Gladyatör oyunları organize bir spordu, akılsız bir katliam değildi. Gladyatörlere dünya klasmanında sporcularmış gibi davranılır, diyetlerine ve tıbbi ihtiyaçlarına önem gösterilirdi.
Antik Roma gladyatör oyunları, zalimce olmasına rağmen çok organizeydi. Vücut yağı onları yaralardan koruduğu için Gladyatörlere karbonhidrat temelli diyetler verilirdi. Filozof Seneca, Roma erdemini temsil ettikleri için oyunları övmüştü.
Çoğu eğitimli Romalı, gladyatör oyunlarını yadsırdı. Sadistçe, aşırı ve iki sağlıklı adamın birer egzotik hayvanlarmış gibi birbirlerini katlettikleri oyunlardı bunlar. Halkın düşük bir kesiminin yabanıl içgüdülerine güvenen, atletizm veya sanattan çok savaşa benzeyen oyunlardı.
Tarihçi Michael Poliakoff bile Antik Dünyada Savaş Oyunları: Yarış, Şiddet ve Kültür kitabında, özellikle gladyatör oyunlarından bahsetmemiş, “Bir gladyatörün kurtulmak için rakibini öldürmek ya da sakat bırakmak zorunda kaldığı bir oyun spor değil, bir savaş ya da gösteridir.” demişti.
Stoacı filozof Seneca ise gladyatör okullarından sorumlu zengin iş adamlarına, “ölümün aracıları” lakabını takmıştı. Aynı zamanda Kolezyum’u bir hapishaneye benzetmiş, bir gün izleyenlerin nasıl gladyatörün birinin alana çıkartılırken beklenmedik bir şekilde savaş arabasının sivri uçlarına kafasını sokarak intihar ettiğine şahit olduğunu anlatmıştı.
Romalıların gösteride yeni ve yaratıcı yöntemlerle hayvanları da katletmeye başlaması, Poliakoff’un argümanını güçlendiriyor. İmparator Trajan, 120 gün süren ve 11.000 hayvanın katledildiği oyunlar düzenlemişti. Filozof-Kral Marcus Aurelius’un oğlu Commodus, hilal şeklindeki okuyla deve kuşlarının başını keserdi. Liste böyle uzayıp gidiyor.
Gladyatör Kuralları
Bu hayli kanlı detaylara rağmen, akademisyenlerin neden gladyatör oyunlarını bildiğimiz anlamıyla bir spor olarak gördüklerine dair ikna edici savları da var. Evet, çoğu gladyatör köleydi fakat işlerinin en iyisi olmaya çalışan, yıllarca gladyatör okullarında ve kamplarda eğitim görmüş kölelerdi.
Öte yandan oyunlar, Poliakoff’un zihninde canlandırdığı gibi “ölümüne ve kuralsız” değildi. Romalı yazar Gaius Petronius’un kitabı Satyricon’da kitabın karakterlerinden birisi izlediği gladyatörlerden sadece birinin ad dictata yani kitaba göre savaştığından dert yanmıştı. Bu da bize konu hakkında bir kitap olduğunu, tarihsel belgelerimiz olduğunu söylüyor. Başka bir tarihçi M.J. Carter’ın “Gladyatör Savaşları : Oyunun Kuralları” makalesine göre gladyatörlerden “öğretildiği gibi dövüşmeleri bekleniyordu, çünkü gladyatör organizasyonları silah tipine göre değişiyordu.”
Örneğin secutores’ler küçük hançerler ve büyük kalkanlar kullanıp diğer secutores’lerle çarpışmak için eğitilmişken, büyük silahlar kullanan hoplomachi’ler, diğer hoplomachi’lerle savaşmak için eğitiliyordu. Böylelikle eşleşmeler eşit oluyordu, zira bir secutores’le hoplomachi’yi karşılarştırmak bir basketbolcunun voleybolcuyla oynaması gibi bir şey olurdu.
