Düşünbil Portal

Ortak Mutluluğu Arttıran 15 Güzel Kamusal Sanat Eseri

Paylaş

Şehirlerini güzelleştiren, toplumlarının ve ötesinin kolektif mutluluğuna katkıda bulunan sanatçıların bu ilham verici sanat kuruluşlarıyla insana olan inancınızı geri kazanın.

Eğer Özgürlük Heykeli’ne merakla baktıysanız ya da demir kule olarak bilinen Eiffel Kulesi’ni incelediyseniz, dahası Mt. Rushmore’a bakıp “Bunu nasıl yaptılar?” diye kendinize hayretle sorduysanız, siz de kamusal sanatın bir tüketicisisiniz.

Kamusal sanat gülümsemeleri ve insanın gözünden dökülen gözyaşlarını kendisine ilham alabilir. Hatta bu duygularla etkileşime girer ve kimi zamansa onları canlandırabilir. Forecast Public Art’ın kurucusu ve yönetici direktörü Jack Becker kamusal alanlarda yapılan sanatsal aktiviteler hakkındaki fikirlerini Monograph’ta yazdı. Becker’e göre, bazı topluluklar kamu sanatının kimliksiz mekanlara bir kimlik verdiğini ve bu tip yerleri güçlendirdiğini düşünürken, başka bir kesim ise bunların sivil diyalogu etkinleştirip toplum kimliğinin ifade edilmesinde bir araç rolü üstlenmekte.

Sanat temel olarak özneldir. Sanatın bağlamsal değişiklikler ile sanatçıların bireysel motivasyonlarının bir araya gelmesiyle görünürde çok yönlü bir niyet ve anlam oluşur. Şimdi bir yetişkin olan fakat öncesinde kendisini güvensiz hisseden çocuklar Chicagolulara, Los Angeles sokak levhalarını renkli ipliklerle ya da gerilla örgüleriyle süsleyerek onlara farklı bir toplumsal ifade biçiminin var olduğunu gösteriyorlar. Bizim dikkatimizi çekmek ve ruhumuza seslenmek için hemen yanı başımızda bizleri bekleyen pek çok sanat örneği mevcut. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse, yaşadığımız yeri ve daha da önemlisi dünyayı nasıl gördüğümüzü değiştirip dönüştüren çoğumuzun hayal ettiğinden çok daha keskin biçimde parlayan 15 farklı sanat projesinden bahsetmek istiyorum.

You Are Beautiful (Sen Güzelsin)

Kim hazırladı: Matthew Hoffman

Nerede: Antartika da dahil olmak üzere 50 farklı eyalette ve her kıtada.

Neyin hikayesi: İster Brooklyn’de 80 ayaklı kaldırım bariyerinde, ister Buffalo’daki kocaman reklam panosunda veya New Orleans’taki Rice Mill Lofts binasında basılmış olsun, Hoffman’ın vermek istediği mesaj açıktır: Güzelsin. Sanatçının amacı insanlara adım attıkları her yerde ne kadar özel ve tek olduklarını hatırlatmaktır. Bu fikir Matthew Hoffman’ın aklına 10 yıl önce grafik tasarım bölümünden yüksek dereceyle mezun olup Chicago’ya taşındığında gelmiştir.

Hoffman kendisini şu sözlerle ifade eder: “Büyürken çok dolaştım. Bu yüzden de yeni bir yere gittiğimde her zaman yeni çocuk olmanın yarattığı bir özsaygıyı üzerimde taşıdım. Bir yetişkin olarak ise hislerim aynıydı. Ben insanlara bir şey yaratmak istedim, onlar bana siz çok tuhafsınız dedi.”

