“Cinsel birleşmedeki esrime hâli. İşte bu! Her şeyin gerçek özü ve nüvesi bu, varoluşun amacı ve hedefi.” Arthur Schopenhauer
Nietzscheyen bir filozof olan George Bataille, Nietzsche’ye düştüğü hemen tüm dipnotlarda ölüm ve pornografi konularına bilhassa eğildi. Zirâ yirminci asırdan başlayarak bugüne uzanan “yeni felsefe”, bu iki kavramı eşik olarak kabul etmekte hür davranmıştır. Susan Sontag’ın düştüğü dipnota göre Bataille pornografinin cinselliğe dair değil, ölüme dair bir şey olduğunu düşünmekteydi. Bataille uçlarda gezinen bir filozof olarak bugün pek anılmaz, ama söyledikleri o kadar akılda kalıcıdır ki; onu her zaman arka plandaki “isimsiz kahraman” olarak görmemiz mümkündür. Yirminci asra nispetle bugün, bu iki kavramın bizim için önemi daha fazladır, öyle ki bir pornostar, aynı zamanda felsefî bir argümanın başrolü de olabilir. Dani Daniels gibi…
Aslına bakılırsa “porno” ya da “pornografi” söz konusu olduğunda felsefenin birçok dalı kendisine gerekli payı çıkarabilir. Estetik, etik yâhût en baştan ontoloji. Estetiğin ya da etiğin paylarını kestirmek ontolojiye nispetle çok daha kolay görünebilir, çünkü toplumun hemen hepsi, pornoları hem estetik hem de ahlakî bir içgüdü ile izlerler. Bu noktada pornoların ontoloji ile olan bağına daha dikkatli eğilmek gerekir, varlıkbilimsel olarak porno nedir ve ne anlama gelir? Yazının en başında Schopenhauer’dan yapılan alıntı, cinsel birleşmedeki durumun, her şeyin nüvesi olduğunu iddia ediyor, bu fikir en başta kabul edilemez gibi görünse de bir süre sonra aklın buna yatkın olduğunu ahlakî bir çekinceyle de olsa görmek zorunda kalıyoruz. Schopenhauer bir bakıma, var olmak ve cinsel birleşme arasında tuhaf bir analoji kuruyor. Analojiyi biraz genişletmemiz gerekebilir: Cinsel birleşme ve cinsel birleşmedeki duygudurum yaşamın özü ve nüvesi ise eğer, cinsel birleşmenin karşısına koyacağımız, yani diyalektiğin diğer tarafına iliştireceğimiz şey; cinsel birleşmeden sonsuz yoksunluk, yani daha açığı “ölüm” olmalıdır. Bu türden bir ontolojiye asla rastlamamış olduğunuza eminim fakat bu, buna rağmen yeni bir ontoloji sayılmaz. Bu, aslında bin yılların ontolojisidir. Ya varsınız ve varlığınızı sevişerek tamamlıyorsunuz, ya yoksunuz ve sevişmeden de yoksunsunuz.
Olayın porno ve Dani Daniels kısmı ise bizi bambaşka çekincelere sürükleyebilir. Porno sektörü büyük bir ekonomik sektördür ve Dani Daniels ise bu sektörün sermayelerinden sadece birisidir. Bu, ne kadar haklı bir tespit olursa olsun, asla tam bir tespit değildir. Çünkü hadise ne bütünüyle ekonomik, ne de bütünüyle ahlakîdir. Unutmamak gerekir ki, ekonomik bir sektörün varlığı, tüketicisinden ve onun tüketim kabiliyetinden/psikolojisinden bağımsız olamaz. Bu noktada işaret edilen şey ise tam olarak budur; porno tüketicisinin tüketim motivasyonu ve kabiliyeti. Tüketici diye bahsettiğim kişi, yani bir porno izleyicisi, kendisini gerçek anlamda var edememiş ve kendisini dolaylı olarak var etmeye çabalayan kimsedir. Bu hiç de yadırganacak ve yabana atılacak bir şey değildir; tüm eylemlerimiz yaşamın idamesi içindir ve yaşamın idamesi için yapılan her eylem kendi içerisinde tutarlı görünür. Porno izleyen kişi aslında tam anlamıyla ölmemeye çabalayan, yaşamda kalmaya çabalayan kişidir.
Dani Daniels örneğini seçmemdeki neden ise, (bu örnek Stoya’ya da genişletilebilir) onun tam anlamıyla bir pornostar oluşudur, her edâsı, her çığlığı, pornoyu kendi içinde estetize edişi, yani bir bakıma cinsel ilişkiyi “idealize” edişi, bu argüman için onu doğru örnek kılıyor. Dani Daniels, benim kurduğum ontolojide “var olan şey”dir. Ayrıca o, kendisini var etmekle kalmayıp, seviştiği kişiyi/kişileri ve onları izleyen “üçüncü göz”ü de var ediyordur. Yani bizi, ölmemeye çabalayan porno tüketicisini. Dani Daniels’i varlıkbilimsel bir argümanın parçası kılan şey, onun gerçek kimliğinden bağımsız, pornolorda büründüğü kişilikle ilgilidir; bilenler bilir, Dani Daniels pornoların “abartılı” karakteridir, abartı ise her zaman kötü bir şey olarak algılanmaz. Söz konusu var olmak ise, varlığı ortaya koymak ancak abartı ile mümkündür. Berkeley’in “esse est percipi” (var olmak algılanmaktır) prensibini hatırlayacak olursak, algılanmak yolunda atılan her adım –abartı da buna dahildir– kaynağını varlığının meşruluğundan alır.
Sonuç olarak; tüm yazı boyunca etik ve yargılayan bakışları üzerimde hissetmeme rağmen, yaşam ve ölüm arasındaki diyalektik, temel ve varoluşsal yaşamsal aktivite olan cinsel birleşmeyi ya da mahrem sayılan cinsel birleşmenin varlık alanına açılması anlamına gelen pornografiyi tartışma alanına çeker. Böylesi bir tartışmadan geleneksel ve ahlakî olarak imtina etmek kolaycı ve felsefî olmayan bir tavırdır, aksine; tartışmaya en mahrem sayılandan başlamak varlıkbilimin temel prensibidir.
Yazar: Hamza Celâleddin
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.