Stüdyo-galeri olan Yaratıcı Büyüme’de, sanatçılar istediklerini yapmakta ve kendileri olmakta özgürler.
1940’ta “Self Portrait with Cropped Hair” adlı eserinde, Frida Kahlo kendisini erkek kıyafetleri içinde çizmiştir, uzun bukleleri kesilmiş ve yerde sahildeki deniz yosunları gibi dağılmış. Elindeki makası bir silahmışcasına tutup, izleyiciyi sanki tehdit ediyormuş gibi süzüyor.
Bu portre Kahlo’nun sanatçılığını bir kez daha gözler önüne seriyor; sadece resimdeki çift cinsiyetli suret için değil, ayrıca gerçek hayattaki dökümlü etekleri, maskülen kıyafetleri, çiçekli süsleri ya da el değmemiş tek kaşıyla yarattığı toplumsal cinsiyet karşıtı karakteriyle de.
Kahlo vücudunu kullanan ve eserlerini abartı, maskülenlikve geleneksel maskülen feminen ilişkisi ekseninde tutan artistlerden birisi. Yaratıcı Büyüme’de şu anda gösterimde olan Toplumsal Cinsiyet Cümbüşü adlı sergide, toplumsal cinsiyet ikilemini gözleme, yaratıcılığa, oyuna dayalı olarak hem kanvas üzerinde hem de dışında, bu durumu karmaşıklaştıran modern sanatçılar yer alıyor.
Yaratıcı Büyüme, Oakland, Kaliforniya’da bulunan, gelişimsel engelli olan yetişkin sanatçıları temsil eden bir galeri. Bu galeri 160 sanatçının ve gönüllülerin yan yana iş yapabildikleri bir stüdyoya bağlı. Çalışan her sanatçının bir sanat geçmişi yok, stüdyoda bir kere çalışmış olunca onlara modern sanatçı gözü ile bakılıyor (ihtar ve red olmaksızın) ve istediklerini yapmaları için teşvik ediliyorlar.
Bu ortam 1974’te sanatçı ve eğitimci olan Florence Ludins-Katz ve psikolog kızı Elias Katz tarafından kurulmuş. Başkan Ronal Reagan döneminde, Kaliforniya’daki psikatrik hastanelerin ani kapatılmalarından sonra dehşete düşüp, eski devlet hastanesinin garajında hastaların sanat icra edebilecekleri bu yeri almışlar. 1990’da bu olayı kitaplarında şu şekilde anlatmışlar;
“Bir insanın engelli ya da sakat olması, onların kendi içlerindeki potansiyeli dışarı çıkarma isteklerinin olmayacağı anlamına gelmez.”
40 yılı aşkın bir zaman sonra, Yaratıcı Büyüme sadece yardımseverlik misyonu için değil aynı zamanda sanatçılarının yarattığı eserlerin istisnai kapasitesiyle de övgüler kazanmıştır. Galerinin tarihindeki en ünlü sanatçı olan Judith Scott Down sendromlu ve asla konuşmayı öğrenemeyen bir sağırdır. 1987’de Yaratıcı Büyüme’de her gün kullanılan objeleri sardıkları fiber kozaları sallayarak iletişim kurmayı öğrenmiştir. Heykeltraşlar ise dünya çapında Brooklyn Müzesi, Modern Sanatlar Müzesi ve Amerikan Halk Sanatı Müzesi’nde hala sergileniyor.
Yaratıcı Büyüme , tematik olarak organize edilen ve hala yaratan artistlere ait olan eserlerle yılda ortalama 7 sergiye ev sahipliği yapıyor. Huffington Post’la yaptığı bir röportajda Yaratıcı Büyüme’nin menajeri Jessica Daniel; “Sergilerimiz, sanatçıların eserleriyle yapılan diyaloglardan ortaya çıkıyor,” diyor. Şu anki sergi, toplumsal cinsiyetin ifade edilme yollarını ve oturmamışlığını keşfe çıkartıyor.
Daniel, “Neredeyse her gün, eserleri gözden geçiriyoruz ve sergiye ilham veren de eserin kendisi oluyor. Sloganımız ise “Sanatçıları takip ediyoruz.” Aslında, yaratıcı büyüme süreci doğrudan sanatçıya yönelmekten ibaret değil, fakat onlara kendilerini, bakış açılarını ve hayal güçlerini keşfetmelerine olanak sağlıyoruz,” diye bahsediyor.
