Lacancı psikanalizin en ayırt edici özelliklerinden biri Lacan’ın zaman sorununa yaklaşımıdır.
Genel olarak, Lacan’ın yaklaşımı iki önemli yenilikle karakterize edilir: mantıksal zaman kavramı ile geriye dönüş ve öngörü üzerindeki vurgu.
Mantıksal Zaman
“Mantıksal Zaman” (1945) başlıklı makalesinde Lacan, belirli mantıksal hesaplamaların bir zamansallığa nasıl zorunlu bir gönderme içerdiğini göstererek mantığın zamansızlık ve sonsuzluk konusundaki varsayımlarının altını çizer. Bununla birlikte, söz konusu zamansallık bir saate referansla belirlenebilir değildir, fakat kendisi belirli mantıksal eklemlenmelerin ürünüdür. Mantıksal zaman ile kronolojik zaman arasındaki bu ayrım Lacan’ın tüm zamansallık teorisinin temelini oluşturur.
Üçlü Yapı
Mantıksal zamanın nesnel olmaması, onun basitçe öznel bir duygu sorunu olduğu anlamına gelmez; aksine, “mantıksal” sıfatının da gösterdiği gibi, matematiksel terimlerle titizlikle formüle edilebilecek kesin bir diyalektik yapıdır. 1945 tarihli makalesinde Lacan, mantıksal zamanın üçlü bir yapıya sahip olduğunu ve bu üç anın:
- görme anı;
- anlama zamanı;
- sonuç çıkarma anı.
Lacan bir sofizm (üç mahkum problemi)* aracılığıyla bu üç anın nesnel kronometrik birimler açısından değil, bekleme ile acele, tereddüt ile aciliyet arasındaki gerilime dayanan öznelerarası bir mantık açısından nasıl inşa edildiğini gösterir. Mantıksal zaman bu nedenle “insan eylemini yapılandıran öznelerarası zamandır.”[1]
Tedavi
Lacan’ın mantıksal zaman kavramı sadece bir mantık egzersizi değildir; aynı zamanda psikanalitik tedavi için pratik sonuçları da vardır. Bu sonuçlardan tarihsel olarak en ünlüsü Lacan’ın Uluslararası Psiko-Analitik Derneği (Psycho-Analytical Association | IPA) tarafından üyelikten çıkarılması için yeterli bir gerekçe olarak görülen değişken süreli seansları (Fransızca: séances scandées) kullanmasıdır. Bununla birlikte, yalnızca bu özel uygulamaya odaklanmak, Lacan’ın “anlama zamanı” kavramının Freudyen çalışma kavramına ışık tutması gibi mantıksal zaman teorisinin diğer ilginç klinik boyutlarını gözden kaçırmak anlamına gelir.
Saussurean Dilbilim
Lacan’ın mantıksal zaman kavramı, dilin artzamanlı (veya zamansal) ve eşzamanlı (atemporal) yönleri arasındaki ayrıma dayanan Saussurean dilbilimine girmesini öngörür. Lacan’ın 1950’lerden itibaren gelişimsel “aşamalar” yerine eşzamanlı ya da zamansız yapılar üzerinde giderek daha fazla durmasının nedeni budur. Bu nedenle Lacan “zaman” terimini kullandığında, bu genellikle geçici bir artzamanlı an olarak değil, bir yapı, nispeten istikrarlı bir senkronik durum olarak anlaşılmalıdır.
Benzer şekilde, “Oedipus kompleksinin üç zamanından” söz ettiğinde, kronolojik bir sıralamadan ziyade mantıksal bir öncelik sıralaması söz konusudur. Değişim bir süreklilik boyunca kademeli veya kesintisiz bir hareket olarak değil, bir kesikli yapıdan diğerine ani bir kayma olarak görülür. Lacan’ın eşzamanlı veya zamansız yapılara yaptığı vurgu, Freud’un bilinçdışında zamanın var olmadığına dair ifadesini keşfetme girişimi olarak görülebilir. Ancak Lacan, 1964’te bilinçdışının zamansal bir açılıp kapanma hareketi açısından karakterize edilmesi önerisiyle bunu değiştirir[2].
Geriye Doğru İşleme ve Öngörü
Ego-psikoloji gibi diğer psikanaliz biçimleri doğrusal bir zaman kavramına dayanır (örneğin, çocuğun doğal olarak geçtiği doğrusal bir gelişim aşamaları dizisine yaptıkları vurguda görülebileceği gibi; bkz. gelişim). Ancak Lacan bu tür doğrusal bir zaman kavramını tamamen terk eder, çünkü psişede zaman aynı şekilde tersine, geriye dönüş ve öngörü yoluyla da hareket edebilir.
Geriye Doğru İşleme
Lacan’ın après coup terimi, Fransız analistler tarafından Freud’un Nachträglichkeit (“ertelenmiş eylem”) terimini tercüme etmek için kullanılan terimdir. Bu terimler, psişede şimdiki olayların geçmiş olayları a posteriori etkileme biçimine atıfta bulunur, çünkü geçmiş psişede yalnızca şimdiki deneyimin ışığında sürekli olarak yeniden işlenen ve yeniden yorumlanan bir dizi anı olarak vardır. Psikanalizi ilgilendiren şey, geçmişteki gerçek olaylar dizisinin kendisi değil, bu olayların şimdi bellekte var olma biçimi ve hastanın bunları bildirme şeklidir. Bu nedenle Lacan psikanalitik tedavinin amacının “öznenin tarihinin tamamen yeniden oluşturulması”[3] olduğunu ileri sürdüğünde, “tarih” terimiyle kastettiği şeyin basitçe geçmiş olayların gerçek bir dizisi değil, “geçmişin şimdiki sentezi”[4] olduğunu açıkça belirtmektedir.
