H. James Birx, Nietzsche’nin dinamik felsefesine Darwin’in derin etkisini inceliyor.
Bilim insanı Charles Darwin, filozof Friedrich Nietzsche’yi dogmatik uykusundan uyandırmıştı; bu,organik tarih boyunca hiçbir tür aynı kalmaz (kendi türümüz de dahil) gerçeğini anlamasıyla olmuştu. Yaygın değişiklik, sonsuz değişmezlik ile yer değiştirmişti. Alman düşünür Darwin’in ötesine geçerek, biyolojik evrimi ciddiye almanın felsefi etkilerinin ve teolojik sonuçlarını gözeten dinamik evrenin bir yorumunu sundu.
Nietzsche’nin jeolojik zamandan ya da paleontolojik kayıtlardan haberi yoktu ama Darwin’in teorisinin en tartışmalı dallarını kabul etmişti; insanlık tamamen doğal bir şekilde, şans ve gereklilik sürecinde (tesadüfi, rastgele varyasyonlarla ortaya çıkan, kaçınılmaz doğal seleksiyon rolünü oynayan, çevre ile birlikte değişen bireyler) maymunumsu atalarından evrimleşmişti. Hatta insanın zihinsel yeteneği, aşk ve akıl da dahil olmak üzere, geçmişteki primat formlarından evrimsel tırmanışla elde edilmişti.
Nietzsche’ye göre evrim, organik tarihin en doğru açıklamasıdır fakat gerçeğin korkunç bir resmi ile sonuçlanır zira evrim (Nietzsche’nin gördüğü üzere) bilimsel kozmoloji ve felsefi antropoloji anlamında çok daha kapsamlıdır: Tanrının artık evrenin varlığı ile veya tarih öncesi hayvanlardan türümüzün ortaya çıkması ile ilgisi yoktur. Aslında, bu düşünür, Darwinci evrimin geleneksel değerlerin çöküşüne yol açtığını; çünkü objektif anlam ve manevi amaçların gerçekliği ortadan kalktığını (dolayısıyla, ne değişmez ne de kesin bir ahlak olabilir) savunmuştur.
Nietzsche, Platon ve Aristoteles’den Kant ve Hegel’e kadar önceki felsefi sistemlerin evrim krizi ile uğraşmak için yetersiz olduğunu biliyordu. Bunun bir sonucu olarak artık dünyaya tamamen yeni bir felsefe gerekiyordu. Nietzsche; doğa, türler, fikirler, inançlar ve değerler değişkenliğini kabul eden bir gerçeklik yorumu sundu. Dahası, evrim gerçeğinin bir din gibi öğretilebileceği fikrinin saçma olduğunu düşünüyordu (evrim sürecinde hiçbir şey sabit, sonsuz ya da tinsel olmadığı için).
Nietzsche, Darwinci evrimin sonuçlarını sadece belirli sayıdaki aşağı yaşam formalarının (zayıf ve vasat) başarısı olarak farz etmişti. Örneğin; virüsler, bakteriler, böcekler ve balıklar gibi. Filozof, Darwin’in kör türlerinin varoluşun ağırlığı ile mücadele ettiğini; bu kendi keşfettiği kendini yaratma ve mükemmellik için edilen bireysel mücadele ile yer değiştirmesi gerektiğini savundu.
Nietzsche, organik tarihte doğal seleksiyonun açıklayıcı mekanizmasını gördü fakat onun için bu, ilerleyen biyolojik evrim boyunca yaşam formlarını geliştiren vitalist güçtü. Ona göre, doğa aslında güç istenciydi. Evrim geçiren yaşam, sadece hayatta kalmak için Spenceryen/Darwinci bir mücadele değildir; daha karmaşık, çeşitli, çoğulluk ve yaratıcılık için süregelen çabalamadır. Kısacası, Lamarck ve Henri Bergson tarafından sunulan yorumlarda, Nietzsche’nin vitalizmi yaratıcı bir güçle birlikte, Darwin’in adapte olma uygunluğu ile yer değiştirmişti.
Filozofa göre organizmaların evrimini, en eski balçıktan geldiği fikrine dayanır fakat türümüz gururlu bir şekilde ve en tepede yaşam piramidinde yer alır. Öyle olsa bile, Nietzsche insan hayvanının ortak sıradanlığa doğru gelişen doğal eğilimini gördü. Ama güç istenci ile üstün bireylerin yaşamlarına (nihilizm ve karamsarlığın üstesinden gelerek) ve yaratıcı aktiviteyi gerçekleştirmek için aklına hükmetme potansiyeli vardı.
Thomas Huxley, Ernst Haeckel ve Darwin gibi, Nietzsche de insan ve diğer hayvanların (özellikle şempanzelerin) arasındaki tarihi sürekliliği öğretti. Ancak filozof, bazı bireylerin kendi türümüz de dahil olmak üzere bazı hayvanların çok üzerinde gelişeceğini ama bunun sadece uzak bir gelecekte meydana geleceğini savundu.
Eğer türümüz fosil maymunlardan gelmiş ise, neden daha üstün bir yaşam formu da bugünün insan hayvanının maymuyu aşması gibi evrilmesin? Nietzsche’ye göre, biyolojik türlerimiz dünyanın anlamı ve amacıdır. Çünkü bu geçmişteki maymundan gelecekteki üstinsana yönelmiş oktur; bu yüce fakat akıl almaz canlı da, tıpkı türümüzün basit bir solucandan biyolojik olarak üstün olduğu gibi şimdiki insan-hayvandan entelektüel olarak daha üstün olacak!
Nietzsche için bir heykeltraş gibi olan estetik evrimci, evrimleşen üstinsan, ham kayada saklı ideal bir görüntüye benzer. Yoğun yaratıcılığından kaynaklanan yıkıma kayıtsız kalmasına rağmen, filozof bu üstün varlığı oyarken onun gölgesi tarafından yönlendirilir; “Kırıntılar taştan uçuyor, bundan bana ne?”
Nietzsche evrenin başka bir yerindeki yaşam, istihbarat ya da exoevolution (evrim dışı) konuları üzerine tahminlerde bulunmadı. Ayrıca filozof, kitlesel yok oluşları, nanoteknolojiyi, genetik mühendisliğini, yapay zekayı ve diğer gezegenlere insanlı uzay yolculuğunu bile hayal edemezdi. Açıkçası, bilim ve teknolojideki devam eden gelişmeler önümüzdeki çağlarda neolife (yeni yaşam) ve overbeings (üstün varlıklar) için müthiş olanaklar sunacaktır.
Fiedrich Nietzsche; zamanı, değişimi ve evrimi ciddiye almıştı. Bu evrenin insan varlığına tamamen kayıtsız kaldığının farkındaydı. Oysa Nietzsche’nin felsefesi, cesur görüşünün şimşeklerini takip etmek isteyenler için iyimser bir meydan okuma sunar.
Kaynakça
H. James Birx, Interpreting Evolution: Darwin & Teilhard de Chardin, Prometheus,1991.
Friedrich Nietzsche, Thus Spake Zarathustra (1883-1885), Prometheus,1993, esp. pp.13-27.
Keith Ansell Pearson, Viroid Life: Perspectives on Nietzsche and theTranshuman Condition,Routledge, 1997.
Peter Poellner, Nietzsche and Metaphysics, OUP, 1995.
Eric Steinhart, On Nietzsche, Wadsworth, 2000.
Irving M. Zeitlin, Nietzsche: A Re-examination, Polity, 1994.
Çeviren: Meltem Çetin Sever
Kaynak: PhilosophyNow