Düşünbil Portal

Hayvan Çiftliği ve Canavar Fablı

Paylaş

Mercedes Aguirre, George Orwell’in canavar fablını 20.Yüzyıl’a uyarlayarak Hayvan Çiftliği’nde nasıl tekrar yazdığını inceledi.

George Orwell’in Hayvan Çiftliği, hayvan fabllarının çok bilinen ve hayvanların insan nitelikleri ile donatıldığı sembolik anlatım örneklerinden biridir. Batı edebiyatının çok bilinen hayvan fablları, yaklaşık milattan önce 620-564 yılları arasında yaşayan Yunanlı hikaye anlatıcı Aesop’a ithaf edilen hikayelerdir. Aesop’un fablları, özlük ve berraklığıyla, sonunda anlatılan hikayenin özetlenerek açıkça ders verişiyle diğer masallardan ayrılır. İnsani değerlerin hayvan karakterleri aracılığıyla aktarılması, okuyucuların dışardan bir bakış açısıyla kendi hareketlerini değerlendirmelerine olanak sağlar. 

Orwell’in hicivsel masalı, canavar fablının daha gelişmiş bir versiyonudur. Hikayenin sonunda bir ahlak dersi vermek yerine, çiftlik yönetiminde yer alan domuzların hızlı bir şekilde dejenerasyonunun anlatıldığı hikaye kurgusuna vurgu yapılır. Orwell’in kısa hikayesi, canavar fablının onu geleneksel şekilde popüler yapan özelliklerine sahiptir: Göreceli şekilde açık ve olayların hızla geliştiği ve olduğu gibi yazılan bir hikaye.

Hayvan Çiftliği hikayesini oluşturan elementler, Stalin rejimi ile alakalı tarihi olaylarla bağlantılıdır. Hatta, hikayedeki Napoleon ve Snowball adlı domuzlar kinayeli bir şekilde Stalin ve Trotsky ile benzerlik gösterir. Fakat, Hayvan Çiftliği’nin, daha geniş bir bakış açısından bakılırsa, totaliter rejime, onun şiddetli baskısına ve propaganda kampanyalarına karşı bir uyarı niteliğinde olduğu düşünülebilir.

Victoria Dönemi sanatçısı Charles H Bennett tarafından resmedilen Ezop’un Fabllarının 19. yüzyıla ait bir baskısından seçilmiş olan bu seçkide, hayvanlar insansılaştırılmış ve insan kıyafetleri giyiyor.

Hayvan Çiftliği’nin Hayvanları

Hayvan hikayeleri genellikle çocuk hikayeleriyle ilişkilendirilir ve Orwell’in kendisi de bu hikayenin alt başlığını “Bir Peri Masalı (A Fairy Story)” olarak belirlemiştir. Hayvan Çiftliği’nin ana konusu, tartışmasız bir şekilde politikken; karakterlerinin konuşan hayvanlar olması hikayeye tuhaf ve çağrışımcı bir hava katar. Okuyucular, kitapta geçen olayları, domuz rejiminin evrimine tanıklık eden ve şaşıran, genel olarak naif, idealist hayvanların bakış açısından öğrenir.

Orwell, domuzların çiftlik yönetiminde sergiledikleri gaddar ve yozlaşmış hareketlerin zalim bir anlatımını yaparken hayvanların çoğunluğu sempatik olarak resmedilmiştir. Geleneksel fabllar, hayvanlarla ilgili değil; hayvan figürleri üzerinden insani özelliklerin yansıtılmasıyla ilgilidir. Fakat, Orwell, Hayvan Çiftliği’nde bir adım daha ileri gider. Tavukların yumurtaları için sömürülmesi gibi bölümlerde, hayvanların kötü muamelesini gerçek bir şefkatle aktarır.

Orwell, Wallington’daki evinde keçiler ve tavuklar beslediği için çiftlik hayvanlarına aşinadır. Hayvan Çiftliği’nin Ukrayna versiyonunun önsözünde, bir çocuğun beygirini tekrar tekrar döndürmek için kırbaçladığını gördüğünde böyle bir roman yazma fikrinin aklına geldiğinden bahseder. Orwell, şunları ekler: “Eğer bu hayvanlar gerçek güçlerinin farkında olsaydı onların üzerinde hiçbir yetkimiz olamayacağı ve insanoğlunun hayvanları sömürme şekliyle zenginin emekçi sınıfı sömürme şeklinin aynı olduğu fikri kafama dank etti”.