“Tarih geçmiş değildir. Tarih, şimdiki zamanda tarihselleştirildiği ölçüde geçmiş olur.”[5]
Dolayısıyla pregenital aşamalar, kronolojik olarak genital aşamadan önceki gerçek olaylar olarak değil, geriye dönük olarak geçmişe yansıtılan talep biçimleri olarak görülmelidir.[6] Lacan ayrıca söylemin geriye dönük olarak nasıl yapılandırıldığını da gösterir; yalnızca cümlenin son kelimesi söylendiğinde ilk kelimeler tam anlamlarını kazanır (bkz. noktalama).[7]
Öngörü
Geriye dönüş, şimdinin geçmişi etkileme biçimini ifade ediyorsa, öngörü de geleceğin şimdiyi etkileme biçimini ifade eder. Geriye dönüş gibi, beklenti de konuşmanın yapısını belirler; bir cümlenin ilk kelimeleri gelecek kelimelerin beklentisiyle sıralanır.[8] Ayna evresinde ego, aslında hiçbir zaman gelmeyecek olan gelecekteki hayali bir bütünlüğün beklentisi temelinde inşa edilir. Beklentinin yapısı dilbilimsel olarak en iyi gelecek zaman kipi ile gösterilir.[9] Beklenti aynı zamanda mantıksal zamanın üçlü yapısında da önemli bir rol oynar; sonuçlandırma anına “gelecekteki kesinliğin beklentisiyle aceleyle varılır.”[10]
Kaynakça:
[1] Lacan, Jacques. Écrits: A Selection. Trans. Alan Sheridan. London: Tavistock Publications, 1977. p.75
[2] Lacan, Jacques. The Seminar. Book XI. The Four Fundamental Concepts of Psychoanalysis, 1964. Trans. Alan Sheridan. London: Hogarth Press and Institute of Psycho-Analysis, 1977. p. 143, 204
[3] Lacan, Jacques. The Seminar. Book I. Freud’s Papers on Technique, 1953-54. Trans. John Forrester. New York: Nortion; Cambridge: Cambridge University Press, 1988. p.12
[4] Lacan, Jacques. The Seminar. Book I. Freud’s Papers on Technique, 1953-54. Trans. John Forrester. New York: Nortion; Cambridge: Cambridge University Press, 1988. p. 36
[5] Lacan, Jacques. The Seminar. Book I. Freud’s Papers on Technique, 1953-54. Trans. John Forrester. New York: Nortion; Cambridge: Cambridge University Press, 1988. p. 12
[6] Lacan, Jacques. Écrits: A Selection. Trans. Alan Sheridan. London: Tavistock Publications, 1977. p. 197
[7] Lacan, Jacques. Écrits: A Selection. Trans. Alan Sheridan. London: Tavistock Publications, 1977. p. 303
[8] Lacan, Jacques. Écrits: A Selection. Trans. Alan Sheridan. London: Tavistock Publications, 1977. p. 303
[9] Lacan, Jacques. Écrits: A Selection. Trans. Alan Sheridan. London: Tavistock Publications, 1977. p. 306
[10] Lacan, Jacques. Écrits. Paris: Seuil, 1966. p. 209
Kaynak: nosubject.com
* Üç mahkûm problemi, bir adalet sistemine eleştirel bir bakış açısıyla ele alınan bir düşünce deneyidir. Problem, üç mahkûmun bulunduğu bir hapishanede geçmektedir ve her biri idam cezasına çarptırılmıştır. Ancak, yetkililer mahkûmlara bir şans verir – birinin affedilmesine karar verirler, ancak hangisinin özgür bırakılacağına karar vermek için bir oyun oynamaları gerekiyor.
Oyunun kuralları şöyle: yetkililer, mahkûmlara üç kapı gösterirler. Bunlardan birinin arkasında affedilme belgesi bulunurken, diğer ikisi ölümcül bir sonuçla sonuçlanan cezalar içerir. Yetkililer, kapılardan birinin ardında ceza olduğunu açıklayarak başlarlar ve bir mahkûmu olan A’yı seçer. Daha sonra, A’nın seçtiği kapıyı açmayacakları yerde bir kapıyı açarlar (örneğin, A kapı 1’ı seçtiyse, yetkililer 2 veya 3 numaralı kapıyı açarlar). A, diğer iki kapı arasında bir seçim yapar ve onu seçtikten sonra yetkililer seçtiği kapının ardındakini açarlar. Eğer o kapı özgürlük belgesini içeriyorsa, o mahkûm kurtulur.
Üç mahkûm problemi, matematiksel birkaç çözümle de ele alınabilir, ancak sonunda şansın büyük bir rol oynadığı anlaşılır. Problem, adalet sistemlerinin endişe verici yönlerini tartışmaya yönelik bir analojisidir. (www.nedemek.page)