Teb kentinde bulunan ve sanatın oluşum aşamalarının çoğunun izlerini taşıyan bir çift kabartma, Antik Mısır sanatının nasıl oluştuğunu açıkça ortaya koymuştur. Ayrıca yapılan araştırma, kabartmanın hangi bölümlerini hangi sanatçıların yaptığını, çırakların nerede eğitildiklerini ve bunlar gibi birçok bilgiyi tespit edebilmiş durumdadır.
Tüm bulguların bir arada değerlendirilmesi, bu bahsi geçen parçanın nasıl oluşturulduğuna dair âdeta zaman içinde donmuş, anlık ve eşsiz bir görüntü sağlamakta ve Antik Mısır sanatının nasıl oluşturulduğuna dair yeni bilgiler sunmaktadır.
Keşif, MÖ 1473-1458 yılları arasında hüküm süren aynı isimli kadın firavuna ithaf edilmiş Hatşepsut Tapınağı’nda yapıldı. Tapınağın Hatşepsut Şapeli olarak bilinen en büyük odasında, firavuna adaklar getiren bir alayın kabartmaları bulunmaktadır.
Bu konuda bilgi toplayan araştırmacılar; adakları taşıyanları, tahta çıkmış Hatşepsut’u ve sunu seçeneklerinin listesini içeren her biri 100 adet taşıyıcı figürden oluşmuş olan yaklaşık 13 metre uzunluğundaki bu devasa kabartmaları bütünüyle belgelemek için yaklaşık on yıl boyunca çalıştılar. Varşova Üniversitesi’nden Dr. Anastasiia Stupko-Lubczynska, bulguları belgeleme aşamasında, sanat eserindeki kabartma yapım sürecinin çoğu aşamasının izlerini keşfetti. Anstasiia’nın bu çalışması, Antiquity dergisinde yayımlanmıştır.
“Bu kabartmalardaki yöntem, doğrudan duvarlara yapıştırılmış olan plastik film tabakaları üzerine duvar yüzeylerinin 1:1 ölçekte işlenmesiydi. Bu yapılar daha sonra taranmış ve vektör grafikleri olarak işlenmiştir” diyen Dr. Stupko-Lubczynska sözlerine şöyle devam etti: “Bu süreci belgelemekten sorumlu ekibimizin, 3.500 yıl önce bu yapıları oluşturan kişilerin adımlarını taklit etmiş olabileceğini düşünmeden edemedim. Tıpkı bizim gibi eski heykeltıraşlar da iskelede oturup sohbet eder ve birlikte çalışırlardı.”
Arkeologlar, Antik Mısır sanatının nasıl yapıldığını, bu sürecin yapım aşamalarını muhafaza eden yarım kalmış parçalar sayesinde uzun zamandır biliyorlardı. Ancak yapıttaki her bir adım bir öncekini örttüğü için tamamlanmış parçalardan nadir olarak bulgular elde edilir.
Dr. Stupko-Lubczynska, “Duvar yüzeyinin hazırlanmasından usta heykeltıraşın son dokunuşlarına kadar çeşitli oyma işlemlerinin izlerini günümüze kadar getirebilmesinden dolayı şapelin yumuşak kireçtaşı, araştırma için çok umut verici bir malzeme” diye belirtiyor.
Birçoğunun izleri Şapel’de korunmuş olan yedi aşamalı süreç şöyledir:
- Duvarın zımparalanıp taştaki pütürlerin ve bloklar arasındaki bağlantıların sıvanması.
- Duvar yüzeyinin bölümlere ayrılması ve kare bir ızgara uygulanması.
- Ön taslağın kırmızı bir boya ile çizilmesi ve önceden hazırlanmış bir çizimden kopyalanması.
- Taslağın, usta bir sanatçı tarafından siyah bir boya ile detaylar da eklenerek düzeltilmesi.
- Görüntülere eşlik edecek herhangi bir metnin yazılması.
- Tüm ana hatlar tamamlandıktan sonra heykeltıraşların siyah çizgileri takip ederek çalışmalarına başlaması.
- Ve bitmiş kabartma yüzeyinin badanalanıp renklendirilmesi.
Ancak resimlerin nasıl yapıldığına dair izler bulmanın yanı sıra Dr. Stupko-Lubczynska, etkileyici sanat eserlerinin arkasında yatan kişinin kim olduğunu da araştırmak istemişti.
“Antik ıskarpelaların [1] taşta bıraktığı izleri inceleyerek normalde arkeolojik kayıtlarda hiçbir kanıt barındırmayan elle tutulamaz bazı fenomenleri ‘kavrayıp tutmak’ mümkündü”, diye belirtir.