1954 tarihli John Halas ve Joy Batchelor’ın Hayvan Çiftliği animasyon filminde, çiftliği yönetmek için hayvanların bedenlerinin ve fiziksel yeteneklerinin – örneğin, bir kuşun kollarının olmaması – nasıl şartlandırıldığına özellikle dikkat çekilir. Film, bir hayvanın, bir çiftçinin işini nasıl yaptığının mizahi yorumundan Beygir Boxer’ın fiziksel ıstırabının portrelenmesine, hikayeyi hayvan bakış açısından anlatmaya çalışır.

Orwell, Hayvan Çiftliği’ndeki homonim karakterlere ilham veren keçi Muriel de dahil olmak üzere, hava ve kendi çiftlik hayvanları hakkında bilgi kaydettiği özel bir günlük tuttu.

Estetiğin ve Siyasetin Birleşimi

Orwell, kendini politika yazarı olarak nitelendirir.  Hayvan Çiftliği’ni yazmasındaki amaç, şeytani Stalin rejimini Stalin ve onun hükümetine karşı duyarsız olan halka aktarmaktır. Aynı zamanda, kitabında politik yorumlarla estetiği dengeli bir şekilde bir araya getirmeye çalışır. Hayvan Çiftliği’nden bir yıl sonra yayınladığı ve çok bilinen makalesi “Neden Yazarım (Why I Write)” adlı makalesinde politik yazılarını estetik ifadelerle birleştirmeyi ana amaç edindiğinin altını çizer:

“Son on yıldır yapmaya çalıştığım şey politik yazıları bir sanata dönüştürmek. Başlangıç noktam her zaman yandaşlık, adaletsizlik duygusu olmuştur… Fakat, estetik deneyimi olmadan bir kitap ya da uzun bir dergi makalesi yazamam. Benim çalışmalarımı inceleyen biri, tamamen propaganda olan bir çalışmamda bile tam zamanlı bir politikacının, alakasız olduğunu düşüneceği birçok nokta bulacaktır.”

Orwell, Hayvan Çiftliği için sol kanat entellektüellerinin Stalin’i eleştirmeyen bakış açılarını eleştiren “Basın Özgürlüğü” başlıklı bir önsöz yazdı fakat neticede bu önsöz yayımlanmadı. (Özgün metin 8 sayfadır.)

Hayvan Çiftliği, politik bir propagandadan daha fazlasıdır. Fabl formu, anlaşılır bir dilin kullanılması ve hayvanların bakış açısının basitliği ile Orwell, Hayvan Çiftliği’ne politik bir makalede bulunmayan bir ışık vermiştir ve kitabın başarısı bu noktada yatmaktadır. Hayvan karakterlerin kullanılması, politik bir temaya şiirsel bir nitelik kazandırmıştır; devrimin başlangıcını belirleyen idealizmi anlamamızı kolaylaştırmış ve karakterlerin kaderini derinden hissetmemize yardımcı olmuştur. Aynı zamanda, fablın sembolik sistemi, hikaye için bir yapı oluşturmuştur ve onu çocuk masallarının büyülü ritmi ile doldurmuştur.

Çoğu okur, Hayvan Çiftliği’nin anlamını yazarın komünizme olan inancına bağlarken, roman farklı düzeylerde de okunabilir: Stalin rejiminin kinayeli bir anlatımı, totaliter yapıyla ilgili bir fabl ya da çiftlikteki hayvanların devrimsel rejiminin ihanet hikayesi. Aslında, kitap yayınlandığında, Orwell’in pek çok yakını Hayvan Çiftliği’ni öven yazılar yazmış ve kendileri ve çocuklarının kitaptan keyif aldıklarını belirtmişlerdir.

Yazan: Mercedes Aguirre
Çeviren: Cansu Balku
Kaynak: The British Library

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. 


Paylaş
Exit mobile version