• 31 Temmuz 2018
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Masallar, sürükleyici, büyüleyici ve hayranlık uyandıran üst anlatılardır. Çocuklar büyürken masalların mesajlarını bilinçaltlarında anımsar ve gerçek adaletsizliklerle ve hayatlarındaki ikilemlerle mücadele etmek zorunda kalırlar. Bazı masallar, içinde doğdukları kültüre dair manevi bir inanç içeren efsanelerden kaynaklanır ve temel amaçları gerçekleri yansıtmaktır.

Birçok masal ve bu masalların ardındaki efsaneler aslında rahatsız edici tarihsel olayların yumuşatılmış yorumlarıdır. Daha karanlık olan asıl hikayeler günümüzün küçük kuzucukları ve hatta bazı yetişkinler için bile dehşet verici olabilir! Bu hikayelerin, çoğu zaman tecavüz, ensest, işkence, yamyamlık ve diğer çirkin olayları içeren dehşet verici asılları karmaşık ve acımasız bir ahlakla dolup taşar. İmgeleri kolayca defedilemez ve verdikleri dersler benzerlik gösterdikleri günümüzün zararsız masallarından çok daha güçlüdür.

1800’lü yılların başlarında, Jacob ve Wilhelm Grimm Orta Avrupalılar’ın öngörülemez ve çoğu zaman haşin olan hayatlarını betimleyen hikayeleri derledi. Yok olmakta olan Germen sözlü hikaye anlatıcılığını muhafaza etmeye kararlı olan Grimm Kardeşler bölgenin folklorunu derinlemesine incelediler. Derledikleri ilk hikayeler gerçek ve tüyler ürperten olaylara dayanıyordu. Fakat kitaplarını satmak için gerçek olayların daha yumuşak yorumlarını hazırlamaları gerekiyordu. Sonuç olarak, başta Charles Perrault’unkiler olmak üzere, daha önce basılmış olan masallara dikkatlerini verdiler. Masalların babası olarak kabul edilen bu Fransız, daha 17. yüzyılda o zamana kadar anlatılan en yaratıcı ve enfes hikayeleri yaratmıştı. Örneğin, Sindirella’da masalladığı bal kabağından fayton ve Peri Anne müthiş bir şekilde büyüleyiciydi. Gerçek bir hikayeye dayanan Perrault’un orijinal Sindirella’sı da, kötü üvey kardeşler Prensin bulduğu ayakkabıya ayaklarını sokmak için kendi ayaklarını kestiğinden, şiddet içeren unsurlara sahipti.

Perrault’un masalları her ne kadar büyüleyici olsalar da gerçekçilerdi çünkü, o dönemde çocuk edebiyatı var olmadığından, yetişkinler için yazılmışlardı. Gerilimli masalı Mavi Sakal, kanlı bıçaklar ve meraklı ölü karılarla, Perrault’un ahlak anlayışına göre kadınlar daha az meraklı ve görünür olmalıydı, suç ve gerilim türündeydi. Perrault masalını Fransa’nın Breton bölgesindeki karanlık ahlaksızlığı ele alan iki hikaye üzerine kurmuştu. İlki 6. yüzyılda hüküm sürmüş canavar ruhlu bir hükümdar hakkındaydı. İkincisi yüzlerce masum çocuğa işkence eden, tecavüz eden ve onları öldüren Gilles de Rais adındaki bir asilzadenin eylemlerini ayrıntılı bir şekilde anlatıyordu. Kitabım bu trajik ve tarihi şahsın hayatını ve suçlarını inceliyor.

Gerçeklere dayanan sözlü efsanelerden türeyen ve neredeyse barbarca denebilecek sonraki olaylar, bugün bildiğimiz halleriyle sadece masallardan edinebildiğimiz yüzeysel bilgilerden oluşuyor. Bu hikayelerin kıssadan hisseleri olayların kendisinden ve içinde gerçekleştikleri ve çoğunlukla unutulmuş olan koşullardan çok daha önemli. İyinin kötüyü yendiği, kötünün cezalandırıldığı, erdemli kişilerin sonsuza dek mutlu yaşadığı bu eğitici hikayeler, bir kişinin kendini ve dünyayı değiştirmek için olumlu bir eylemde bulunabileceğine dair umut veriyor.

Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler

Bu masal 16. yüzyılda yaşamış Bavaryalı asilzade bir kadın olan Margarete von Waldeck’in trajik hayatına dayanıyor. Margarete, erkek kardeşinin küçük çocukları bakır madeninde çalıştırdığı Bad Wildungen’de büyüdü. Madenciliğin gerektirdiği fiziksel işçilik nedeniyle ciddi ölçüde deformasyona uğrayan bu çocuklar ümitsiz bir şekilde cüceler olarak anılıyordu. Zehirli elma da gerçeğe dayanıyordu; kendisinden hırsızlık yaptığını düşündüğü işçilere ve diğer çocuklara zehirli meyveler veren yaşlı bir adama.

Margarete’yi hor gören üvey annesi, ondan kurtulmak için bu güzel kadını Brüksel sarayına göndermişti. Orada İspanya Prensi II. Philip, Margarete’nin şehvetli aşığı oldu. Bu ilişkiye karşı çıkan prensin babası İspanya Kralı, Margarete’yi öldürmesi için İspanyol ajanlarını gönderdi. Ajanlar onu gizlice zehirledi.

Rapunzel

Rapunzel erken Hristiyanlık dönemine ait bir hikayeden yola çıkar. M.S. 3. yüzyılda Anadolu’da yaşayan varlıklı bir pagan tüccar güzel kızına o kadar çok tapıyordu ki talipleri olmasını yasakladı. Bu nedenle seyahat ettiği zamanlarda kızını kuleye kilitlerdi. Saçın nasıl önemli bir unsur haline geldiğine değinilmiyor fakat Rapunzel Hristiyanlığa geçti ve tüccar gittiğinde o kadar yüksek sesle dua ederdi ki duaları bütün kasabada yankılanırdı. Rapunzel’in bu yaptıklarından haberdar olan tüccar kızını Roma valisine sürükledi. Roma valisi, yeni dininden vazgeçmeyi reddetmesi durumunda babanın kızın kafasını uçurması veya mal varlığından cayması gerektiğinde ısrarcı oldu. Baba kızının kafasını uçurdu fakat hemen ardından yıldırım çarpması sonucu öldü. Rapunzel, Doğu Ortodoks Kilisesi tarafından şehit Azize Barbara olarak kutsandı.

Mavi Sakal

Perrault hikayesini, oğlu tarafından katledileceği önceden kendisine haber verilen Breton lideri Lanetli Conomor’un etrafında ördü. Conomor, eşlerinden biri hamile kalır kalmaz onu öldürürdü. Fakat Perrault 15. yüzyılda yaşamış varlıklı bir asilzade, Yüz Yıl Savaşları’nın bir kahramanı ve Joan of Arc’ın savaş meydanında koruyucusu olan Gilles de Rais’ten daha çok etkilenmişti. De Rais ordudan ayrıldıktan sonra çocukları öldüren, kötülüğüyle ün salmış bir seri katil oldu. Ona Mavi Sakal adı verildi çünkü atının bakımlı tüyleri gün ışığında mavi görünüyordu. Şok edici yargılanma sürecinde, de Rais detaylı bir şekilde masum çocukları nasıl avladığını ve onlara nasıl işkence ettiğini anlattı. Perrault, korkunç karakterini hayal ederken bu gerçeklerden yararlandı.

Hansel ve Gretel

Hansel ve Gretel masalı çocukları kendi başlarına dolaşmaktan alıkoymak için anlatılmış olabilir. Fakat M.S. 1315-1317 yılları arasında gerçekleşen ve Kıta Avrupası ile İngiltere’nin büyük bir kısmını ezip geçen büyük kıtlık boyunca hastalık, kitlesel ölümler, bebeklerin öldürülmesi ve yamyamlık katlanarak arttı. Sıkıntılardan kurtulmaya çabalayan bazı çaresiz ebeveynler çocuklarını terk etti ve yük hayvanlarını kesti.

