar hiç kimseye söylemedi. Ama şimdi buradayız ve her şey farklı çünkü bazı şeyleri kendi başımıza anlayabiliyoruz. Bu kesinlikle günümü renklendiriyor!

 

Yazar: Marcelo Gleiser
Çeviren: Zeynep Şenel Gencer
Kaynak: npr 

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş
Exit mobile version