Uluslararası hukuk bizi bir çıkmaz ile karşı karşıya bırakıyor. Uluslararası hukukta ülkeni terk etme hakkı ve kendi ülkene geri dönme hakkı yer alıyor. Fakat başka bir ülkeye girme veya o ülkede kalma hakkına karşılık gelen bir hak henüz bulunmuyor. Sonuç olarak, bir ülkeye kimin girmesi gerektiğine dair karar ulusal egemenliğin yetkisi dahilinde kalmaya devam ediyor. Ancak bu tür bir yetki tamamen sınırsız değil.
Geniş çeşitlilikteki uluslararası belgeler, devletlerin topraklarına girişi düzenlemeye dair egemenlik hakkının içinde konumlandırıldığı parametreleri ortaya koyar. İnsan hakları bu türden bir mevzuattır ve ülkeye kabul, muamele ve vatandaş olmayanların ihraç edilmesine ilişkin geleneksel egemenlik mevzularının içinde konumlandırılması gereken çerçeveyi açık bir şekilde belirtir.
İnsan hakları kavramı elbette yeni değil. Çok sayıda ülke ve toplum, her bir üyesinin, gücü elinde bulunduranlar tarafından saygı duyulması gereken belirli içkin hakları olduğu temeline dayanılarak kurulmuştur. Bunlar dini, siyasi, ahlaki veya sosyal inanışlardan kaynaklanabilir. Temelde bu haklar, tüm toplumlarda ortak olan, adil ve barışçıl bir dünyada özgür ve güvenli bir şekilde yaşama isteğinin bir ifadesidir.
Uluslararası Hukuk Tarafından Koruma Altında Olan İnsan Hakları
Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (MWC) diğer belgelerde yer alan göçmenlerin insan haklarını hem genişletir ve güçlendirir hem de, bazı durumlarda, sınırlar. Sözleşme, her ne kadar beraberinde yasa dışı göçle mücadele etmek için tedbirlere yer verse de, belgesi olmayan göçmen işçilerin haklarını açık bir şekilde korur. Bir diğer yenilik MWC’nin iş verenler ve devlet karşısında göçmen işçilerin haklarını güvence altına almasıdır. Sözleşme ayrıca, kazançlarını, tasarruflarını ve şahsi eşya ve mallarını nakletme hakkı, belgelerin yetkisiz bir şekilde imha edilmesine karşı korunma ve Sözleşme kapsamındaki haklarına dair bilgilendirilme hakkını düzenleyen hükümlerle göçmenlerin haklarını genişletir. Göçmenler, MWC’ye ek olarak, uluslararası teamül hukuku ile güvence altına alınan ve ayrıca aşağıda belirtilen belgelerin de aralarında yer aldığı geniş çeşitlilikteki insan hakları korumalarından faydalanır: Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (ICCPR, 1966) Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (ICESCR, 1966) Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme (ICERD, 1965) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW, 1979) İşkenceye ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele ve Cezaya Karşı Uluslararası Sözleşme (CAT, 1984) Çocuk Haklarına Dair Sözleşme (1989) Bu belgelerin her biri, yorumlayıcı rehberlik sağlayabilen ve bazı durumlarda bireysel şikayetleri değerlendirebilen denetleme organları tarafından gözetilir. MWC’nin kendisi de bir Komite tarafından gözetilir. On bağımsız uzmandan oluşan Komite taraf devletlerin sunduğu raporları değerlendirir ve Komite’nin bireysel şikayetleri değerlendirme yetkisi bulunur. Göçmenler ve avukatları için faydalı olabilecek, BM Şartına dayanan başka mekanizmalar da mevcuttur. En dikkat çekenleri, Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu, Irkçılık Özel Raportörü, Göçmenlerin İnsan Hakları Özel Raportörü ve yakın zamanda kurulan İnsan Kaçakçılığı Özel Raportörüdür. BM kanunlaştırma sürecinin öncesine dayanan ILO [Dünya Çalışma Örgütü] standartları da bu alanda önemlidir ve insan hakları korumalarını tamamlar. İstihdam Amacıyla Göç Hakkında 97 Sayılı ILO Sözleşmesi, Kötü Koşullarda Göç ve Göçmen İşçilere Fırsat Eşitliği Sağlanması ve İyi Muamele Edilmesine İlişkin 143 Sayılı Sözleşme ve tüm ILO üyeleri için bağlayıcı olan 1998 tarihli Çalışma Yaşamında Temel İlkeler ve Haklar Bildirgesi özellikle önemlidir. Yukarıda belirtilen evrensel belgelere ek olarak, geçen yıllarda kabul edilen ve göçmenlerin istifade edebileceği çeşitli bölgesel insan hakları belgeleri de bulunur. Bu belgeler arasında 1981 tarihli Afrika İnsan ve Halkların Hakları Şartı, 1969 tarihli Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi yer alır. |
Ancak bu hakların uluslararası düzeyde korunması gerektiği fikri görece yenidir ve ortaya çıkması Birleşmiş Milletlerin kurulmasına, 1945 tarihli BM Şartının kabulüne ve 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin kabulüne denk gelir. O zamandan bu yana, insan haklarının gerçekte ne olduğunun açıkça ifade edildiği incelikli ve dinamik bir süreç gerçekleşmiştir.