Ya da Hansel ve Gretel başarılı fırıncı Katharina Schraderin’in evini tesadüfen bulmuş olabilir. 1600’lü yıllarda, Schraderin o kadar leziz bir zencefilli çörek tarifi hazırlamıştı ki kıskanç bir erkek fırıncı onu cadı olmakla suçladı. Kasabasından sürülmesinin ardından, bir grup kızgın komşu onu yakaladı, evine geri getirdi ve kendi fırınında yakarak öldürdü.

Küçük Jack Horner

Bu hikaye Glastonbury Piskoposu Richard Whiting ve ismi belki de Jack Horner olan kahyasının hayatındaki olaylarla eşleşiyor. Kral VIII. Henry Katolik Kilisesi ile ilişkisini kesti ve Kilise’nin İngiltere’deki manastırlarını feshetti, Glastonbury Somerset’teki tek dini mesken oldu. Manastırını muhafaza etmeye çalışan Whiting, on iki Katolik derebeylik arsasını Kral’a teklif ederek ona rüşvet verdi. Olası hırsızları engellemek için arsaların tapu belgelerini turta hamurunun içine sakladı. Fakat 79 yaşındaki Piskopos Roma’ya hizmet ettiği gerekçesiyle vatan hainliğinden suçlu bulundu ve şehrin tepesindeki Glastonbury Kayalığı’na at ile sürüklendi, orada asıldı ve cesedi dört parçaya ayrıldı. “Güvenilir” kahyası, Mells Köşkü’nün erikli tapusuyla birlikte gizlice kaçtı ve Horner’in soyundan gelenler 20. yüzyıla kadar orada yaşadı.

Fareli Köyün Kavalcısı

1264 yılında fareli bir köyün kavalcısı, kasabanın büyükleri görevini tamamlaması durumunda kendisine kayda değer miktarda para verirse, Germen köyü Hamelin’i sayıca çok olan farelerden kurtaracağını duyurdu. Fareleri temizlemesinin ardından köyün büyükleri sözünden döndü. Sinirlenen kavalcı köyün çocuklarını kendisini takip etmeleri için ayarttı. Bir daha asla geri dönmediler.

Bazıları, kavalcının masum çocukları Kutsal Topraklara doğru yola koyulan Çocuk Haçlı Seferleri’ne katılmaları için Akdeniz’e yönlendirdiğine inanıyor. Büyük olasılıkla, Akdeniz yarılarak ikiye ayrıldığında Kudüs’e güvenli bir geçiş sağlanacaktı ve ardından çocuklar Müslümanları barışçıl bir şekilde Hristiyanlığa döndüreceklerdi. Akdeniz yarılmadı ve çok sayıda çocuk mucizenin gerçekleşmesini beklerken açlıktan öldü.

Sindirella

Perrault’un masalındaki sarışın, açık tenli ve kötü muameleye uğrayan güzel, ismi “gül yanaklı” anlamına gelen Yunan bir kadın olan Rhodopis’in öyküsü ile genel hatlarıyla bağdaşıyor. Rhodopis genç bir kızken yaklaşık M.Ö. 500 yılında Trakya’da esir alındı, köle olarak satıldı ve Mısır’a götürüldü.

Alışıldık olmayan görünüşü onu değerli bir mal kıldı ve sahibi onu, bir çift altın ayakkabının da içinde olduğu hediyelere boğdu. Ayakkabılar ve Rhodopis Firavun III. Ahmose tarafından fark edildi. Firavun onun karılarından biri olmasında ısrar etti. Asil kanla doğmamış ve Firavun’un başlıca ve en çok saygı gören eşi olmasa da, törensel sorumlulukları yine de oldu ve esasen Ahmose’yi cinsel anlamda hoşnut etmek için her zaman hazırdı. Bu yeni statüsü ona ebedi mutluluğu sağladı mı? Büyük ihtimalle hayır.

Valerie Ogden, Bluebeard: Brave Warrior. Brutal Psychopath kitabının yazarıdır.

Yazan: By Valerie Ogden
Çevirmen: Ece Milli
Kaynak: huffingtonpost

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com