Binlerce yıl filozoflar insan var oluşu üzerine kafa yordular: Hayatın anlamı nedir? Ahlaki olarak iyi olmak ne anlama gelir? Ve bir şarabı iyi şarap yapan şey tam olarak nedir?
Kulağa alaycı gelse de Institute of Advanced Studies-University of London’da felsefe profesörü olan Barry Smith, *Sempozyum’da şarabın Antik Yunan filozofları arasında tartışılan önemli konulardan biri olduğuna dikkat çekiyor. “Akıl ve mantıklarını yitirmeden, bir konuşmanın akıcı bir şekilde ilerlemesi için ne ölçüde içmeleri gerektiğini bilmek istiyorlardı.”
Fakat Smith için şarapla ilgili en zorlayıcı soru, şarap konusundaki değerlendirmelerimizin tamamıyla öznel olup olmadığıdır. Smith’e göre söz konusu şarap kalitesi olunca doğru ve yanlış cevaplar vardır. Basit bir şarabın komplike bir mahsulden üstün olduğunu düşünen biri, Barry Manilow’un Bach’tan daha iyi bir müzisyen olduğunda ısrarcı olan biri kadar haksızdır. “Barry Manilow’dan daha çok hoşlanan kişiler olsa da hala, ‘Tamam da, Bach’ı bir müzisyen ve besteci olarak üstün kılan bir şey var elbet,’ diye düşünüyoruz” diyor Smith.
“Bir şarap eleştirmeni olmanın bir sanat eleştirmeni olmaktan bir farkı yoktur. Şarabı iyi değerlendirebilmek için; tecrübeye, önyargısız olmaya, şarabın her bir çeşidinden ne beklemek gerektiğini bilmeye ve çeşitli tatları tanımakta yetenekli olmaya ihtiyaç vardır.”
Smith’in şaraba olan yaklaşımı 18. yüzyıl filozofu David Hume’un etkisinde kalmıştır. Hume, kusursuz estetik yargıları olan kişilerin örneğin bir konçerto veya sanat eserindeki çeşitli unsurları tanımlayabildiklerini öne sürmüştü. Bu bilme çeşidini de şarabın tadına bakarak fıçısının dibinde metal bir anahtar bırakıldığını anlayabilecek bir şarap uzmanının bilgisiyle karşılaştırmıştır.
“Bazı kişiler şarap uzmanlığının sanat bilgisiyle kıyaslanmasına karşı çıkarlar, çünkü ‘tatma’nın basit bir deneyim olduğunu düşünüyorlar,” diyor Smith. “Fakat aslında tadım, birlikte çalışan birçok duyunun bir kombinasyonudur, tek başına gerçekleşen bir olay değildir. Önce, şarabın ağza girmesi ve tadım paletinde ilerlemesiyle gerçekleşen değişimi tecrübe edilir. Yutma, şarabın çeşitli kokularını burna iletir ve boğazın gerisinde tadı yoğun bir şekilde bırakır. Son olarak da yutma sonrasında damakta kalan bir tat vardır.”
“Yani tadım yaparken sanılanın aksine tek bir olay gerçekleştirmiş değil, bir bilgi birikimi kullanarak şarabı yaşayarak keşfetmiş olursunuz. Yavaşlayarak süreci ve dolayısıyla gidişatı değiştirirsiniz. Bu bir nevi şarabı sorgulamaktır. Tadım dediğimiz şey aslında birçok duyunun birlikte çalışmasının sonucudur. Bu duyular tatma ve koklamadır ve bir de şarabın ağızda bıraktığı his vardır – kadife, saten ya da ipeksi his– ve bu doku hissi şarabın ne kadar tatlı veya ekşi olduğu üzerinde etkilidir.”
“Ve bir sanat eserini yanlış anlamak nasıl mümkünse, içtiğimiz şarabın aromalarını ve özelliklerini aynı şekilde gözden kaçırabiliriz. Bilgi birikimi diğer estetik değerlendirme şekillerinde olduğu kadar şarap tadımında da önemlidir. Şarap deneyiminiz Bordeaux ve Burgundy gibi farklı kategorilerdeki şaraplardan ne beklediğinize göre değişkenlik gösterecektir.”
“Estetik deneyimler yaşarken duyularımızdan birine özellikle odaklanırız ve şarap tadımı da böyledir,” diyor Smith ve ekliyor: “Doğrudan içmenin tersine tadım sırasında aynı derecede bir odaklanma gerçekleşir. İçmek kolaydır. Şarabı elinize alır, yudumlar ve arkadaşlarınızla konuşursunuz. Ama tadım yapmak için geri kalan tüm duyusal bilgileri göz ardı ederek şaraba odaklanmanız gerekir. Böylece şarapla iletişim kurup, onunla bütünleşebilirsiniz.”
“Aslına bakılırsa, şarap eleştirmenliğinin sanat eleştirmenliğinden aşağı görülmesinin ilk izleri Hristiyan kilisesinin tatma, koklama ve dokunma duyularının daha az önemli olduğuna olan inancında görülebilir.”
“Bunun temelindeki düşünce de, görme ve duyma duyularının, kendimizden bağımsız ve bizim dışımızdaki şeylerle bağlantı kurmamıza izin vermesinden dolayı daha yüksek duyular olduğuna olan inançtı. Bu duyular Tanrı’nın yüksek fikirsel yaratılarıyla iletişime geçmemizi sağlardı.”
Sonuç olarak, üstün nitelikli şarapların özellikleri, bazı şarapların diğerlerinden daha değerli olduğu anlamına gelir. Ve iyi bir şarap, Smith’in tanımına göre, ilgimizi hak edendir.
“Nasıl her resim veya ezgi dikkate değer kabul edilmiyorsa bu şarap için de geçerlidir. Şarabın sizi büyülemek için gereken karmaşıklığa sahip olması gerekir. Size meydan okuması, sizi cezbetmesi ve aklınızdan çıkmaması için. İyi şaraptan kast edilen de budur zaten.”
Notlar:
*Sempozyum: Antik Yunan’da, sempozyum (Yunanca: συμπόσιον symposion, συμπίνειν sympinein, “birlikte içmek”) bir içki davetiydi. Sempozyumda geçen veya sempozyumu betimleyen edebi eserler iki Sokratik Diyaloğu, Platon’un Sempozyum’unu ve Ksenefon’un Sempozyum’unu, ayrıca Megaralı Theognis’in ağıtları gibi birkaç Yunan şiirini içerir. Yunan ve Etrüsk sanatında tasvir edilen sempozyumlar benzer mizansenler göstermektedir. (Vikipedi)
Yazar: Olivia Goldhill
Çevirmen: Elif Doğanay
Kaynak: Quartz