Sanatçının projesi küçük dikdörtgen şekillerden oluşan “You Are Beautiful” çıkartmalarıyla başladı. Sonrasında ise bu çıkartmaların sokak levhalarına yapıştırılması, tezgâh direklerine konulması gibi birçok konuda yardım alındı. Bu noktadan sonra Hoffman’ın sanat eseri adeta çiçek açtı. Sanatçı projesi hakkındaki fikirlerini şu şekilde özetledi: “Sokaktan geçen herhangi biriyle konuşmaktan her zaman çok hoşlandım. Ortaya bir fikir koymayı ve izleyicinin de ihtiyaç duyduğunda bu fikre ulaşmasına izin vermeyi çok severim.”

Heidelberg Project (Heidelberg Projesi)

Kim hazırladı: Tyree Guyton

Nerede: Detroit, Michigan

Neyin hikayesi: Tyree Guyton, Heidelberg Projesini 1986 yılında 1967 ayaklanmalarından sonra kendi yaşadığı yerde ortaya çıkan tamir edilemez şeylere bir yanıt olarak geliştirmiştir. Onun evini boyayan, ona akıl hocalığı yapan dedesi Sam Mackey Guyton’un hep yanında olarak onu uyuşturucu kullanmak yerine sanata yönelmesinin iyi olduğuna dair telkinlerde bulunmuştur. Guyton, karısı, çocukları, dedesi ve mahalle sakinleriyle beraber başladıkları bu projede atılan renkli ve sembolik anlamlar yüklü objelerle iki bloklu bir alan oluşturarak ortaya muazzam bir dış mekân sanat örneği çıkartmışlardır.

Proje, Detroit’teki Heidelberg Caddesi’nde yer alıyor. Etrafı parlak ve renkli tasarımlarla boyanmış objelerle kaplanan bir grup ev projenin temelini oluşturuyor. Sokak kenarındaki bezelye parçalarından, bebek evine kadar birçok objeyle kaplanan evlerin Guyton tarafından her seferinde farklı objelerle yenileniyor. Huffington Post’a açıklama yapan Guyton, “İnsanların değişiklik olgusunu fark etmelerini sağlamak istiyorum ve bu yüzden tüm insanların zihnini açmayı hedefliyorum” sözleriyle projenin amacını özetlemiş.

The Truth Booth (Doğruluk Odası)

Kim: Hank Willis Thomas, Ryan Alewiev ve Jim Ricks

Nerede: Brooklyn, New York

Neyin hikayesi: Söylemek istediğiniz, kalbinizi sıkıştıran bir şeyler mi var? Hayatınızda en çok güvendiğiniz insanlara bunları anlatabilir ya da Doğruluk Odasına girebilirsiniz! 16 metrekarelik kocaman bir konuşma balonu gibi dizayn edilen bu odada herkesin kendisini ifade edebileceği interaktif bir video çekim sistemi yer alıyor. İçeride doldurmanız gereken cümle boşlukları var. “Gerçek şu ki…” şeklinde başlayan cümleyi iki dakika içerisinde tamamlamanız gerekiyor. Kısa sürede verilen yanıtlar projeyi anlama açısından önemli çünkü bu tip yanıtlar insan hayatındaki en derin ve en özel noktalara değiniyor. Güney Afrika’dan Afganistan’a kadar dünyanın pek çok ülkesini gezen projenin fikir isimlerinden Thomas Observer.com ‘a “Gerçek yaşlanmaz ve zamansızdır” diyerek Doğruluk Odasının hangi fikirlerin üzerinde kurulduğunu aktarmış.

Before I Die (Ben Ölmeden Önce)

Kim: Candy Chang

Nerede: New Orleans ve Loisiana başta olmak üzere birkaç eyalet ve 70’ten fazla ülke

Neyin hikayesi: Tayvan-Amerikan asıllı sanatçı Candy Chang yapılacaklar listenizi merak ediyor. Bu yüzden de sanatçı 2011 yılında şablonları okunabilecek şekilde bir araya getirip renkli spreyler kullanarak New Orleans sakinlerinin görebileceği şekilde şunları yazıyor: “Ben ölmeden önce, … yapmak istiyorum.” Sonrası ise daha ilginç. Sanatçı bu tahtalara yazı yazılabilecek renkli tebeşirleri etrafta bırakıp beklemeye başlıyor. Chang’ın kendi sitesinde belirttiği üzere, 24 saatten az bir sürede hazırlamış olduğu doldurulmayı bekleyen tabelaların üzeri çevre sakinleri tarafından bu insanların yaşamlarını ifade edecek şekilde rengarenk motiflerle süslenmiş ve yazılar yazılmış.

