Okuyucuların bildiği üzere ben ortak-düşünce hayranıyım. Bu yüzden Rebecca Newberger Goldstein ile diablog * başlatmak benim için büyük bir zevk oldu. Rebecca Newberger Goldstein bir filozof, romancı, Ulusal Beşeri Bilimler Madalyası’nı kazanan sertifikalı bir “deha” ve Platon’u yaşadığımız döneme getirebilecek en uygun insan (‘Eğer Platon çağdaş kitaplar turuna çıksaydı ne olurdu?’ sorusunun cevabını Rebecca Newberger Goldstein’ın mükemmel bir biçimde görselleştirdiği Plato at the Googleplex’te görebilirsiniz.)
İşimize dönersek;
1. Jag Bhalla (JB): Donald Trump’ın yükselişini açıklamak için Platon’u anarken, biz “çok demokratiğiz” diye bildirir Andrew Sullivan. Platon’un fazla demokrasiden korktuğu ve bu durumun zorbalığa yol açtığı endişesi hakkında Sullivan haklı mıdır?
2. Rebecca Newberger Goldstein (RNG): Platon haklıydı ama Sullivan neden yanlıştı acaba? Sullivan, Platon’un demokrasi hakkındaki karanlık görüşlerini bağlam dışına aldı, yanlış dersler çıkardı ve Platon’un “seçkin sınıf” kelimesine verdiği anlamı korkunç bir şekilde yanlış anladı.
3. JB: Platon’u gerçekten kaygılandıran neydi?
4. RNG: Sullivan, Platon’un demokrasinin doğal olarak tehlikeli olduğuna; bu sebeple de seçkinlerin gücünü zayıflatan “hiperdemokrasi”nin daha da tehlikeli olduğuna inandığını düşünüyor. Kurucularımız ,Platon’u okudular, demokrasiyi inşa ederken seçkinlerin güçlü olması gerektiğini de araya sokuşturdular. Oy kullanmayı “mülk sahibi beyaz adam”ın ötesine ulaştırmak, “halk yönetimi”ni riske attı. Ama seçkinlerin koruma rolü bozulmuştur ve biz Platon’un korkunç tahmininin yansımasını görmek için bekliyoruz. Demokrasi zorbalığa yol açar; Trump’a bakın!
5. JB: Diktatörleri seçen demokrasiler değil midir? Belki bazen “rasyonel” motiflerle… John Adams korkuyordu: “Demokrasi uzun sürmez…İntihar etmesi yakındır.”
6. RNG: Demokrasinin tehlikesiyle yüz yüze gelmek, demokrasinin doğal gidişatının zorbalığa doğru yol aldığını iddia etmekten farklıdır. Bağlam her şeyden önemlidir. Platon, tartışmanın yatıştırıcı hale dönüşmesi sırasında bu iddiaları ortaya koyar. Politikanın kaderciliğine dalış, Platon’un yönetim şeklini (Devlet) tasarlamaya çalışmasını daha iç karartıcı hale getirir; orijinal anlamı ile bir aristokrasidir. En faziletli vatandaşlar (Arêteden beri) ve felsefe eğitimi almış olanlar tek taraflı fikirlerle kamu yararına adanmışlardır. Platon’un gözünde yalnızca onlar seçkinler olarak nitelendirilir ve güçlüyken güvenilir olabilirler (Tam olarak bunu istemezler ama felsefenin eğitiminde yapılması gereken budur).
7. JB: Gerçekten de, “Devlet” kelimesi tam anlamıyla “kamu yararı” anlamına gelir ve aristokrasi için bu sadece 1570’lerin sonunda anlam kazanmıştır. Ama bazıları, felsefeyi liderlik için bir yeterlilik olarak görür.
8. RNG: Daha üzücüsü; her durumda, “mülk sahibi beyaz erkeklerin” yeterlilikleri, Platon’un aklındaki grotesk bozulmadır. Onun seçkinlerinin özel mülkiyeti bile yoktu; ki bu da yanlış nedenlerle güç arayanlar için bir caydırıcılıktı.
