Site icon Düşünbil Portal

Genç kadınlar ruhsal hastalıklar anlamında artık ‘yüksek risk grubunda’

Paylaş

Genç kadınlarda zihinsel sağlık sorunları ve kendine zarar verme oranları yükseliyor, fakat neden?

Kaygı verici bir araştırmaya göre 16-24 yaşlarındaki kadınlarda psikolojik sıkıntı, sıkıntılarını hafifletmek için kendilerine zarar verdiklerini itiraf eden rekor sayılarla, oldukça yüksek bir seviyededir.

Uzmanlar, genç kadınların şu anda “yüksek riskli grup” olduğunu söylüyor ve zihinsel hastalıklar ile şiddet veya cinsel istismar arasındaki bağlantılara ve sosyal medyanın yükselişinden kaynaklanabilecek baskılara dikkat çekiyorlar. Bu durum doğrultusunda araştırmacılar ulusun ruh sağlığını korumak adına daha fazla kaynak için harekete geçme çağrısında bulundu.

İngiltere çapında ruh sağlığı ve huzur konusunda her yedi yılda bir yapılan yetişkin psikiyatrik hastalık anketi, depresyon ve kaygı da dâhil olmak üzere bir dizi ortak ruh sağlığı sorunu yaşayan genç kadınlar arasında zihinsel hastalıkların oranının arttığını ortaya koymaktadır. Yardım için, pratisyen hekimlerine gitmelerine karşın, araştırmaya göre, son 12 ay içinde yalnızca %20’si tedavi oldu.

NHS Digital’in istatistikleri (Ulusal Sağlık Servisi), 16-24 yaşlarındaki kadınların dörtte birinden fazlasının, önceki hafta ortak ruhsal sağlık durumlarını paylaştıklarını belirtmektedir. En son 2007 yılında yapılan bu çalışmaya göre %21’lik bir artış görülmektedir. Rakamlara göre, aynı semptomları yaşadığını bildiren erkeklere göre genç kadınlar, 3 kat daha fazladır ki erkeklerde bu oran %9dur.

Üzücü olan şudur ki, bu yaş grubundaki kadınlarda kendine zarar verme raporları neredeyse %20ye yakın bir oranda üç kat artmıştır. Bu oran, kendi kendine uygulanan anketlerde, dörtte bir oranına kadar yükselmiştir. Söz konusu kadınlar genellikle anksiyete ve depresyondan muzdaripti. Ancak, kendine zarar veren 50 yaşın üzerindeki hastaların yarısından çoğuna karşılık, bu yaş grubunun sadece üçte biri tedavi gördü.

Araştırmanın başka yerinde, genç kadınların % 13’ünün travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) yaşadığı ve bu oranın 2007’de hükümet tarafından finanse edilen son çalışma yapıldığında kaydedilen oranın üç katı olduğu ortaya çıktı. Uzmanlar, tecavüz dâhil olmak üzere şiddet ve istismarın, TSSB’nin (Travma Sontası Stres Bozukluğunun) keskin bir şekilde yükselişinin bir açıklaması olduğuna inandıklarını, ancak yeni bir tarama aracının daha fazla vakayı tespit edebileceğini de belirttiler.

Baş araştırmacı Sally McManus şöyle diyor: “Rakamları ilk gördüğümde bunun istatistiksel bir sinyal olduğuna inandım. Ruhsal hastalıklarda cinsiyetler arası uçurum genç insanlarda daha belirgin hale geldi. Bu sonuçlar sarsıcıydı, ancak benzer rakamlar başka yerlerde de ortaya çıktı. Kendine zarar verme rakamları özellikle endişe verici. Risk şudur ki, alternatifsiz olumlu başa çıkma stratejileri olmaksızın, hastalıklar uzun vadeli ve yerleşik hale gelecektir.”

McManus, şiddete maruz kalmanın ve istismarın akıl hastalığının en büyük tetikleyicisi olduğunu söyledi. Bununla birlikte, yoksulluğun da bir faktör olduğuna dair kanıtlar ve vücut görüntüleri ile baskı altında hisseden bir “özçekim nesli” ile sosyal medyaya olası bağlantılar vardı.

