Her yerde narsisizm. Haber spikerleri politikacıların bu narsisizm yüzünden, acele etmeden, sükunet içinde hareket edemediklerinden dem vurmaktalar. Öğretmenler ve koçlar not vermekten kaçınarak ve “katılımcılara” ödüller koyarak narsisizm eğilimini güçlendirmekte. Hiçbir başarısı olmayan ünlüler Facebook, Twitter ve Instagram gibi sosyal medya ağlarını dünya çapında bir teşhir ve karlı bir onaylanma mecrası haline dönüştürürken, yetişkinler ve çocuklar bu sosyal medya ağlarında başarılı olabilmek için büyük risklere giriyorlar.
İşin dibe vurduğu yer tam da burası! Çünkü sanatçılar günümüzde basit olarak “sanat yapan insanlar” olarak tanımlanıyorlar, yapıp ettiklerini hayranlıkla seyredenler olarak narsisizm salgınına yakalanmaya özellikle elverişliler.
Başlangıç için Amerikalı sosyolog Howard Becker’ın modern zamanlardaki sanatçı tanımını ele alalım:
“Eğer sanat yapıyorsanız bir sanatçısınız ya da bir sanatçı iseniz yaptığınız şey sanat olmak zorunda.”
Bu özet, hiç şüphesiz kendi mağrur uslamlamasını içinde barındırıyor; bazıları bunun aleni bir kibir olduğunu söyleyebilir.
Sonuç olarak günümüz sanatçıları ders kitaplarındaki narsisistik kişilik bozukluğu (NKB) vakalarını andırıyor, tıpkı klinik düzeyde “kendini beğenmiş” teşhisini koyabilmek için psikiyatristlerin kendilerini riske atarak peşinden koştukları Donald Trump gibi…
Amerikan Tabibler Birliği narsisistik kişilik bozukluğunu şu şekilde tanımlıyor:
“Kişinin kişisel yeterliliği, gücü, saygınlığı ve gururu ile aşırı derecede meşgul ve endişeli olması ve zihinsel olarak kendisine ve başkalarına verdiği yıkıcı zararı görememesi hali.”
Bu tanımın ışığında, Chris Burden’ın kendisine zarar verme olaylarını düşünün. Bunların arasında kendisini kolundan vurmak ve kendini bir arabanın kaportası üzerinde çarmıha germek gibi eylemler vardı.
Ya da Marina Abramovic’in kısa bir süre önce masum New York’lu ve Londra’lı görgü tanıklarına “karizmatik mekanını” paylaşabilmek için saatlerce beklemek üzere kuyruğa girenleri düşünün.
Ya da Shia LeBeouf’un All My Movies işiyle ilgiyi nasıl çektiğini bir düşünün.
Bu ilgi anlayışı tuhaf hayranların, tura katılmış basının ve en öndeki sıralardan birinde yarı uyur yarı uyanık bir halde patlamış mısır kemiren yıldızların katılımıyla gerçekleşen bir film maratonuyla somutlaşmıştı.
Benliğin en üstünün üstündeki halini gösteren bu ve benzeri yeni çalışmalar sanat dünyasındaki narsisizm salgınının kontrolden çıkmak üzere olduğuna işaret eder. Bu salgın eğer onay görmeye devam ederse, ciddi bir akıl sağlığı krizine dönüşebilir.
Sanatçılar uzun zamandan beridir kendine dönük olmaya eğilimli olsalar da, uzmanlar bize, kültürün son zamanlarda bütün yanlış yerlerde öz-sevi aramak için bahisler açmış olduğunu söylüyorlar.
Narsisizm Salgını: Caka Çağında Yaşamak kitabının yazarları Jean M. Twnege ve W. Keith Campbell’e göre, araştırmalar sosyal ağların artmasının yeni bencillik ruhuna fırsatlar verirken narsisistik vakaları ölçülebilir bir biçimde çoğalttığını gösteriyor.
Veba ve karahumma gibi yaygınlaşabilen Narsisizm Salgını, gençlerin ve zayıfların üzerine çok saygılı bir biçimde çullanıyor. Lucien Smith, Oscar Murillo, Alex Israel ve Christian Rosa’nın da içlerinde olduğu bir sürü genç ressamın yapıtlarının daha çok kendi konformist benlikleri için verilen virütik reklamlar gibi görünmelerinin nedenlerinden biri belki de bu.
