“Farz edelim ki 2000’lerde beni okumak serbest olsun…” – Nietzsche, 24 Eylül 1886
Friedrich Wilhelm Nietzsche, hayatını ve fikirlerini saran anlaşılmazlıklara ve ayrılıklara rağmen 20. yüzyılın en etkileyici filozofu olarak kabul ediliyor. 15 Ekim 1844’te Röcken, Almanya’da doğdu. Nietzsche beş yaşındayken bir Lutheran papaz olan babası Karl Ludwig’i kaybetti. Bu yüzden annesi, kız kardeşi, iki teyzesi ve büyükannesinden oluşan kadınlarla dolu bir evde büyüdü.
Genç Nietzsche şiir ve müzikten büyük bir keyif alıyordu. İlerleyen zamanlarda akademik çalışmalarında teolojiden uzaklaşıp, felsefe ve filolojiye yoğunlaştı. Antik Yunan düşüncesine (özellikle de Herakleitos’un fikirlerine) büyük bir ilgi duydu. Sanatsal dışavurumu, Dionysus-vari yaratıcılığın ve Apollon bireyselliğinin sentezi olarak tanımladı.
Charles Darwin ve Arthur Schopenhauer’u okuyan Nietzsche, Richard Wagner’la arkadaş oldu. Henüz doktorasını tamamlamamışken Basel Üniversitesi’nde Klasik Filoloji profesörü oldu. On yıl devam ettikten sonra, ciddi sağlık problemleri sebebiyle görevinden istifa edip, emeklilik maaşıyla İtalya ve İsveç Alplerinde dolanan yalnız bir gezgin oldu.
Düşünmek ve yazmak için bolca zaman bulan Nietzsche Batı toplumunu eleştirdi ve modern toplumun –kendi ifadesiyle- avamlığı içindeki yaygın hataları ve aldatmacaları gösterdi. Cesaretle ‘Tanrı öldü!’ dedi ve ardından tüm değerlerin titizce yeniden gözden geçirilmesi gerektiği çağrısında bulundu. Keskin zekâsıyla yalnızca Köle/Efendi Ahlakı ayrımı yapmakla kalmayıp, Hıristiyan inanç ve eylemlerinin arkasındaki suçluluk, acıma ve kızgınlık gibi psikolojik etkenlerin endişe verici iç yüzünü gösterdi.
Nihilizmi ve pesimizmi reddeden Nietzsche, 19. yüzyılın evrimsel hareketiyle aynı doğrultuda, tamamen radikal ve yeni bir dünya görüşü ortaya koydu. Gerçekliğin esasında güç istencinden ibaret olduğunu ve ancak bu şekilde Üst-insan’a (türümüzü yalnızca fosilleşmiş insansı-maymunlarla ile gelecekte ortaya çıkacak üstün entelektüel varlıklar arasındaki ilişkiyi sağlayan geçici bir bağ olarak görüyordu) ulaşılabileceğini söyledi.
Etik ve Metafizik konusunda, “Bengi Dönüş” adını verdiği, mükemmel bir fikir ortaya koydu. Evrenin sonsuz ve döngüsel tekrarına inandı. Özetlemek gerekirse, Nietzsche’ye göre her anın sonsuz bir değeri vardır ve dolayısıyla kişi her kararını, sonsuzluğu etkileyecek bir seçim gibi görerek yaşamalıdır.
Nietzsche, en önemli kitabı sayılan Böyle Buyurdu Zerdüşt’te ikonoklastik felsefesini en güzel biçimde sergiliyor. Onun tanrıtanımaz, tek dünyevi ve hayatı onaylayan bakış açısı, bireyleri doğadaki değişimi kabul etmeyi ve yeni değerler yaratmayı öneriyor.
3 Ocak 1889’da Torino’da, bir atın sahibi tarafından dövülmesini önlemeye çalışırken birden yığılıp kalan Nietzsche’ye frengiye bağlı akıl hastalığı teşhisi konuldu. On yıl boyunca önce annesi Franziska, ardından kız kardeşi Elisabeth tarafından bakılan Nietzsche bu süre boyunca sessiz kaldı. 25 Ağustos 1900’deki ölümünün ardından Bengi Dönüş’ün hocası, doğduğu yer olan Röcken’e gömüldü.
Friedrich Nietzsche; Karl Jaspers ve Martin Heidegger gibi önemli düşünürleri etkiledi. Ayrıca, müzikte Richard Strauss, edebiyatta Thomas Mann, sinemada Stanley Kübrick olmak üzere birçok sanatçı üzerinde de etkileri oldu.
Yazan: H. James Birx
Çeviren: Şebnem Ertan
Bu makalenin orijinali PhilosophyNow dergisinin Ekim/Kasım 2000 sayısında yayınlanmıştır.