Michael Shermer kariyerini şüphecilik üzerine yapmasına rağmen –ve şüpheciliğin kurucusu olmasına rağmen- yayınladığı How We Believe: The Search for God in an Age of Science kitabında, beklendiği kadar ağır bir ateist duruş sergilememiştir. Tek bir şey söylemiştir: bana kanıt gösterin.
Shermer, Tanrı’nın varlığına dair öne sürülen 10 savı incelemiştir. Ancak belirtmek gerekir ki herhangi bir inanç sistemine doğru veya yanlış demekten ziyade, bu savlara mantıksal bir bakış açısı geliştirmeye çalışmıştır.
1./2. İtici Güç/ İlk Neden: İlk iki sava göre, her şey sürekli hareket halinde olduğu için bunları ilk olarak harekete geçiren bir şey olmalıdır ve bu da Tanrı’dır.
Bu sav sonsuz bir gerileme ile sonuçlanır. Eğer Tanrı, evrenin tamamı ise ve her şey hareket etmek zorunda ise bazı şeyler de Tanrı’yı hareket ettirmek zorundadır. Başka bir şekilde ifade edersek, Tanrı hem evrenin içindedir hem de evrenin ta kendisidir. Eğer Tanrı bir sebebe ihtiyaç duymuyorsa, evrendeki şeyler de bir sebebe ihtiyaç duymaz. Eğer evrendeki her şey bir sebebe ihtiyaç duyuyorsa, Tanrı’yı da etkileyen bir sebep vardır.
3. İhtimal ve Gereksinim Savı: Her şey mümkün değildir, bu da hiçbir şeyin olmayabileceğinin mümkün olduğunun kabul edilmesidir. Hiçbir şey önceden var olmadıysa, evren de ortaya çıkmazdı. Kendi gerekliliğinden dolayı ortaya çıkan şey de Tanrı’dır.
Burada, Shermer, Martin Gardner’in ‘gizemli gizem’ tezine işaret ederek hiçbir şeyin bilinemeyeceği fikrinin aklımızın bu düşünceleri işleyememesinden dolayı olduğunu söyler. Bu açıdan bakınca hiçbir şeyin var olamayacağı düşünülebilir; biz onları hayal edemiyoruz, yalnızca.
4. Mükemmeliyetçi/Ontolojik Sav: Bu karmaşık argüman 11. yüzyılda başpiskopos Aziz Anselm tarafından şu şekilde özetlenmiştir: a) varlığımızın, iyiliğin ve mükemmelliğin bir sebebi olmalıdır, b) Tanrı’nın olmadığını düşünmek bu yüzden imkansızdır.
Shermer’in dikkat çektiği üzere, eğer ilk nokta doğru ise, aynı zamanda yanlış, rezil ve en kötü olan şeyleri de Tanrı kavramına eklememiz gerekir. Bu, bilinmedik bir sav değildir; her şey yolunda giderken Tanrı vardır ve işler kötüye gittiğinde Tanrı aniden kaybolur. Mükemmeliyet olgusu insanlar tarafından inşa edilmiş bir konsepttir. Bir şeyi, ona sonsuzluk atfederek onu ‘daha iyiymiş’ gibi düşünebilirsiniz. Sonuç olarak, düşüncelerimiz her zaman bir şeyin var olduğuna veya var olabileceğine dayalıyken bir şeyi hiç var olmamış gibi düşünmek imkansızdır. Bu sav hiçbir şeyi kanıtlamaz.
5. Tasarım Savı/Teleolojik Sav: Yaratılışçı modelin temelinde şu vardır; bir şeyler harekete geçmek için bir sebebe ihtiyaç duyuyorsa, bunun birisi tarafından tasarlanmış olması gerekir. Aksi takdirde, bir böcek ile bir çiçek arasındaki birlikte yaşamı nasıl tanımlayabiliriz?