Antik Dünyanın Pop Starları
Sosyal hiyerarşinin tabanında yer alsalar bile, gladyatörlerin en iyilerine bugün profesyonel sporculara nasıl davranılıyorsa öyle davranılıyordu. Biyolojik ve materyal kalıntılarla gladyatörlerin yaşamlarını inceleyen arkeolog Karl Grossschmidt bir adım ileriye gitmiş, gladyatörlere “antik çağın pop starları” demiştir.
Evet gladyatörlük tehlikeli bir zanaatti ama iyi yönleride vardı. Çoğu Romalı vatandaş hastalıktan müteveffa olurken, gladyatörler gayet sağlıklı yaşıyordu. Gördükleri kaliteli tıbbi bakım bol sebzeli, tahıllı, buğdaylı, baklagilli ve kemik sularıyla kalsiyum destekli bir diyetle destekleniyordu. Çok fazla hayvansal yahut bitkisel protein almasalar da, bol karbonhidratlı beslenmek bilinerek yapılan bir tercihti. Gladyatörler için yağlı olmak kaslı olmaktan önemliydi. Grossschmidt, konu hakkında “Gladyatör Diyeti” adlı bir makale hazırlayan Andrew Scott’a bunun bir “yağ yastığı” olduğunu, “kesiklerden ve kesiğin damarlara ve sinirlere gelmesinden korunmak için bir yöntem” olduğunu açıklamıştı.
Günümüz ünlüleri gibi, vefat etmiş gladyatörler, başarıları ve yetenekleri hatırlanarak övgü dolu sözlerle ve lakaplarla anılarak yolcu ediliyordu. Gladyatör oyunlarının sporcu yapısı düşünülerek, bu övgü dolu sözlerin içinde ölüm sayısından bahsedilmezdi. Onun yerine bir başka gladyatörü korudukları ya da kurtardıkları anlar yad edilirdi.
Kolezyum’un Başka Bir Yanı
Kadınların toplum yaşamından soyutlandıkları bir dönemde, Kolezyum kadınlara da erkeklerle beraber ortaya çıkma fırsatı sunmuştu. Romalı tarihçiler, İmparatorlar Nero ve Domitian’ın hükmünde yaşamış kadın gladyatörlerden, şair Juvenal da 2. yüzyılda kadın gladyatörler yetiştirmekten gurur duyan bir gladyatör okulundan bahsetmiştir.
Gladyatör oyunları hem halka hem de seçkin kesime hitap ediyordu. Romanın elitleri en önde, gölge altlarında ve sıcak yaz günlerinde üstlerine su damlacıkları serpiştiren bir düzeneğin bulunduğu yerlerde otururdu. Onlar için Kolezyum’a gelmek sırf eğlence değil, iş yapmak, politik hedefler için lobi yapmak ve Romalı erdemlerini geliştirmek için bir fırsattı.
Grossschmidt bize gladyatör oyunlarının maskülen, disiplinli ve ölüm karşısında pes etmeme gibi özelliklerle Romayı bir süper güç yapan bütün nitelikleri taşıdığını söylemiştir. Seneca ise gladyatörleri duygularını kontrol edebilme ve zihinlerini berrak tutabilme kabiliyetleri bakımından bilge insanlarla karşılaştırmıştır.
Pierre Cagniart’ın “Filozof ve Gladyatör” makalesinde anlattığı gibi, “Bu ‘Romalı oyunları’, Seneca’ya moral ve felsefi öğretilerini anlatmak için herhangi başka bir kurumdan daha çok fırsat vermişti.” O, gladyatörleri, birbirini parçalamaya çalışan canavarlar olarak değil, bütün vatandaşların ulaşmayı hedeflemesi gerektiği cesur ve onurlu savaşçılar olarak görmüştü.
©® Düşünbil (2022)
Yazar: Tim Brinkhof
Çeviren: Arda Erkurt
Çeviri Editörü: Onur Demir
Kaynak: https://bigthink.com/