Sezon 4, çıkarımlar yalnız başına işe yaramazlar.
Uyarı: Sherlock spoiler’ı içerir, peh.
Kurnaz, temkinli, duygusuz. Görünüşe göre bunlar, büyümekte olan hayran topluluklarının belirttiği gibi, Sherlock Holmes’a adanmış, hayali bir dedektifte değer verdiğimiz nitelikler.
Açık gözlü, ama kalpsiz Holmes, gerçek ötesi olan her şeyin karşıtıdır; bu yüzden hikayeleri asırlık bir geçmişi olsa da hala meşhurdur. Kör, genel kabul görmüş yerleşik inançlara karşı çıkmayla ilgili bir arzu vardır onda.
Ancak BBC’nin dedektif hikayelerini uyarlamasında başka bir faktör rol oynuyor. Serinin dört sezonu boyunca, Sherlock cezbedici bir şekilde ukala ve çevresindeki insanları aslında önemsemeyen, insan-ötesi bir zihin ile insanlarla ilişkilenen, iş-takıntılı birine dönüşüyor.
Ve geçtiğimiz haftaki bölüm, Sherlock karakterinin “duygusal bağlam”ın değerini, suçu çözerken ki önemli bir bileşen olarak ilan ederek verdiği bir bölümle sonuçlandı.
Dedektif hayranları size -en azından Benedikt Cumberbatch tarafından oynanan- Sherlock karakterinin, duygusal değer yargılarını, net ve objektif çıkarımlar lehine askıya almak gibi nadir bir yetenek ile kuşandığını söyleyecektir. Umutsuz bir erkek ya da kadın, 221B Baker Caddesi’ndeki ofise girdiğinde onun, burnunu dışa doğru dayalı olarak çevirme eğiliminde olduğunu değil; bunun yerine bilgiyi önyargısız depolayan ve analiz eden bir bilgisayar gibi aldığını görür.
Bu özellik, bölümlerdeki etkileyici suç çözümü ve sahne sahne Cumberbatch çıkmazlarını; seyircileri, polisleri ve nihai arkadaşı John Watson’ı (Martin Freeman) bir klip kesintileri halinde selamlıyor. Bir saat, leke, güneş gözlüğü – analiz için her şey uygundu. Adamın yalnız kaldığında gördüğü soluk önkol dövmesi ve onun hala eski sevgilisine karşı duyguları olup olmadığı (olamazdı, eğer hala kalbi kırık olsaydı dövmeyi çoktan kaldırmış olurdu) Sherlock’a açıkça bir ipucu verdi.
Üçüncü sezona geldiğimizde, iyi taraf şu ki, hızlı tempolu suç çözümü basit bir numara varmış gibi hissettirmeye başladı ve kötü taraf ise insanlardan daha az hissettiğini iddia eden bir patronluk taslama girişimi gibi olmasıydı. Karakter gelişimi üzerine değil de macerayla kurulan bir dizi için bu, zor bir sorundur. Sherlock Holmes çözdüğü davalar kadar kompleks ve ilginç nasıl olabildi? Yaratıcıları Steven Moffatt ve Mark Gattis için cevap basitti: hissetmeyi öğrenmesini sağlayarak.
Serinin yolları açılıyor. Sherlock tekrar tekrar John, Mrs. Hudson, ve Molly Hooper’a imtiyaz gösteriyor. Buradaki espri, kişisel sezgisinin tamamen yokluğu. Sezon 4’teki kusur saçmalıktan fazlası; bu ikilinin işi için de geçerli.
“The Six Thatchers”da Watson’ın eşi Mary, Sherlock’un uğruna hayatını feda eder. Bu hareket Watson’ı en yakın arkadaşına karşı sert ve negatif kılar. “The Lying Detective”de ise Sherlock kendisini bir seri katilin eline vererek John’u kendi huzursuzluğundan kurtarmak için hayatını tehlikeye atarak öne çıkıyor. Suçu çözmenin anahtarı ise John’un arkadaşının refahı konusundaki endişesinin suç çözmeye yönelik bencil heyecanının önüne geçtiğinin farkına varmasıdır.
“The Final Problem”de -söylentiler doğruysa BBC serisinin en sonuncusu ya da en azından bir süre için son olabilir- duygusal hesaplaşmalar, entellektüel hesaplaşmalar kadar değerli olduklarını kanıtlıyor. Bir önceki bölümde Sherlock ve Mycroft’un kendilerinden daha akıllı ve aynı zamanda iki kat tehlikeli olan Eurus (yani “Doğu Rüzgarı”) adlı bir kız kardeşi olduğunu öğrendik. Çocukluk çağındaki şiddet ve kundaklama yüzünden yüksek güvenlikli bir ceza evinde tutuluyor. Fakat Mycroft’tan miras kalan hediyeler yüzünden zalim Moriarty ile denetlenmeyen 5 dakika içinde tüm tesisi devralıyor ve iki kardeş ile Watson’ı bir dizi test için tuzağa düşürüyor.
Eurus’ın -yakından izlenen kişisel alışkanlıkların özünde bencil olduğunu iddia eden bir sosyopat karakter – Sherlock’u bir silah olarak kullanarak kardeşini ve en yakın arkadaşını tek bir kurşun ile öldürmeyi amaçladığı bölümün yarısında belli oluyor. Böyle acımasız bir oyunla uğraşmaktan kendini alamayan Silah, kendisine doğru bakıyor ve sayım yaparak, video ile onlarla iletişim kuran Eurus’tan onları özgür bırakmasını istiyor. Ve öyle de yapıyor; Onun özensizliği ve kelimelerinin altında yatan gerçek niyeti okuma yeteneği onu sıcak sudan alıkoyuyor. Ve Eurus’un perspektifiyle, çocukluktan beri kilitli bir kadın olarak empati yeteneği, davanın merkezinde yerini alıyor.
Sherlock her zamanki tümdengelim sürecinde sıkışmış olsaydı Watson ölmüş olurdu. Böylece, gösteri koşucuları görüşlerini açıkça belirtiyor: nesnel muhakeme önemlidir, ancak duygusal bağlam da önemlidir. Ve bütün serilerin problemleri için bu mesaj, kahraman için yazılmış ve tekrar yazılacak ilginç bir aktı oluşturmak için başarıyla kullanıldı.
Vulture ile yaptığı röportajda Moffat, “Sherlock’un insan bağlantılarını kurma yeteneğine inancı yerleştirmeyi öğrenmek nihai aşama olacak” dedi. Açıkçası, dizimizin hikayesi Sherlock’un bu yolda ilerlemesiyle ilgili, bu şeylerin değersiz olduğunu anlamaya başladıklarından onlardan kazanılabilecek güçlü noktalar var,” dedi.
Duygusal bağlam gerçeği ifade ediyor mu? Tabii ki değil. Bu, yalnızca sayıları değil bireyleri de göz önüne alarak, gerçeklerin gerçeğini daha titiz hale getirmenin bir aracıdır; Sadece nedeni değil, potansiyel etkisini de; Sadece olanları değil, neyin olabilirliğini de.
Yazar: Maddle Crum
Çevirmen: Bilge Demir
Kaynak: Huffington Post
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.