İnsan hakları göç sürecinin her aşamasıyla yakından ilişkilidir – insanların göç etmesinin nedenleriyle çoğu kez ilgilidir; göçmenlerin transit geçişlerde karşı karşıya kaldıkları muamelede, ev sahibi toplumlara entegrasyonları konusunda ve geri dönüş söz konusu olduğunda önemli bir unsur olarak ortaya çıkar. Fakat insan haklarının vizyonu, dili ve çerçevesi göç ile ilgili tartışmalarda birçok başka nedenden dolayı özellikle önemlidir.
Güçlendirmede Bir Araç Olarak İnsan Hakları
Öncelikle insan hakları evrenseldir ve devredilemez – bir başka ifadeyle, insan hakları, sadece insan olmaları sebebiyle tüm insanlar için ve her yerde geçerlidir. Bu durum elbette göçmenleri de içerir ve ev sahibi toplumdaki hukuki statülerine bakılmaksızın geçerlidir. Göçmenlerin ev sahibi toplumlardaki çoğunlukla ötekileştirilmiş pozisyonu göz önünde bulundurulduğunda, insan hakları mobilizasyon ve güçlendirme için güçlü bir araç olabilir ve öyledir.
Bu sadece göçmenlerin devlet karşısındaki pozisyonları için geçerli değildir. İnsan hakları çerçevesi aynı zamanda “katılımı” ve bir kişinin temel insan haklarını etkileyen kararlara ilişkin bilgiye erişimini de vurgular. Bu nedenle de göçmenlerin kendilerini temsil edenler karşısında dahi kaderlerinin kontrolünü ellerine alabileceği güçlü bir araç olabilir.
İnsan Haklarının Çeşitleri
Kaynak: “Duties Sans Frontières: Human Rights and Global Social Justice” (International Council on Human Rights Policy, 2003) |
Tartışmayı Yeniden Şekillendirmede Bir Araç Olarak İnsan Hakları
Akılda tutulması gereken bir başka önemli ilke insan haklarının bölünemez olduğudur – bir başka ifadeyle, siyasi ve medeni haklar, ekonomik, sosyal ve kültürel haklardan ayrı tutulamaz (tanımlar için bknz. kenar çubuğu). Bu anlayış, büyük ölçüde statülerinin veya belgelerinin olmamasına bağlı olarak varış ülkelerinde tıbbi bakıma, çocukları için eğitime ve diğer sosyal ve ekonomik haklarına erişimde karşı karşıya kaldıkları sıkıntılar düşünüldüğünde, göçmenler için özellikle önemlidir.
İnsan hakları göçmenlere, hukuki statülerinin ne olacağına takılıp kalmaktansa temel meselelerle yeniden ilgilenmeye başlamalarında yardımcı olabilir.
Hesap Vermede Bir Araç Olarak İnsan Hakları
Paralel bir “yükümlülükler” dizisi ortaya koymuyorsa bir hakkın anlamı yoktur. Bu yükümlülükler bir yükümlülük sahibine, çoğunlukla göçmenin sınırları içerisinde olduğu devlete aittir (her ne kadar devlet dışı aktörlerin de, örneğin işletmelerin, insan haklarını ihlal edebileceği artan bir şekilde kabul görse de).