Bu durum, resmin hangi kısımlarının çıraklar ya da daha az beceriye sahip kişiler tarafından ve hangilerinin kendi zanaatlarının ustaları tarafından yapıldığını belirlemeyi de bünyesinde barındırıyordu. Rönesans atölyelerinde olduğu gibi daha az deneyimli olanların başsız gövde, kol ve bacak gibi karmaşık olmayan parçalar üzerinde çalıştığı, daha deneyimli sanatçıların ise karmaşık yüzlerle uğraştığı ve çırakların hatalarını düzelttiği görülüyor.
Her iki grup da son derece zaman alıcı olan baş üzerinde birlikte çalışıyordu. Bu, aynı zamanda daha deneyimli sanatçılar için diğerlerine bir şeyler öğretme şansı da sunuyordu; bir alanda, usta başı yapmaya başlar ve çırak da aynı biçimde bunu bitirmeye çalışırdı.
“Bir yerde, bir ustanın işçiliği öylesine dikkat çekecek kadar ayrıntılıdır ki sanıyorum bunun sebebi, yapım sürecini ondan öğrenen heykeltıraş(lar)ın önünde bu heykeli yapıyor olmasıydı; o ustanın ‘Şuna bakın! Beni kim yenebilir ki?’ dediğini duyar gibiyim.” diyor Dr. Stupko-Lubczynska.
“Genellikle Antik Mısır’da, sanatçıların eğitiminin hâlihazırda devam eden mimari faaliyetlerin dışında olduğuna inanılır ancak Hatşepsut Şapeli’nde yaptığım araştırma, öğretimin kabartmalar yapılırken de gerçekleştiğini kanıtlıyor –bu, bir nevi “iş başında eğitim”dir. Gerçi bunun, her zaman işe yaradığı söylenemez– keza araştırma, çırağın kendi kısmını yapmadığı için bir başın yarım kaldığını da tespit etmiştir.
Dr. Stupko-Lubczynska, bu proje kapsamında oluşturulan sanat eserlerinin detaylandırılmış kayıtlarının, bireysel sanatçıların ustalıklarının tanımlanmasına olanak sağlayacağını umuyordu. Ancak sanatçılar, Antik Mısır tarzına uygun aynı türden bir eser oluşturmak için çalışıyorlardı ve bu da bir figürün X ustası veya Y çırağı tarafından yapıldığını gösterebilecek her türlü orijinallik ibaresini maskeliyordu.
Yine de birbirlerinin birer yansıması olan kabartmaların her biri üzerinde farklı bir grubun çalıştığını ve bu gruplar arasında küçük farklılıklar olduğunu tespit etmek mümkün olmuştur. Örneğin, güney duvarda bulunan bir çömlek, ip üzerinde kil bir kap olarak gösterilirken kuzey duvarda ise bu çömlek, metal bir kap olarak gösterilmektedir.
Bu grupların, standart bir işlemden başka bir yöne sapmak zorunda kaldıkları zamanlar da olmuştur. Örneğin heykelin baş kısmının yanında bulunan bazı hiyeroglif yazıtlar, normalden daha geç eklenmiş gibi görünmektedir. Bu da heykeltıraşların bu yazıtların tüm ana hatları boyanmadan önce çalışmalarına başladıkları anlamına gelmektedir. Büyük ihtimalle bunun sebebi, baş oymacılığı yapan heykeltıraşların yoğun uğraşılarından dolayı kâtiplerin duvarın o bölümünü kullanmalarının mümkün olmamasıdır.
Bu kabartmalar bir araya geldiklerinde, sadece Antik Mısır sanatının nasıl oluşturulduğuna değil, aynı zamanda sanatçıların yaşamının nasıl olduğuna dair az bulunur bir bakış açısı sunmaktadır. Yani farklı deneyimlere sahip insanların nasıl farklı işlevleri ve sorumlulukları olduğuna, grupların iş bölümünü nasıl yaptığına, ustaların “iş başında eğitimi” nasıl kolaylaştırdığına, eğitilenlerin nasıl hatalar yaptığına ve bu hataların nasıl düzeltilmesi gerektiğine dair bir bakış açısı sunmaktadır. Dolayısıyla bu 2 boyutlu kabartmalar, işin başında bulunan Antik Mısırlıların 3 boyutlu bir anlık görüntüsünü sunuyor.
Dipnot:
- İskarpela, çoğunlukla marangozluk işlerinde ahşap, taş, metal gibi sert malzemeleri oymak, kesmek, şekil vermek için kullanılan bir el aletidir. (ç.n.)
©® Düşünbil (2023)
Yazar: Markus Milligan
Çeviren: Beyza Şen
Çeviri Editörü: Selin Melikler
Kaynak: heritagedaily.com