Site icon Düşünbil Portal

Zekadan sorumlu gen var mıdır? Peki, bunu irdelemek ırkçılık mıdır?

Paylaş

Gelecekte belki de daha zeki insanların tasarlanmasına sebebiyet verebilecek araştırmaların etik boyutları üzerinde bilim insanlarının tartışması devam etmekte.

Bazı insanlar diğerlerinden daha uzun. Bazıların basenleri daha geniş, saçları daha açık renkli, ayak parmakları belki daha uzun veya ayakları daha geniş. Genlerimizin görünüşümüz üzerindeki  etkisi konusunda hiç kimsenin şüphesi yok. Peki ama konu zekaya gelince? – Bu kalıtsal bir özellik midir?

İnsan embriyo genomu (genom: bütün genlerin toplamı; insan için: 20-25 bin – şimdilik) üzerinde oynayabilme olasılığımız gün geçtikçe artıyor; peki, zekası arttırılmış bebeklere sahip olmak çok mu uzak?

Bu şansımızı denemeden önce, zekaya katkısı olduğunu düşündüğümüz genleri kavramamız gerekmektedir. Bazı bilim insanları işte bu “akıllı genlerin” peşindeler, fakat bu araştırmaları nedeniyle de eleştirilerin hedefindeler. Bu konudaki iki büyük endişe ise: bu tür araştırmalar biyolojik farklılıkları ırkçılığa yoran eğilimleri destekleyebilir ve tasarlanmış akıllı bebekler belki de bir gün gerçek olabilir.

İşte bu sebeplerden ötürü, zeka genetiği çalışmalarının etik olup olmadığı konusunda bilim insanlarından fikir yürütmeleri isteniyor. Biyoetik konusunda çalışmalar yapan düşünce kuruluşlarından Hastings Merkezinin başkanı Mildred Solomon, “getirilmesi gereken kısıtlamalar” veya tıpkı 20. yy.’da “zihinsel engellilerin” toplumdan zorla ayıklanması gibi, “tarihsel hataların tekrarlanmaması için atılabilecek adımlar” ile ilgili araştırmacıların ihtiyatlı davranmaları gerektiğini söylemekte.

Aralık ayının başlarında, akademisyenler ve etikbilimcilerden oluşan küçük bir grup Hastings Merkezince New York’da bir araya toplandı ve zeka araştırmalarının geleceği hakkında konuşuldu. Bu haftanın başında ise, uluslararası çapta bir toplantıda, insanların genleri üzerinde yapılacak oynamanın etik boyutları tartışıldı ve bazı çalışmaların, çok tehlikeli uygulamalara sebebiyet verebileceğinden dolayı acelece yapılmaması gerektiği toplantıya katılan grupların hepsi tarafından dile getirildi.

Süper-zekilerin genomları
Ünlü bir davranışsal genetik uzmanı, mezunları 7. sınıfta SAT sınavından 700 puanın üzerinde alacak kadar yetenekli gençler olan Johns Hopkins Yetenekli Gençler Merkezine, bu gençler ile çalışabilme umuduyla konuk olduğunda, Hastings’deki biyoetikbilimciler de geçen sene bu konuyla ilgilendiler.

İstenilen şey, Hopkins Merkezinin yöneticilerini rahatsız etmişti. Genetik uzmanı, Hopkins bünyesinde bulunan  ve yüksek puan almış katılımcıları da dahil etmeyi umarak, ulaşabildiği kadar çok süper-zeki insan genomu toplayıp analiz ederek zeka genlerini aramaktaydı. 

Acaba çalışanlar ona yardım etselerdi, hata mı etmiş olurlardı? Her şeyden önce bu isteklerde ve hatta bu gen avının doğası hakkında bazı sorunlar mı vardı?

Yetenekli Gençler Merkezi, nasıl davranması gerektiğinden emin olmadığı için Hastings Merkezinden yardım talebinde bulundu. Solomon’un açıklamalarına göre, zeka genetiği araştırmaları, “sahip olabileceğimiz çocukların genetiği üzerinde daha fazla kontrol sağlayacağımızdan”, ebeveyn-çocuk arasındaki bağın bozulması gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir.

Üzerinde yorum yapılması hassas bir konu
Aralık ayındaki toplantının en önemli konuşmacısı Pensilvanya Üniversitesi Hukuk ve Sosyoloji Profesörü Dorothy Roberts’dı. O, bazı davranışsal genetik bilimciler tarafından yapılan çalışmaların, entelektüel açıdan dezavantajlı çocuklara yardım edeceği iddialarına katılmayarak, onlara daha fazla kaynak aktarımı sayesinde daha kolay hizmet edilebileceğini söylemiştir. Hatta, zekanın kalıtımsal bir kavram olduğunu destekleyen her türlü araştırmanın dezavantajlı kesimleri incitebileceğini çünkü bu araştırmaların “zekayı ırkçı, ayrımcı ve cinsiyetçi şekilde yorumlayan görüşleri” kaçınılmaz şekilde desteklemek için kullanılabileceğini söylemiştir.

