“Bildiğim birşey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir.”
Sokrates büyük bir ihtimalle hiçbir şeyden çekmedi çevresindeki çok bilmişlerden çektiği kadar. Bunun içindir ki yukarıdaki cümleyi söylediğinde, insanın kendini bilmesi adına önce hiçbir şey bilmediğine dair bir ön kabule sahip olması gerektiğini savunmuş olmalı.
Buradan hareketle gerçek felsefenin cehalete savaş açmak değil, kendi cahilliğimizi kendimize kabul ettirmek olduğu çıkarımına gidebiliriz.
Atina sokaklarında salt iyiyi, güzeli, cesareti, erdemi, adaleti, özgürlüğü ve bunun gibi insanı insan yapan daha pek çok kavramı aramış; bununla birlikte iyiye karşı kötüyü, güzele karşı çirkini, cesarete karşı korkaklığı, erdeme karşı onursuzluğu, adalete karşı hukuksuzluğu, özgürlüğe karşı bağımlı gururu kendine ilke edinmiş insanları da savundukları fikirlerin kendilerine hakaret olduğunu anlatmayı görev edinmiş bir filozoftu Sokrates. Ayrıca kendi sonunu kendi yazacak kadar da güçlü bir hayat görüşüne sahipti.
Bir kavramı tanımlamak için o kavramın insanı olmak gerekir. Örneğin; gölgesinden bile korkan bir insanın cesaret hakkındaki vaazına ne kadar inanabilirsin? Ya da kusurlarıyla barışık olmayan bir kadının güzellik tanımı ne kadar gerçektir?
İlk defa biriyle tanışıldığında ve sadece laf olsun diye söylenen ‘Tanıştığımıza memnun oldum’ kalıp cümlesi bile başlı başına bir kandırmaca değil midir?
Hiçbir insan asgari bir ortak noktada buluşmadan diğerinden memnun olamaz. Taraflarca bir memnuniyet oluşması için belirli ve nitelikli bir zamana ihtiyaç vardır. Gerçekte ilk tanışma merasimi memnuniyet değil bir aşinalık protokolüdür.
Bir çoğumuz zaman içerisinde kavramların değiştiğinin farkındayız. Ya kendi özel anlamlarımızı ya da başkalarının vermiş olduğu anlamları yükleyerek farklı bir algı kombinasyonu oluştururuz. Nasıl mı?
Örneğin disiplin kavramı, isterseniz cümle içinde kullanalım.
Cümle 1. Bu kadar vurdum duymazlık olmaz hanım. Artık bizim oğlanın sıkı bir disipline ihtiyacı var.
Cümle 2. Eğer doğru bir disiplinle çalışırsan tüm derslerinde başarılı olursun.
İsterseniz gelin başka bir örnek verelim. Bu sefer de otorite kavramı olsun:
Cümle 1. Bu sınıftaki öğrencilerde otorite eksikliği var.
Cümle 2. Sokrates felsefe tarihinde bir otoritedir.
Görüldüğü gibi aynı kavramlar ama farklı münhasır kullanım alanları… Örnekleri çoğaltmak mümkün (güç, gurur, şiddet…)
Bir kelimeden hareketle onun tüm kavramı ifade ettiği sonucunu çıkarmak elbette ki zordur. Zira insan evladı yaşadıklarıyla ya da şahit olduklarıyla kendine şartlı veya edimsel koşullanmaları dayatır ve hayatına anlam katan kelimelerini de bu koşullanmışlık dahilinde erozyona uğratır.
Tüm çocukluğu zorluklar içinde geçmiş ve elde ettiklerini kazanmak için kendince her şeyi göze almış bir bireyin güç tanımı ile istediklerine ulaşma özgürlüğü olan bireyin güç tanımı elbette ki farklı olacaktır.
Ancak bugünün dünyasına baktığımızda kelimelerin sahip olduğu insanlardan hiçbirini hatırlamayıp, kelimelerine sahip olanları ise tarihin getirileri ile birlikte çokça anmaktayız.
Kanaatimce insanlığın versiyon olarak sıfır (0) ve bir (1) noktası var. Sıfır noktasındaki insan vücut boyutuyla maddeye bağlı ve sahip olma arzusuna yenik düşmüş olan, bir noktasındaki insan ise manevîye bağlı ve ruh boyutuyla şahit olma duygusunu koruyan ve ne kazanması gerektiğini bilen insan.
Tarihten örnekle; bir tarafta, “Bizim gibi tanrılarımıza inanmıyor ve gençlerimizi fikirleriyle zehirleyerek dinsizleştiriyor” diyerek mahkûm ettikleri Sokrates’i kendi yükledikleri anlamlarla idam ettiren sıfırlar… Diğer tarafta kavramların asıl anlamlarına saygısızlık etmeden kendi eliyle ölümü seçip fikirlerini ölümsüzleştiren birler…
Sokrates, “Bildiğim bir şey varsa, o da hiçbir şey bilmediğimdir” demişti.
Bende diyorum ki; bildiğim bir şey varsa, o da onu nasıl iki yapacağımdır.
Yazar: Ertan Yavuz
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.