Bugün itibariyle, 1000’in üzerinde “Before I Die” duvarı Kazakistan, Haiti, Çin, Ukrayna, Portekiz, Japonya, Danimarka, Arjantin ve Güney Afrika gibi 70’ten fazla ülkede- hem de kendi anadillerinde- dikilmiş durumda. NBC’den Brian Williams “Rock Center” adlı televizyon programında bu çalışmayı “hayatın her kesiminden gelen insanların gündelik hayatlarının gündelik eşyaları” şeklinde nitelendiriyor. Williams aynı zamanda bu projenin yaşlıdan gence, zenginden fakire herkesin yürürken düşünmesini sağladığını belirtiyor.

The Arts of Life (Yaşamın Sanatları)

Kim: Çeşitli

Nerede: Chigago, Illinois

Neyin hikayesi: Benzer akıl örüntüsüne sahip üç bireyin aklında olan şey, entelektüel açıdan sanatsal çalışmalarını ifade eden ya da edemeyen insanların desteklendiği iki önemli stüdyonun içine doğdu. Hatta öyle ki, bu projede sanatçılar boyama, fotoğraf, dijital medya ve lif sanatına kadar pek çok alanda çalışabiliyor. Ayrıca, ürettikleri şeyleri oturdukları yerde bulunan Starbucks’ta sergileyebiliyor ve buradan başka sanatçıların eserlerine ulaşabiliyorlar.

Alicia Porter’ın kendi web sitesinde yaptığı açıklamaya göre sanatçı Picasso gibi soyut resimler üzerine çalışmayı tercih ettiğini ve boyanın tek yönlü hareketinin soyutluğundan çok büyük bir zevk aldığını, ayrıca, bu hareketin izlediği yola hiç kızmadığını aksine bu özgünlükle baş etmek zorunda olduğunu ifade ediyor.

Pothole Mosaics (Çukur Mozaikleri)

Kim: Jim Bachor

Nerede: Chigago, Illinois

Neyin hikayesi: Çukurlar genel olarak ya bir araba seyahatiyle önünden geçtiğinizde ya da oradan geçerken bir şeye takılıp yerinizden zıpladığınızda sizin dikkatinizi çeker. Olabildiğince çirkin, sinir bozucu ve hatta bazen zarar verici olabilen bu yol çukurlarının Jim Bachor’un dokunuşlarıyla tamamen değiştiğini söylemek mümkün. Sanatçı projesinde yol çukurlarının arasını çiçekler, buzlu şekerler, dondurma külahları gibi tahmin bile edemeyeceğiniz şeylerle dolduruyor. Bachlor’un İtalyan bardaklarının bir parçası olan binlerce küçük cam kesiğini birleştirdiği bu üretim sürecini hayata geçirmesi için oldukça güvenli bir ortama ihtiyacı var. Bu ortam trafiğin olmaması ve hava sıcaklığının çalışmayı olumsuz yönde etkilememesi demek.

Şehrin sözcülerinden Bill McCaffery Chigago Tribune’e yaptığı bir açıklamada en sert geçen kışın bile şehrin sakinlerindeki ruhu karartamayacağını belirtirken tek bir şeyin kesin olduğunu söylemek mümkün: Şehir sakinleri dağılan kaldırım taşları hakkında yaklaşık 50.000 tane şikâyet talebinde bulunduğunda, Bachlor’un tuvalsiz kalmayacağı kesin!

