Antik Yahudi diyarlarının derinliklerinde, halkın dilden dile anlattığı ilgi çekici ve gizemli bir masal vardır. Bu masal, Kaybolan On İsrail Kabilesi ve bu kabilelerin bariyeri olan aşılması zor Sambatyon Nehri etrafında döner. Bu efsanevi nehir yatağı, yüzyıllardır hayal âlemlerimizi cezbetmiş olup varlığı ve koruduğu söylenilen kabilelerin akıbeti hakkında sorular meydana getirmiştir. Bu incelememizde Sambatyon Nehri’nin esrarengiz doğasını ve On Kayıp Kabile’nin etkisini hâlâ sürdüren gizemini araştıracağız.
Sambatyon Nehri Efsanesi
Sambatyon Nehri efsanesinin 2.000 yıl öncesine hatta muhtemelen daha da eskiye uzandığına inanılır. Efsane, milattan sonraki ilk yüzyılda anlatılmaya başlanmış ve o zamandan beri birçok değişiklikten geçmiştir. Çeşitli kültürlerde ve Yahudi yazmalarında, birbirinden bağımsız şekilde oluşan masalların bir türevi olan bu efsanevi nehirden bahsedilir.
Antik Yahudi metinlerine göre Sambatyon Nehri, sıradan bir su yolu değildir. Bu nehrin muazzam bir güçle gürlediği anlatılır ve bu da nehre, geçilmesi imkânsızmış gibi bir görünüm kazandırır. Efsaneler nehrin vahşi akımlarının kulakları sağır edecek bir ses çıkardığından ve bu akımların, ağır kayaları sürükleyerek nehrin muazzam bir güçle akan sularını geçmeyi imkânsız kıldığından bahseder.
Nehrin adı, Sambatyon, İbranice bir kelime olan Şabat’tan (Sabbath) gelir. Sambatyon kelimesinde özel bir fenomene, nehrin azgın sularının durulup kesildiği ancak Yahudilerin nehri geçemeyeceği tek gün olan Şabat’a bir gönderme vardır. [1]
On Kayıp İsrail Kabilesinin Peşinde
MÖ 8. yüzyılda Asurlar tarafından sürülen On Kayıp İsrail Kabilesi, sayılamayacak kadar çok tahmin ve bulundukları yer itibariyle de araştırmaya özne olmuştur. Antik hikâyelere göre bu kabileler Sambatyon Nehri yakınlarında dünyanın geri kalanından izole bir hâldeydiler. Ama bu kabileler hangileriydi? Gerçekten sırra kadem mi bastılar? Yok mu edildiler yoksa asimile mi oldular? Yoksa torunları hâlâ modern dünyadan saklanarak var olmaya devam mı ediyor?
Bir hikâyeye göre nehir, Levililer veya Musa’nın Oğulları’nın önünü keser, bunun yanında Yahuda ve Bünyamin diğer milletlerin arasına dağılır. Olayın bu versiyonunda Tanrı, Levililere onları korumak için nehre giden yolu gösterir ve kimsenin onları bulamaması için arkalarından yolu mühürler. Bu sırada alev alev yanan bir ateş de nehir sakin olduğunda Levi kabilesini yabancılardan korur.
Eldad Hadeni’nin anlattığı hikâye biraz daha farklıdır. Bu hikâyede gizemli bir bulut, cumartesi günü Levilileri saklar. Benzer bir hikâye İslami kaynaklarda da vardır ki bu hikâye günümüze ulaşamayan Yahudi kaynakları ile bir paralellik oluşturabilir. Bu hikâyelerdeki problem, Levililerin İsrailliler ve Yahudilerden ayrıldığını kabul etmenin zor olmasıdır.
İncil, Levililerin Yahudilere karışıp Babil’e birlikte sürgün edildiğini belirtir yani On Kayıp İsrail Kabilesi ile birlikte sürgün edilmemiş olabilirler. Levililer, İsrail bölgesindeki bütün büyük şehirlerde yaşamış olmalarına rağmen Kral I. Yarovam, Levilileri rahip olarak atamaz. Sonuç olarak Levililer de Yahudilere katılır.
MS 6. yüzyıla kadar Yahudi kaynakların hepsi, Sambatyon Nehri’nin On Kayıp Kabile’yi koruduğu hakkında hemfikirdir. O zamanlardaki İslami kaynaklar, Musa’nın soyundan gelen ve Altın Buzağı (yani sahte bir tanrı/puta tapma) günahına girmeyerek tanrısal bir koruma elde eden büyük bir grubu anlatmaya devam eder. Diğer versiyonlar bu günah üzerine yoğunlaşmasa da daha sonraki kaynaklarda bu grubun hakikaten erdemli olduğu anlatılarak On Kayıp Kabile arasına girmesine izin verilir.
