Umberto Eco’nun dediğine göre, elindekileri okumadığı halde yeni yeni kitaplar almaktan vazgeçmeyen sıradan okur, aldığı kitapları kısa bir süre sonra “okumuşluk” duygusuyla muhafaza eder. Bu muhafazanın koleksiyonerlikle bir alakası yoktur, çünkü disipline değil yanılsamaya dayalı bir muhafazadır söz konusu olan.
Şöyle ki, bir yanı o kitapları okumadığını biliyor olsa da fiziksel olarak sahip olmasından dolayı, zihin, bu sahipliği bir iki gün içinde “okumuşluk” duygusuna tercüme eder. Bu öylesine tehlikeli bir duygudur ki kişiyi hem okumaktan alıkoyar hem de kitap satın alma çılgınlığına sonu gelmezcesine sevk eder.
Bilirsiniz; ekmek ya da tatlı yiyenler bir süre sonra kan şekerleri düştüğü için tekrar tıkınmaya başlarlar. Eğer kendilerini dizginleyemezlerse sürekli tıkınma tuzağına düşerler. Bu tıkınmanın da beslenmeye hiç bir faydası yoktur. Kontrolü hem gıda seçimine hem de iradeye dayanır.
Kitap satın alma hastalığını sonlandırmanın yolu ise kitap seçiminden değil tamamen bu bilgiyi içselleştirmekten geçer. Sonuçta, kısa bir tefekkürle halledilebilecek bir rahatsızlıktır. Aldığınız kitabı okuduğunuzu zannettiren zihninizin oyununu imha ederseniz, yeni kitaplar almak yerine, elinizdekiler bittiğinde almak üzere düzgün bir liste tutmaya başlarsınız.
Hatta şöyle de bir güzellik olur: önceden kitap al(a)madığınız için kendinizi kötü hissederken, şimdi de elinizdeki kitapları hala bitiremediğiniz için hayıflanır, teessüf eder ve şefkatle sayfalarına uzanırsınız.
Mülksüzler Vol. 6 Facebook sayfasından alınmıştır.