Breathing Lights (Nefes Işıkları)

Kim: Adam Frelin, Barbara Nelson, Amerikan Mimarlar Enstitüsü, özel ve kamusal sektörden 25’ten fazla topluluk, Troy Rensselaer Politeknik Enstitüsü Aydınlatma Araştırma Merkezi

Nerede: Albany, Schenectady ve Troy, New York

Neyin hikayesi: Bu sanat projesi Albany, Schenectady ve Troy’u dönüştürerek ve bu mekanlardaki terk edilmiş özel mülkler ile parçalanan toplulukları eski haline getirmeyi amaçlayan bir kamusal sanat meydan okuması yapma konusunu ele alıyor. Barbara Nelson gözden kaybolmuş bu yapıların sadece hayatın kenarında yer aldıkları için zombi binalar olduğunu söylüyor. Proje kapsamında yapılan şey şu, ışıklar farklı zaman ve frekanslarda kimi zaman parlak kimi zamansa loş bir hava yaratmak için çeşitli zamanlayıcılarla ayarlanıyor ve sanki içeride yaşam tüm hızıyla devam ediyormuş havası yaratılıyor.

Breathing Lights projesi New York dahil olmak üzere 240 farklı şehirde uygulanan ve 1 milyon dolarlık Bloomberg fonunu almaya hak kazanan dört parlak projeden bir tanesi oldu. Belediye başkanı Lou Rosamilia mahalle çevresinin canlandırılması konusunda projenin Troya’daki çabasının ön planda olduğunu belirtirken, kent içerisindeki boşlukları doldurmanın ve toplumsal gelişimin ilerlemesinin bir yolu olduğunu bildiklerini belirtti. Rosamilla bu kapsamlı sanat projesinin şehirde yaratıcı bir dönüşüm yaratacağı konusunda oldukça umut dolu olduğunu da sözlerine ekledi.

WRDSMTH

Kim: WRDSMTH

Nerede: Hollywood

Neyin hikayesi: Tıpkı henüz kimliğini kimsenin bilmediği ünlü İngiliz grafiti sanatçısı Banksy gibi, WRDSMTH’in kimliği de tespit edilmesi oldukça zor gözüküyor. Kimse onun esprili sözlerinin ardında kimin olduğunu bilmese de Instagram’daki cinsiyetin anlaşılabileceği o boş profil resminden erkek olduğunu biliyoruz. Bir web sitesi (Laist.com) kısa süre önce bu eğlenceli bilgileri birbiriyle bağlayarak WRDSMTH’in kim olduğunu çözmeye çalışıyordu. Edindikleri bilgilere göre, WRDSMTH Cleveland doğumlu bir 2014 L.A. projesidir.

WRDSMTH’in akıllıca oluşturduğu kelime oyunlarından bir tanesi şu sözleri içermektedir: “Bagajım yok ama tonlarcasını taşıyorum.” (Los Angeles Uluslararası Havalimanı duvarlarından okuyabilirsiniz.) Daha da ilginci, tam da aynı havalimanındaki bir köşeye şu sözleri kazır: “Kimse köşeye bir bebek bırakmaz!” LA Girl Blog’da verdiği röportajda “Buraya ilk taşındığımda keşke söyleseydim dediğim şeyleri duvarlara yazıyorum” sözleriyle WRDSMTH nasıl bir sanat kaygısı güttüğünü gözler önüne sermiş gibi gözüküyor.

Street Pianos (Sokak Piyanoları)

Kim: Luke Jerram

Nerede: Canary Wharf, Londra ve ayrıca Hong Kong ile Çin

Neyin hikayesi: Bu havalı konsept bundan yedi yıl önce İngiliz sanatçı Luke Jerram’ın aklına yerel bir çamaşırhanede otururken gelmiş. StreetPianos.com sitesinde fikrin çıkışını şu cümlelerle açıklıyor: “Her hafta sonu aynı insanları görürdüm ve kimse birbiriyle konuşmazdı. Aniden bu şehir içinde gözden uzakta kalmış bu gibi birbiriyle sessiz kalarak iletişim kuran toplulukların yüzlerce olabileceğini fark ettim. Yeryüzüne bir piyano yerleştirmek tam da bu noktada işime yaradı. Bu piyanolar konuşmanın ve mekânın dinamiklerinde bir katalizör görevi gördü.”