Şu an Amerika’daki , Başkan Donald Trump, Başkan Yardımcısı Mike Pence, Eğitim Bakanı Betsy DeVos ve Yüce Divan Temsilcisi Neil Gorsuch tarafından desteklenen ama LGBT üyesi Amerikalıların özgürlük ve eşitliklerini kısıtlayan siyasi iklim, bu konuyu daha da önemli hale getiriyor. Daniel, “LGBT haklarını etraflıca konuşmanın tam zamanı olduğunu ve önemli olduğunu hissediyoruz, özellikle de Yaratıcı Büyüme ve LGBT topluluğunun yollarının çok sık kesişmesinden dolayı,” diyerek durumu açıklıyor.
İki Yaratıcı Büyüme artisti, sürekli değişmekte olan toplumsal cinsiyet tasvirini ele alıyor.
Bunlardan birisi, suluboya ile çift cinsiyeti, Viktorya dönemini, punk-rock kraliyet ailesini, yüzen bulutları ve abur cuburların içinde boğulmayı resmeden Filipinli Aurie Ramirez. Onun eserleri yineleyen file çoraplı, jartiyerli, alacalı suratlı,ince çizgili takımları olan rock kraliçesi figürü her yerde tanınabilir.
Ramirez 1962 yılında doğmuş, otizm ve konuşmada güçlük teşhislerini konmuş. Yaratıcı Büyüme’de çalışmaya başladığında,eserlerinde izlerini görebileceğiniz Kiss grubuna ve Adams Ailesi’ne karşı takıntıları vardı. Kanvas dışında ayrıca makyaj, maskeler ve edimsel karakterlere de yeteneklerini yansıtıyor. Yüzüne yaptığı dramatik makyajı Bowle stili şekillerle destekliyor.
Casey Byrnes ise kendi eserleriyle şovuna yardım ediyor. Vücudunun belirli bölümleri uzatılmış ya da daraltılmış olan seramikten çıplak erkek heykelleri yapıyor. Figürler insan vücuduna kil bir heykelmiş muamelesi yaparak belirli bölgeleri ne kadar kolay uzaylı, absürt ve tanınmaz hale getirilebilineceğini gösteriyor.
Ramirez gibi Byrnes’da günlük hayatta toplumsal cinsiyetin yarattığı kaygan zemini keşfediyor. Sanatçı, Yaratıcı Büyüme’nin geleneksel bağış gecesinde elbise giyiyor. Daniel, “Bu yıl ki şov için inanılmaz bir dokuma gecelik yaratıyor,” diyor.
Sanatçılar belirgin biçimde eşitçi ve şakacı bir dille toplumsal cinsiyet ifadesindeki esrarengizlikleri gösteriyorlar. Carrie Oyama’nın kırılgan mürekkep ve suluboya ile dominant olmayan eli ile çizilmiş tablolarında, insan formundan farklı olarak kıvrılan ve değişen çizgiler çözülememiş insan vücuduna bir vasiyettir. “Oyama’nın narin figürleri kesinlikle, onun insan vücudu hakkındaki farkındalığı ile ilişkili,” diyor galeri ortağı Chloe Bensahel ve ekliyor,” 1970’lerde New York’ta dansçıymış.”
Sanatçı Terri Bowden yasal körlük ile yaşamını sürdürüyor ve görme zayıflığı olan albinoların elinden tutuyor. Çalışmalarında, popüler kültür ikonlarını ve vahşi hayvanları, kendi saç ve ten renklerinden farklı olarak onların albino halini hayal ederek resmediyor. Öne çıkan eserinde, Michael Jackson’ı beyaz bukleler ve 80’ler stili bir makyajla resmetmiş ve Pop’un Kralı’nı, Debble Harry’i andırır şekilde çizmiş.
Toplumsal Cinsiyet Cümbüşü’nde, Yaratıcı Büyüme’nin sanatçıları benzersiz vizyonlarını abartılı bir dille özgürce ifade ediyorlar. Sanat galerisinin güvenli alanında, ne isterlerse yapabiliyor ve en önemlisi istedikleri kişi olabiliyorlar.
“Yaratıcı Büyüme Sana Galerisi, duvarların dışındaki normlardan sıyrılıp, kendileri olabiliyorlar ve kendi seslerini keşfedebiliyorlar. Sanatçılara, onları ne etkiliyorsa araştırabilecekleri ve üzerine çalışabilecekleri bir ortam veriliyor, açık seçik olmasa bile, çalışmaları genellikle kendi deneyimleri sonucunda oluşuyor,” diyor Bensahel.
Bu tam zamanındaki şov, modern dünyanın toplumsal cinsiyet, cinsellik ve kimlik hakkındaki sorularını yakalıyor. Daniel’e göre, önemi gayet açık; “Umuyoruz ki, engelli sanatçıların da bir sanatçı ve birey olduğunu insanlara anlatacak.”
Yazar:
Çevirmen: Çağla Sözer
Kaynak: Huffington Post
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.