Uzun lafın kısası, Roberts’a göre, zeka genetiği çalışmalarının, “sosyal açıdan zararsız olması imkansızdır- ve hatta bu çalışmalar sosyal eşitsizlikleri de derinleştirecektir.”

Şu veya bu şekilde, bahsedilen sonuçlara varılmasını engellemek için artık çok geç. 1970’lere kadar geriye gittiğimizde, tek yumurta ikizlerinin (genellikle genetik yapıları %100 benzerdir), genel zeka bakımından çift yumurta ikizlerine göre (genetik yapıları %50 civarı benzerdir) çok daha benzer olduğunu gösteren çalışmalar yapılmıştır.

Hastings’de kıdemli araştırmacı olan Erik Parens’e göre, geçmişteki bu çalışmalardan genel zekanın – yani, problem üzerinde akıl yürütme, plan yapıp çözüm getirme, fikri kavrayış, hızlı öğrenme ve tecrübelerden ders çıkarma- genetik bileşenlere sahip olduğu çıkarımı yapıldı.

“İnsanların zeka bakımından neden farklı oldukları konusunda kalıtımın (genetik yapının) önemli bir yeri olduğunu ikizler üzerindeki çalışmalar gösterse de,” diyen Parens şöyle devam etmekte, “bu çalışmalar bizlere, hangi genetik farklılığın bu değişimleri yaptığı ve bunun nasıl olduğu konusunda herhangi bir şey söyleyememekte.”

“Hangi”  ve “nasıl” soruları şu sıralar zeka genleri peşine düşen bilim insanlarınca sorulmakta, özellikle de Londra’daki University Collage’dan davranışsal genetik uzmanı Robert Plomin tarafından. Yakın zamanda BBC’deki bir röportajında Plomin, nihai amacın öğrenme yeteneğinin kalıtsallığını etkileyen genlerin bulunması olduğunu söyledi.

Fakat bu araştırmaların zorluğu ortada, çünkü henüz zeka için özel olduğunu düşündüğümüz bir tane bile gen bulunabilmiş değil. Hatta, moleküler genetikte günümüzün en ileri imkanları kullanıldığında dahil, diyen Parans’e göre, şu ana kadar sadece üç genetik varyant (farklılık) bulunmuştur, ve bu değişimlerin düzeyi yüksek IQ’ya sahip insanlar ile diğerleri arasında sadece %0.2’dir.

“Çok küçük etkilere sahip yüzlerce hatta belki de binlerce genden bahsediyoruz,” diye belirtiyor Plomin. Kendisini “gerçeğin peşinde” diye nitelendiren Plomin, “böylesi araştırmalar bitirilmeli ve bu konularda konuşulmamalı” diyen insanlara karşı olan kızgınlığını da dile getiriyor.

Zeka genleri hakkında bugüne kadar öğrendiklerimiz gerçek dünyada henüz yeteri kadar etkiye sahip değil.

“Eğer bahsettiğimiz bu küçük varyantların en iyi kombinasyonuna sahip bir insanı ele alırsanız, bu kombinasyonların en kötü haline sahip insandan yalnızca iki IQ puanı önde olacaktır” diyor Utah Üniversitesinden filozof James Tabery.

Ve bu genlerin önemi kolaylıkla abartılabilir diye uyarıyor. “Bu şekildeki genetik açıklamalar bir kere yayılırsa, insanlar bunu benimseyecekler ve gördüğümüz tüm farklılıkların gerçek nedenlerinin sadece bu genetik varyantlar olduğunu düşüneceklerdir.”

İhtiyatlı davranmak önemli
Hastings Merkezi’nin ve Kolombiya Üniversitesi’nin Psikiyatri, Nöroloji ve Davranışsal Genetik üzerine Etik, Hukuki & Sosyal Uygulamaları Araştırma Merkezi’den yayınlanan yeni bir rapora göre, böylesi araştırmalardan elde edilen bulgular, zaten ötekileştirilmiş olan bazı toplulukların daha fazla ötekileştirilmeleri amacıyla kullanılmasın diye bazı koruyucu önlemler alınmalı.

Bu rapor, zeka genetiği araştırmalarını büsbütün sınırlayacak bir kısıtlama getirmiyor. Sadece ihtiyatlı davranmaya çağırıyor.

Raporu düzenleyenlere göre, araştırmacılar, kendi araştırma sonuçlarının popüler medya tarafından gösterilme şekli hakkında “abartıları engelleyen birer koruyucu” olmakla kalmayıp çok daha fazlasını yapmalılar. Ayrıca zeka araştırmalarının “sınıfçılık ve ırkçılık girdabına” sürüklenmemesi için gereken adımlar mutlaka atılmalıdır.

Yazar: Robin Marantz Henig
Çevirmen: Görkem Odabaş
Kaynak: National Geographic

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.


Paylaş
Exit mobile version