Keşke sosyal medya hakkında sorularımız olsaydı. Şimdi bu kuşağı düşündüğümde, en büyük değişiklik teknoloji olmuştur. Tümüyle kötü değil. Bu iyi bir şey olabilir – benzer düşünen insanlara erişir ve farklı tedavi seçenekleri bulursunuz. Ama yeterli değil.”

Bu, University College London’daki Kanıta Dayalı Uygulama ve Araştırma Birimi’nin başında olan ve kendini çocuk ve ergenlerin zihinsel sağlık hizmetlerini geliştirmeye ve iyileştirmeye adamış klinik psikolog Dr. Miranda Wolpert’in paylaştığı bir görüştür. Çocuk Politikası Araştırma Birimi’nin zihinsel sağlık akışını da yöneten Wolpert, ruh sağlığı sorunları olan genç insanlara en çok neyin yardım edeceği konusunda çalışmaların halen devam ettiğini belirtti.

Şu anda sadece dört tedavi modeli var: Terapi, ilaç, davranış modifikasyonu veya psiko-eğitim (kişilere kendi durumlarını nasıl yönetecekleri konusunda bilgi verilir). Bununla birlikte Dr. Wolpert, müdahalelerin bireyin ihtiyaçlarını daha fazla hedeflemesi gerektiğini söyledi. Aynı zamanda, direnci artıracak, daha geniş topluluğu içeren bir model olması gerekiyordu. Birçok okul, sıkıntı yaşayan öğrencilerinin profesyonel yardıma ihtiyacı olduğunu; çeşitli yollarla okulları ve ruh sağlığı uzmanlarını içeren gençleri destekleyici pilot projeleri kabul ettiler.

Dr. Wolpert “Bu yalnızca daha fazla uzman yerleştirmekle ilgili değil aynı zamanda “farkındalık” gibi yardımcı olacak şeylere vurguyu da arttırıyor. Ayrıca, ruh sağlığı sorunları eşitsizlikler ve yoksunluk ile ilişkilendirildiğinden, eşitsizliklerin üstesinden gelmenin yollarını aramalıyız” diyor.

Fark yaratmayı umut eden bir başka kadın, Cambridge’deki Duygusal Bozukluklar ve Ruhsal Görüntüler grubunda çalışan ve gençler için yenilikçi erken müdahaleler geliştirme konusunda uzmanlaşmış, Tıbbi Araştırma Konseyi kariyer geliştirme ekibinden Dr. Martina Di Simplico’dur.

Di Simplicio, kanıta dayalı yeni terapileri ele almak amacıyla, gençlerin neden zihinsel sağlık sorunlarının geliştiğini daha iyi araştırmak için etkili bir şeye ihtiyaç olduğunu söylüyor. “Ruh sağlığı tedavilerine erişmeyi zor bulan gençlerle terapi geliştirmek önemlidir,” diye de ekliyor.

“Imaginator” projesinde çalışan bir psikiyatr ve bilişsel terapist olan Di Simplicio, kendine zarar verenler için, tetikleyicilerle yüzleşen insanları rahatsız etme amaçlı bir dizi resim kullanan basit bir uygulama geliştirdi.

Kendine zarar veren gençler, tedavi için uzun süre bekleyebilir. Kendilerini olumlu bir imaja sokarak, biraz keyifli hissedebilirler. Bu onların ruh halini yükseltmek için yeterli olabilir. Sonunda gidebilir ve etkinliklerini gerçekleştirebilirler,” diyor.

Uygulamalı Sağlık Araştırmalarında Liderlik İçin İşbirliği ve Doğu İngiltere Bakımı tarafından finanse edilen proje, bipolar gençlere yardım etmek için görüntü kullanan Di Simplicio’ya göre, hala gelişiminin ilk aşamalarındadır.

Çevirmen: Gözlem KÜÇÜK
Kaynak: The Guardian

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş
Exit mobile version