Bugüne kadar 1400’den fazla piyano dünya çapında göz önüne çıktı ve başta 47 eyalet olmak üzere parklar, pazarlar, otobüs durakları ve hatta feribotlara yayıldı. Her piyanonun aslında tek bir mesaj veriyor: “Beni çal, ben seninim!” Jerram bu interaktif toplumsal deneyimin insanların ve kentlerin görüş alanlarına girmesini ve daha geniş bir kesim tarafından sahiplenilmesini arttırmak istediği için, projesini Facebook’un müzik alanındaki eş değeri olarak gördüğünü dile getiriyor.

The 100 Women Project (100 Kadın Projesi)

Kim: Amy Reader

Nerede: Richmond, Virginia

Neyin hikayesi: Bu benzersiz el işinin wisteria sarmaşıklarından oluştuğunu biliyor muydunuz? Yapılması için yüzlerce tığ işi gerektiren sarmaşıklar sarkan kalın, ince, uzun ya da kısa ipliklerden oluşur ve gökkuşağının her bir rengini temsil eder. Peki sanatçının bunu yapmadaki amacı ne? Richmond Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde gördüğü lisans eğitiminin bir parçası olan bu projenin fikirsel yaratıcısı olan Amy Reader’a göre, temel amaç “kadınların gücünü, çeşitliliğini ve bireyselliğini güçlü bir biçimde temsil etmek”.

Bu projenin parçaları ipliği genel olarak orta boyda seçiyor çünkü sanatçının yapmış olduğu açıklamaya göre iplikler evde vakit geçirmeye eğilimli kadınlar tarafından kullanılan bir ev eşyası olarak değerlendiriliyor. Reader ayrıca konuyla ilgili şunların altını çiziyor: “Tığ işi yapılmış her bir parça onu yapan kişiye özgün olmalı ve bütün kadınlardan toplanan bu parçalar birleştiğinde ezici, renkli ve güçlü bir görüntü ortaya çıkacak. Kadınların çeşitliliği vurgulanacak ve kendilerini yalnızca evde var etmeyecekler.”

A Love Letter For You (Senin İçin Bir Aşk Mektubu)

Kim: Steve Powers

Nerede: Philadelphia, Pennysylvania

Neyin hikayesi: Philadelphia’nın Market Caddesi konumunda 20 blok uzanan 50 romantik duvar resmini fark etmiş miydiniz? Bu ilginç projede bir erkekten bir kadına, belki bir sanatçının memleketine kadar bir dolu aşk mektubunu topluca görmeniz mümkün. 2009 yılının yazında devreye giren bu proje için 1200 kutu sprey boya, 800 galon kepçe boyası ve farklı ülkelerden en iyi sprey ressamları bir araya geldi. Fulbright araştırmacısı bir grafiti sanatçısının belirttiği üzere yerli halk bu projeyi  yeni ve kendinden bir şeyler koyma şansı olarak görüyor.

The Tree is a City (Ağaç Bir Şehirdir)

Kim: Jennie Shanker ve Eric Okdeh

Nerede: Philadelphia, Pennysylvania

Neyin hikayesi: Philadelphia duvar sanatlarına adını yazdıran ve projesini hayata geçirmek için gençlerle, öğretmenlerle ve çeşitli topluluk üyeleriyle bir araya gelen diğer bir sanatçı Eric Okdeh’tir. PhillyStyleMag.com sitesinde belirtildiği üzere, proje okulun kurumsal görünüşünü ağaçlar, bulutlar, kelebekler, kuşlar ve çiçeklerle kaplayan boyalar ile mozaiklerin bir harmonisinden oluşuyor. Projenin diğer bir önemli ismi Jennie Shanker ise üç boyutlu seramik parçaları ve beton bahçesinin içerisine ağaç dikme çalışmalarıyla projenin yeşillendirici unsurunu ortaya çıkartıyor.