Shermer, doğada birçok tasarım hatası olduğuna dikkat çekmiştir; mesela Piton yılanının arka ayağı ve balinanın paleti bunlardan bazıları. Buraya, ortalama 14 kilogramlık kafamızı telefonlarımıza bakabilmemiz için hareket ettirmemize imkan sağlayan boynumuzu eklemek istiyorum. Eğer Tanrı bizi mükemmel bir şekilde tasarlamış olsaydı, teknolojik aletlere ayırdığımız uzun zamanın saçmalığını öngörürdü, ayrıca boynumuz çok daha güçlü olurdu.
6. Mucize Savı: İncil’deki mucizeler ve sonrasında yaşanan şeyler ancak Tanrı’nın müdahalesiyle açıklanabilir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, mucize açıklayamadığımız şeydir. İnsan tarafından yazılmış tüm büyük kaynakları düşünün, sonra da İncil’in tüm bu yazınlardan daha özel bir kitap olduğunu ve içinde yazan her şeyin doğru olduğunu düşünün, bu aptalca bir şeydir. Bu, zamanın diğer kitapları gibi kurmacadır.
7. Pascal’ın Bahsi Savı: Ünlü Fransız matematikçi/filozof Blaise Pascal’ın bahsine göre, eğer Tanrı’nın var olmadığına dair bahse girersek ve Tanrı varsa her şeyimizi kaybederiz ve hiçbir şey kazanmayız. Eğer Tanrı’nın varlığına inanırsak, her şeyi kazanırız.
Açıkça görüldüğü gibi bu tezde hiçbir kanıt yoktur. Shermer’in de dediği gibi, eğer inanıyor olmamız kiliseye gitmeyi, hizmetlere katılmayı, vb. gerektiriyorsa kaybımız büyüktür: zaman. Ayrıca, hangi Tanrı’ya inanmaktan bahsediyoruz? Yahudi-Hıristiyan inancına göre olan Tanrı değilse, yine kaybedecek çok şeyiniz var demektir.
8. Gizemli Deneyimler Savı: Esrarengiz deneyimler yüzyıllardır birçok kültürde olan bir şeydir. Genellikle kutsal olanla aralarında bir “ışık” veya “his” aracılığıyla direkt bağ kurulduğuna işaret ederler.
Shermer, “hayal görmenin” beynin temporal lob denen geçici hafıza kısmının ya da diğer sinir sistemi fonksiyonlarının yaratabileceği bir şey olduğunu belirtir. Kendim adına bu tarz durumları LSD, uyuşturucu içeren ot ve diğer maddelerle deneyimlediğimi söyleyebilirim. Hem duygusal hem de zihnen düşündüğümüzde, kimyayı bir yaratıcıya bağlamak için bir sebep göremiyorum.
9. İnancılık Savı: Aslında bu bir sav değildir. Tanrıya inanırsınız çünkü bu sizi avutur.
Bir çok insan dinlere tamamen bu sebepten dolayı inanır. Eğer inançlar, kanıtlardan ziyade duygulara dayalıysa, hem bilimi hem de bir sebebe olan ihtiyacı çürütür. Bu bir argüman olmadığı için buna karşı bir argüman geliştiremezsiniz; ancak bu yine de mantıklı bir bakış açısını sergilemiyor.
10. Ahlak Savı: Yaratıcı savından sonra en popüler sav budur: Tanrı olmadan ahlak nasıl olabilir?
Eğer bir Tanrı olduğu keşfedilmeseydi, herkes hırsız, tecavüzcü ve katil olurdu demek çok gülünç bir şey. Ahlak, toplumsal terbiye ve bir nebzeye kadar da kalıtımsal olarak kazandığımız bir şeydir. Keza ahlak Tanrı’nın alanı olsaydı -ki onun kadir-i mutlak olduğunu da düşünürsek- insanların kötü şeyler yapması onun yaratısının kusurlu olduğunu gösterirdi. Bu savın mantıklı bir yanı yoktur, özgecillik ve empati sosyal varlıklar olarak evrimimizin bir parçasıdır. Toplum içinde yaşamak, toplumun tamamını ıslah edebilecek ahlaki değerler yaratabilmemize yardım eder.
Yazar: Derek Beres
Çevirmen: İlknur Benk
Kaynak: Big Think
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.