Paylaş

Kitaplardan ve sosyal medyadan popüler bilim konferanslarına kadar; nörobilimciler, filozoflar ve diğer anlatıcıların onları dinleyen herkese “özgür irade bir efsanedir (mittir)” söylemleri moda olma yolunda ilerliyor.

Fakat neden bu tartışma sevgili adayını etkilemeye çalışan felsefe öğrencisini ilgilendirdiği kadar diğer insanları ilgilendirmiyor? Aslında, psikoloji alanında ortaya çıkan yeni bulgular özgür iradeye inanıp inanmadığımızın davranışlarımızı çok büyük ölçüde değiştirdiğini öne sürüyor. Bunun yanında özgür irade hakkında nasıl konuştuğumuzun da ona inanıp inanmayacağımızı etkileyebildiği gün geçtikçe daha açık bir hale geliyor.

Laboratuarda yapılan deneylerde, belirli argümanlar kullanarak insanların özgür iradeye olan inançları zayıflatılmıştır. Bu deneylerin sonucunda deneye katılan kişilerde, özgür iradeye karşı olan zayıf inanç, bu kişilerin daha önceki hallerine göre daha fazla hileye ve saldırganlığa başvurması gibi bir takım negatif sonuçlara yol açmıştır.

Yakın zamanda yapılan bir araştırma, insanlara, sadece, her şeyin önceden belirlendiğini yani kaderciliği savunan bir bilim makalesi okutarak, onların özgür iradelerine olan inançlarını zayıflatmanın mümkün olduğunu gösterdi. Ve şaşırtıcı olarak makaleyi okuduktan sonra, özgür iradeye olan inançları zayıflayan ve herhangi bir dine mensup olmayan katılımcıların hayır kurumlarına bağış yapma isteklerinin azaldığı gözlemlendi.

Bilim insanları, böyle olumsuz sonuçların ortaya çıkma sebebinin seçimlerimizi özgürce yaptığımıza olan inanışın azalması olduğunu iddia ediyorlar. Benzer şekilde, bu tarz bir inanışa sahip olduğumuzda eylemlerimizin sonuçları için de daha az sorumluluk hissederiz.

Bu nedenle, daha önce bazı çalışmaların de bizlere gösterdiği özgür iradeye inanan insanların mutluluk, akademik başarı, daha iyi iş performansı gibi pozitif yaşam sonuçlarına sahip olmaları şaşırtıcı değildir. Ancak, yine de, özgür irade ve yaşam çıktıları arasındaki ilişki bu kadar basit olmayabilir, bu nedenle bu ilişki hala tartışılmaktadır.

Huzur Bozucu Dualizm

Dil ve tanımlamalar özgür iradeye inanıp inanmadığımızla bağlantılı gibi görünüyor. Özgür iradenin varlığını reddedenler sıklıkla, beyin süreçlerinden veya nedensel olaylardan bağımsız olarak özgür iradenin felsefi tanımından bilincimizin veya ruhumuzun seçtiği herhangi bir kararı verme yeteneği olarak bahseder. Bunu zayıflatmak için, genellikle klasik fiziğin “determinizmiyle” eşleştirirler. Çünkü Newton‘un fizik yasalarına göre fiziksel bir sistem harekete geçtiğinde, tamamen öngörülebilir bir yol izler, yani bu yasalara göre özgür irade diye bir şey yoktur.

Temel fiziğe göre, evrende gerçekleşen her şey başlangıç halindeyken kodlanır. Büyük Patlama’dan hemen sonra atomların mekanik neden-sonuç etkileşimleri yıldızları, gezegenleri, hayatı ve en sonunda DNA‘mızı ve beynimizi oluşturdu. Bu kaçınılmaz bir şeydi. Fiziksel beynimiz her zaman olduğu gibi bilgiyi işlemeye hazırdı, bu yüzden yapacağınız her şey önceden belirlendi. İşte tam olarak bu yüzden bir özgür iradeye sahip değiliz. Determinizm olarak bilinen argümanda budur.

Descartes zihin ve vücut: Girişler duyu organları tarafından beyindeki epifizlere ve oradan da maddi olmayan ruha aktarılır.