Sambatyon Nehri’nin Asıl Konumunun İzinde
On Kayıp Kabile ve Sambatyon Nehri birçok sorunun altında gizlenmeye devam etmektedir. Kilit noktalardan biri nehrin konumudur. Akademisyenler ve kâşifler bu nehrin kesin olarak bulunduğu yeri açığa çıkarma peşine düşmüşlerdir. İleri sürülen konumlar, ilk akla gelecek yerden (Mezopotamya), Çin’e dek uzar gider.
Diğer arama girişimlerine göre Sambatyon Nehri antik bir krallığın bulunduğu Anadolu’nun doğusu ve Kafkasya bölgesinin güneyindeki Ermenistan’da, Orta Asya (Özellikle Kazakistan veya Türkmenistan) ve Mâverâunnehir’deydi (modern Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’ın bazı kısımlarının da etrafını saran tarihi bir bölge).
Aynı şekilde ilginç olan bir diğer soru da bu nehrin coğrafya kitaplarından nasıl kaybolduğudur. Her nasılsa şimdiye kadar bu nehir hakkında elle tutulur hiçbir kanıt elde edilememiştir. Somut, coğrafi işaretlerin yokluğu bu efsanenin devam etmesine ve yalnızca Şabat gününde sakinleşen bir nehir fenomeninin de anlatılmaya devam etmesine olanak vermiştir.
17. yüzyılda Amsterdamlı Rav Menashe ben Israel (1604-1657) Sefer Mikveh Yisrael adlı kitabında babasından duyduğu bir hikâyeyi nakleder. Bu hikâye, Konverso Yahudileri’nin [2] Şabat gününün gelişini belirlemek için kullandığı özel bir “çözüm” üzerine ayrıntılar verir.
Bu hikâyeye göre Yahudi olmayan siyahi bir kişi, cuma günü öğleden sonra Lizbon sokaklarında, elinde içerisinde kıpırdayan kum ve taşlar bulunan camdan bir tas ile dolaşır. Su ve taş numuneleri Sambatyon Nehri’nden alınmıştır. Yahudiler bu Sambatyon ziline şahit olduklarında Şabat’ın yaklaştığını anlar ve dükkânlarını kapatırlar.
Tıpkı nehir gibi On Kayıp İsrail Kabilesi’nin akıbeti de bir spekülasyon olmaktan öteye geçemez. Bu on kabile, Sambatyon Nehri’nin yakınlarında bir yerde, izole bir hâlde kendilerine has kimlik ve geleneklerini koruyor mudur? Yoksa etraflarındaki toplumlara karışıp entegre olmuş ve kendi köklerinden geriye hiçbir iz kalmamış mıdır? Bu soruların cevabı keşfedilmeyi bekler bir hâlde tarihin derinliklerinde yatar.
Kayıp On İsrail Kabilesi Arayışı Sürüyor
Son zamanlarda bilimsel, özellikle de genetik ve DNA analizindeki gelişmeler, On Kayıp Kabile gizemini aydınlatmaya yönelik umudumuzu yeşertti. Genetik araştırmalar ata soylarının izini sürme ve belirli bölge ile nüfuslar arasındaki bağlantıları belirleme potansiyeli sunuyor. Ancak bu çabaların önünde tarihte yaşanan göçlerin karşılıklı etkileşimi, genlerin birbirine karışması ve zaman akışından kaynaklanan önemli güçlükler var. Bu bilmeceyi çözmek için bilimi kullanmak her ne kadar cezbedici olsa da gerçeği ortaya çıkarmak için çıkılan yolculuk hâlâ devam etmekte.
Peki İsrailliler ve On Kayıp Kabile ile bir bağlantın olup olmadığını öğrenmek ister miydin? Antik DNA Kökleri ile her kabile için bir DNA testi geliştirdik. Her test, İsrail kabilelerinden antik bireylerin DNA’ları ile karşılaştırılıyor. Antik DNA’lar sürgünden önce İsrail’de bulunan kafataslarından elde edildi ve yapay zekanın yardımı ile Antik İsraillilerin genomları yeniden düzenlendi. Bu da bize onların genetik olarak modern bireylere ne derece benzediklerini hesaplama olanağı verdi. Bu test ile On Kabile’nin bulunduğu yerin izini sürebiliriz.
Dipnot:
- Yahudilere göre Tanrı dünyayı pazardan cumaya 6 günde yaratmış ve 7. günü kutsal kılıp dinlenmiştir. Böylece Yahudilerin, cuma gün batımından cumartesi gün batımına Şabat olarak adlandırdıkları zamanda herhangi bir iş yapmaları yasaktır, buna seyahat etmek de dâhil. O gün dinlenme ve ibadete ayrılmalıdır. Bu sebeptendir ki Sambatyon Nehri, Yahudilerin geçemeyeceği tek zamanda yani Şabat’ta durulur. (e.n.)
- Orta Çağ’ın sonlarında İspanya ve Portekiz hakimiyeti altında Hristiyan olan Yahudilere denir. (ç.n.)
© Düşünbil® (2023)
Yazar: Dr. Eran Elhaik
Çeviren: Feyza Başak
Çeviri Editörü: Selin Melikler
Kaynak: ancient-origins.net