17.yüzyıl filozofu Blaise Pascal, muhtemelen, Pascal’ın Kumarı ile tanınır en çok; ki bu da, karar kuramının ilk muntazam kullanımı çerçevesinde Tanrı’ya inanmanın en pragmatik karar olduğunu ileri sürer. Fakat Fransız düşünürün aynı zamanda psikolojiye de eğilimi olmuş gibi görünüyor. Brain Pickings sitesinde yazılana göre Pascal, bilim insanlarının ikna konusunda resmi olarak çalışmalar yapmaya başlamalarından yüzyıllar önce, kişinin fikrini değiştirmesi adına en etkili yolu ortaya koymuştu:
Birisine üstünlük sağlayarak hatasını düzeltmek ve onun hatalı olduğunu göstermek istediğimizde, onun olaya hangi açıdan baktığını anlamak durumundayız. Çünkü, onun bakış açısına göre, düşündüğü şey kendisi için doğrudur; ona bakış açısında yanlış olan yönü göstermemiz gerekir. Böylelikle kişi hatalı olmadığını, yalnızca olayı tüm açılardan değerlendiremediğini görerek tatmin olur. O zaman da kimse her açıyı göremediği için rencide olmaz. Zira, insanlar hatalı olmayı sevmezler; bu da muhtemelen, insanın doğal olarak her açıya vakıf olamamasından ve aklının algıladığı şeyin her zaman doğru olduğunu sanmasından dolayı, bakış açısında yanılgıya düşemeyeceğini düşünmesinden kaynaklanır.
Şöyle devam ediyor Pascal: “İnsanlar genellikle başkalarının aklıyla değil de bizzat kendilerinin keşfettiği sebeplerle daha sağlam ikna olurlar.”
Pascal, basit bir ifadeyle, birisiyle tartışmadan önce ona öncelikli olarak haklı olduğu yönleri göstermemizi öneriyor. Aynı zamanda, bir kimseyi, fikrini değiştirmesi amacıyla etkili bir şekilde ikna etmek için, onu kendi düşüncesindeki zıt bir noktayı bulmaya yönlendirmek gerektiğini… Austin’deki Teksas Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Arthur Markman’a göre, bunların ikisi de doğru.
“Birine, fikrini değiştirmesi için yapmanız gereken şeylerden biri onun savunma gücünü düşürmek ve savundukları şey konusunda daha fazla inat etmelerini engellemek. Size haksız olduğunuz tüm açıları bir anda söylemeye başlarsam, işbirliği yapmanız için hiçbir sebep kalmaz. Ancak size ‘Aa evet, gerçekten iyi bir konuya parmak bastın bu noktada, bence bunlar önemli mevzular’ diyerek başlarsam, işte o zaman karşı tarafa bir fikir alışverişi olarak işbirliği yapmak isteme nedeni vermiş olurum. Bu da size işbirliğine uygun bir şekilde, onların fikirleri hakkındaki kaygılarınızı dile getirmeniz için fırsat verir,” diye belirtiyor Markman.
Markman, Pascal’ın ikinci ikna önerisini de destekliyor ve “benim bir fikrim varsa, senin fikrini kabullenmek yerine kendi fikrim üzerinde sahiplik talep ederim. Çünkü diğer türlü sana açıkça şunu söylemiş olurdum: ‘Bu konuda otoriteyi sana bırakıyorum’. Bunu da kimse yapmak istemez,” diye ekliyor.
Sonuç olarak, Pascal’a matematikçi, fizikçi ve filozof demek yeterli değil; belli ki aynı zamanda ilk psikologlardan da birisi o.
© Düşünbil® (2016)
Yazar: Olivia Goldhill
Çeviri: Leyla Belma Gazi
Kaynak: Quartz