Time dergisinin 2013 yılında “Ben Ben Ben Kuşağı” üzerine yaptığı kapak konusuna geri dönersek şu birkaç temel olguyla karşılaşıyoruz:
Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından hazırlanan bir rapora göre, NKB vakalarına rastlanma sıklığı 20 yaşındaki insanlar arasında 65 yaş ve üstü insanlar arasında rastlanandan üç kat fazla; 2009 yılında 1982 yılında belirlenmiş olan narsisistik öğrencilerden yüzde 58 fazla üniversite öğrencisinin, narsisizm eğrisinde daha yüksek bir yerde olduğu belirlendi; y kuşağının yüzde 40’ı performanslarına bakılmaksızın iki yılda bir terfi ettirilmeleri gerektiğine inanıyor; gençler arasındaki ün takıntısı açıkça kızışmış durumda, öyle ki 11 ile 13 yaşları arasındaki kız çocuklarından bir ünlünün kişisel asistanı olma hayalini kuranların sayısı, bir Birleşik Devletler senatörü olma hayali kuranların üç katı.
Başka yerlerde psikologlar popüler müzikte narsisizm ve düşmanlık öğelerinin istikrarlı bir artış gösterdiğine dair istatistiksel olarak anlamlı eğilimler belirliyor. Bunun yanı sıra testlerde “görkemli tavırlar sergileme” konusunda yüksek puanlar almış olan bireylerin, ortak olarak NKB’nin kişisel özelliklerini taşıdıkları saptanıyor. Bu kişiler yalnızca Facebook üzerinde sürekli daha çok arkadaş edinme eğiliminde olmakla kalmıyor, onlara bizzat kendi Facebook sayfalarından narsisist teşhisi koymak mümkün.
Araştırmanın verilerinden çıkarılabilecek bir başka basit sonuç da şu: Facebook ve Twitter’daki gerçek egoistler tıpkı sanat dünyasındaki benzerleri gibi, sosyal medyanın normal kullanıcıları için değerlendirme kriterleri koyuyor.
Narsisizmin normalleştirilmesi hem etrafındaki kültürel çevrenin şeklini bozuyor, aynı zamanda daha da aşırı senaryoların önünü açıyor. Artık kabullenelim ki Instagram daha çok bir özçekim paylaşımı uygulaması. Halihazırda sanat satmak ve yapmak için kullanılmak üzere geliştirilmeye çalışılıyor. Birçok önemli yazar beğeni işaretleriyle, kırmızı kalplerle ve gülen yüz işaretleriyle değerlendirilen yorumlarıyla, sanat eleştirisini bir popülerlik yarışmasına çeviriyor.
İşte Narsisizm Salgını alarmı veren ve sanatın narsisistik dönemecini anlatan bu özet açıklamada bahsetmeye değer birkaç örnek daha:
Performans sanatçısı Mischa Badasyan, Grindr ve Scruff gibi uygulamaların insanlara kendilerini nasıl yalnız hissettirdiğini vurgulamak için bir yıl boyunca her gün erkekle seks yapmayı planlıyor.
26 yaşındaki dijital gurusu Molly Soda onaltı yaşından beri bir sanat biçimi olarak çıplak özçekimler yolluyor ve alıyor ve bu eylemi “öz-sevinin süper olumlu bir biçimde onaylanması” olarak değerlendiriyor.
Ve son olarak kendini “uzman tüketici” ya da “sürekli olarak kültür üreten ya da tüketen biri” olarak ilan eden ressam Parker Ito’nun, kısa bir süre önce en iyileri avlayan websitesi Creators Project’e kanı ısındı. Şimdi burada Young Internet Based Artists’i (YIBA- Internet Temelli Genç Sanatçılarını) sanatın “yeni ateşli malları” olmayı “bekleyen” ve buna “hazır” bir kuşaksal topluluk olarak tanımlıyor. Aynı blog bağlantısında, Ito aynı zamanda kendi kendisini “her yerde yerleşik görsel sanatçı” olarak tanımlayan, internet sanatçısı Rafael Rozendaal’ın yaptığı bir videoyu satın almak istediğini yazdı:
“Benim içimdeki narsisist bu miktarda internet gayrımenkulüne sahip olmayı çekici bulacak bir şey görmüştür”.
Dahasını anlatmalı mıyım?
Bu yazı Sanatatak’ın internet sitesinden alınmıştır.