İnsan hakları, en etkili yasal yolların ulusal düzeyde sağlandığı düşüncesi temeline dayandırılmış olsa da, bu yollar ulaşılamaz veya etkisiz olduğunda bazen bölgesel veya uluslararası bir kurumun önüne getirilebilir. İnsan hakları belgeleri ve bu belgelerin denetleme organları hakların içeriğini ve ortaya koyduğu yükümlülükleri genellikle son derece ayrıntılı bir şekilde tek tek açıklamıştır.
Etkili Politika Oluşturmada Bir Araç Olarak İnsan Hakları
İnsan haklarını sadece devletlere karşı bir “sopa” olarak kullanmaya odaklanan bir görüşün başarısının ciddi şekilde sınırlı kalması kuvvetle muhtemeldir. İnsan haklarının göç alanındaki herhangi bir politika oluşturucunun alet kutusunda önemli bir unsur olarak hizmet etme potansiyeli bulunur.
Neticede insan hakları, tüm insanların ve özellikle de kendi vatandaşlarının her nerede olurlarsa olsunlar belirli bir standartta muamele göreceğini güvence altına almak için bizzat devletler tarafından geliştirilen yasal bir çerçevedir. Bu haklar, tam anlamıyla, öngörülebilirliği ve eşitliği güvence altına almak için bir araçtır ve devletler arasında insan hareketlerine ilişkin ortaya çıkan gerilimlerin dağılmasına yardımcı olabilir.
İnsan hakları, bunun ötesinde, gönderen ve alan konumundaki devletlerin, toplulukların ve göç etme sürecinde yer alan bireylerin rekabet eden çıkarlarına aracılık eden ve devletlerin üzerinde mutabık olduğu yegane bir çerçeve sağlamaktadır.
Örneğin, insan hakları göçün nedenlerine – göçün küresel ticaretin adaletsiz örüntüleriyle, yoksulluğu artıran ve ekonomik ve sosyal hakları zayıflatan ekonomik politikaların rolüyle, yoz ve istismarcı hükümetlerin etkileriyle, savaşla ve çevresel ve ekonomik düşüşle bağlarına – dair analizleri derinleştirerek politika oluşturmayı geliştirebilir.
Uluslararası insan hakları hukukunun katkıda bulunabileceği bir diğer önemli alan göç ve güvenlik konusudur. İnsan hakları çerçevesi pragmatik bir çerçevedir çünkü belirli durumlarda devletlerin, seyahat özgürlüğü hakkı gibi bazı hakları ulusal güvenlik çıkarları doğrultusunda sınırlayabileceğini kabul eder.
Fakat insan hakları hukuku, devletlerin böyle bir durumda izlemesi gereken ilkesel bir temel ortaya koyar. Öncelikle ortada, devletin korumayı amaçladığı meşru ve tarafsız bir şekilde doğrulanabilir bir kamu yararı olmalıdır. İkinci olarak, sınırlama kanunla yapılmalı ve gerçekleşmesinden korkulan zararla tamamen sınırlı ve orantılı olmalıdır. Bu sınırlamalar diğer insan haklarına erişimi engellememelidir. Bu hususta göçmenler için özellikle önemli olan ayrımcılığa uğramama ve eşit muamele hakkıdır.
Son olarak, asla sınırlandırılamayacak veya ihlal edilemeyecek kadar temel olan belirli haklar vardır. Bu haklar arasında yaşama hakkı ve zalimane, insanlık dışı ve onur kırıcı muameleye uğramama hakkıdır.
Sonuç
İnsan hakları dili, göçmenlerin görüşü ve bakış açısı bir yana, göç alanındaki politika oluşturma süreçlerinde bugüne kadar genellikle yer almadı. İnsan haklarının ve göçmenlerin sesinin bu alandaki yaygın politika oluşturma süreçlerine dahil edilmesi için daha çok çaba gerekiyor.
İnsan hakları göç ile ilgili ortaya çıkan soruların tamamına hiçbir zaman yanıt veremez. Fakat bu haklar, bizzat devletlerin üzerinde mutabık olduğu ve göç politikasına yönelik ilkeli, yapıcı ve en nihayetinde daha etkili bir yaklaşımı teşvik etmeye yardımcı olabilecek bir çerçevedir.
Yazar: Monette Zard
Çevirmen: Ece Milli
Kaynak: migrationpolicy
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.