Fakat bu yaklaşım, insanların bilinçlerini gerçek benlikleri olarak görürken beyinlerini ayrı bir şey olarak görmelerini gerektirdiği için saçma bir şekilde ikilidir. Özgür iradenin felsefi tanımının doğru bir tasviri olmasına rağmen, bu sıradan insanların ve çoğu bilim insanın gerçekte sahip olduğu inancı hiçe sayar.

Gerçekte beynimizin işleyişinin bilincimizi etkilediği görülmektedir. Birçoğumuz, varoluşsal bir endişe duymadan, alkol içmenin öncelikle fiziksel beynimizi etkilediğini ve daha sonra da rasyonel seçimler yapma olasılığımızı azalttığını bildiği halde bu eylemi gerçekleştirir. Bu durum bilincimizin kolaylıkla geçersiz kılınacak kadar güçsüz olduğunu gösterir.

İnsanların çoğu özgür iradeyi,basitçe,hayallerini gerçekleştirebilme yolunda kısıtlamalardan arındırılmış seçimler yapma kapasitesi olarak tanımlar. Fakat bu özgür irade anlayışı, Büyük Patlama’yla ilişkili olan determinist nedensellik hakkındaki argümanları içermez.

O zaman tehdit altında hissetmeden ve ahlaki yargılarımıza zarar vermeden, özgür iradenin var olmadığını savunan argümanları nasıl öğrenebiliriz? Bunun bir yolu,bu tarz argümanları insanların kullandığı günlük dilde yeniden ifade etmek olabilir.

Örneğin, determinizme inanan biri “Büyük Patlama’dan bu yana neden-sonuç etkileşimlerinin evreni ve beynimizi tasarladığını” iddia ettiğinde, onu daha bilindik bir dille değiştirebiliriz. Mesela “aile mirasınız ve yaşam deneyimleriniz, beyninizi ve zihninizi oluşturarak sizi yarattı” diyebiliriz.

Benim görüşüme göre, her iki argümanda eşit derecede deterministtir. “Aile mirası” demek DNA demenin başka bir yoludur. Yaşam deneyimleri demek de nedensel olaylar demenin daha kolay bir yoludur. Anca, daha önemlisi, yaşam deneyimleri ve aile mirası söz öbeklerini kullanmak insanlarda daha büyük bir özgürlük hissi yaratır.

Kuantum Teorisinin Gariplikleri

Bazıları bilimsel determinizim kavramının atomların ve parçacıkların mikro dünyasını yöneten kuantum mekaniğinin yükselişiyle bile karşı karşıya olup olmadığını tartışmaktadır. Kuantum mekaniğine göre, tüm başlangıç koşullarını bilseniz bile bir parçacığın hedefe ulaşmak için hangi yolları izleyeceğini kesin olarak öngörmeniz imkansızdır. Tüm yapabileceğiniz olasılıkları hesaplamaktır. Bu da doğanın bizim düşündüğümüzden çok daha az tahmin edilebilir olduğunu ortaya çıkarır. Aslında, spesifik bir yörüngeyi seçen parçacığın izlediği rota tahmin edebilir fakat parçacık bir defada birkaç rotada yön alabilir.

Bu gibi kuantum etkilerinin insanlar ve gündelik objelerin ölçeğinde yok olma eğiliminde olmasına rağmen, fotosententezden kuş trafiğine kadar bazı biyolojik süreçlerde rol alabilecekleri görülmüştür. Şimdiye kadar, bu etkilerin insan beynini etkileyip etkilemediklerine dair bir kanıtımız yok.

Felsefi tanım veya klasik fizikle uğraşan kişiler sizi özgür iradenin olmadığına ikna edebilir. Ancak modern fiziğin, özgür iradenin var olmasının imkansız olduğu konusunda hemfikir olmadığı unutulmamalıdır.

Son olarak, özgür iradenin var olup olmayışı sizin onu nasıl tanımladığınıza bağlıdır. Eğer özgür iradenin varlığını kabullenmemek isterseniz, öncelikle kavramları çok iyi ve açık bir şekilde tanımlamanız ve bunun hayatınızı düşündüğünüzden çok daha fazla etkileyebileceğini farkında olmanız gerekir.

Yazan: Peter Gooding
Çevirmen: Doğukan Dizman
Kaynak: theconversation

Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com