9. JB: Liderleri kamu ruhlu olanlar (oburca, bencilce hırslı olmayanlar ) şanslıdır.
10. RNG: Platon umutlu bir insan değildi. Nitekim, ideal devleti hayal ettikten hemen sonra onun düşüşünü anlatır. Determinizmin düşüşü şöyle olur: “erdem sevenler” (orijinal anlamda aristokrasi) kuralı, şeref ve kişisel durumu (timokrasi) sevenlere kayar; sonra zenginlik (plutokrasi) sevenlere. Daha sonra da, bunu demokrasi ve zorbalık takip eder (bu en kötüsüdür).
11. JB: Tiranlığın anlamı, tam anlamıyla “onun altında olanların iyiliği için değil”dir. Birçok insan, Amerikan bağımsızlığı için ilk listelenen gerekçenin “kamu iyiliği” olduğunu unutur.
12. RNG: Platon’un tahminlerindeki tek demokrasi türü, kaçınılmaz bir şekilde plutokrasiden (zenginerki) tiranlığa dönüşecektir. Bu senaryoda, adaletsizlik zaten toplumun kumaşının içine işlenmiştir. Şiddetli eşitsizlikler şu anlama gelir: zengin ve fakir olmak üzere iki ayrı şehir-devlet vardır ve birbirleriyle savaş halindedir.
13. JB: Kısacası “savaş” ve ekonomik değişimler fakir ve zengin “gerilim”ini tırmandırıyor.
14. RNG: Fakir şehrin küçük düşürülmüş sakinleri öfkeyle kalkar. Adalet fikri cumhuriyetten uzunca bir düşüş yaparak unutuldu; fakat Platon adalet tanımını sundu. Sadece bu çeşit bir demokrasi, plutokratik oligarşinin zenginliğe tapan değerleri tarafından yönetilir; Platon bunun tiranlığı yaratacağını öngörür. Açıkgöz politikacı keskin bir kurnazlıkla maddi kazançları için arzu duyar ve aynı arzuların kölesi olduğundan beri vicdandan yoksun biri olarak insanlara her şeyi vadeder. Belki onlara anlaşma sanatını öğretmeyi bile teklif edecektir.
15. JB: Öfkeli bir toplumla karşı karşıya gelen milyarder Nick Hanauer, pırıl pırıl kapılı topluluklarını “dirgenler geliyor” diye korkutur.
16. RNG: Yani evet, Trump fenomeni ve Platon’un demokrasi hakkındaki en karanlık görüşleri (Devlet, Dokuzuncu Kitap) arasında rahatsız edici benzerlikler vardır. Ama Platon’un karamsarlığına yol açan ekonomik eşitsizlikleri görmezden gelerek “fazla demokrasi” diyen biri doğru analojiler kuramaz. “Seçkin” kavramını yeniden canlandırma hayalinin Platon’la ilgisi yoktur; ABD tarafından kuralları koyulmuş ve ırk, cinsiyet, sınıf, ve zenginlik ile de tanımlanmıştır. Bu insanların Platon’un güvenilir seçkinleri ile olan ortak noktaları, Trump Üniversitesi’nin, Platon’un Akademisi ile olan ortak noktaları kadardır.
17. JB: Ha! Platon’un konumunu dört kelimeyle özetledin; “Mükemmel devlet, adaleti tanımlar.” Ne kadar kusurlu olursa olsunlar, Adams’ın korktuğu ve “yakında…kendini öldürür” dediği kaderi engellemek için görünür adalete ve dürüstlüğe bütün devletler ihtiyaç duyar. Algılanan eşitsizlikler önemlidir (Meritocracy Within Democracy).
* Dipnot: Diablog, bir blogda gerçekleşen dialogdur; tek yanlılıkla mücadele ederken, birlikte düşünmeyi teşvik etmek için tasarlanmıştır. İyi diyaloglar, gerçek hayatta nadir bulunurlar. Tartışmalar boldur fakat genellikle kavgayla çerçevelenir; amaç senin tarafının kazanmasıdır. Daha iyi sonuçlar, yapmakla gelir; yıkmakla değil. Kendi önyargı ve sınırlarından vazgeçmek , genellikle farklı önyargıları olanlarla birlikte çalışmak demektir.
Yazar: Jag Bhalla
Çeviren: Meltem Çetin Sever
Kaynak: Big Think