Okdeh projesinin dijital ayağına da oldukça önem veriyor. Sırf bunun için duvar kağıtlarına QR kodlar yerleştiriliyor ve bu kodlar aracılığı ile insanlar akıllı telefonlarıyla sesli kliplere ve web yayınlarına bağlanabiliyor. PhillyStyleMag.com bu adımın proje için harika bir yol olduğunu belirtiyor.

Yarn Bomb (İplik Bombası)

Kim: Susie Nicholson

Nerede: St. Louis, MO

Neyin hikayesi: “St. Louis’i ziyaret ediyordum ve bu iplik bombasını Botanical Avenue’ye kurmaya karar verdim” sözleriyle projesini açıklamaya başlayan Nicholson sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Ertesi gün köşedeki bir kafede oturmuş orada bir iplik bombası yapıyordum. Bir kadın kafeden içeri girdi ve bir yere iplik bombası atıp atmadığımı sordu. Ben de ona evet dedim. Bana birden birkaç yıl boyunca kavgalı olduğu komşuları olduğundan ve bu husumetin yaptığımız el işinin etrafında konuşurken bittiğini söyledi. Bundan daha iyisi olamazdı!” Nicholson’un projesi sanatın insanların içindeki ve aralarındaki boşlukları doldurma potansiyeline sahip olduğunun kanıtı.

Green Star Movement (Yeşil Yıldız Hareketi)

Kim: Kamelia Hristeva

Nerede: Chicago, Illinois

Neyin hikayesi: 2005 yılından beri Kamelia Hriteva’nın bu projesi duvar sanatları üzerinde çalışan 5000’den fazla risk altındaki öğrenciyi bir araya getirdi. Birlikte gri beton plakalar, terk edilmiş parklar ve terk edilmiş alt geçitleri parıldayan, renkli oyuklarla kaplı seramik kiremitli kent tuvallerine dönüştürdüler. Kâr amacı gütmeyen bu sanat projesi, karmaşık üç boyutlu bir kombinasyon olan mozaik, heykel, resim ve fotoğraf üzerinde çalışan her yaştan ve her alandan sanatçı “bricolage” adlı bir teknik kullandı ve Chicago başta olmak üzere yurtdışında kamusal sanat projeleri oluşturmak için okullarla ve mahallelerle ortaklık kurma amacında.

HELLO Succulent Sculpture (Sulu Heykel)

Kim: Sharon S. Ma

Nerede: Randall Adaları, New York

Neyin hikayesi: Bize “merhaba” sözcüğünün gücünü anlatan tek kişi Adele değil şüphesiz. Sharon S.Ma’nın sulu ve canlı bitkilerle ustaca süsleyerek 10 fit uzunluğundaki heykeli bu sözcüğe yepyeni bir anlam katıyor. Manhattan’ın 103. Caddesinin yaya köprüsünün üzerinde bulunan bu sanat tesisatı “merhaba” kelimesi sayesinde üretilen coşkuyu ve sıcaklığı vurguluyor. Sanatçı projesine başlamadan önce ilk olarak sulu meyveleri test etmiş ve FlowArtNYC.org’da belirttiği üzere geyik, sincap ve diğer hayvanların sanat yapıtından uzak duruyor. Ma için şimdiye kadarki süreç oldukça ilginç ve bir o kadar da şaşırtıcı bir süreç olmuş. Sanatçının aktardıklarına göre, insanlar kendisine gidip merhaba diyerek neyin üzerinde çalıştığı hakkında detaylı sorular sormuşlar.

Yazar: Leslie Goldman
Çevirmen: Pınar Eldemir
Kaynak: sonima.com

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş
Exit mobile version