Stedman Jones, Karl Marx: Greatness and Illusion isimli kitabında, Marx ve düşünceleri hakkında oldukça eleştirel çıkarımlarda bulunuyor. Marx’ın rakipsiz bir ekonomist-filozof olduğu kanısına karşı çıkıyor ve Kapital’de eksik bulduğu çıkarımlara değiniyor. 21. yüzyılda, önemini hala muhafaza eden düşünür hakkında Jones’un görüşlerine atıfta bulunan Karl Marx: False Consciousness isimli makaleyi, Müleyke Barutçu, Düşünbil Dergisi için çevirdi.
Komünizm yaklaşık 30 yıl önce çöktü, fakat Karl Marx’ın etkisi hala canlılığını muhafaza ediyor. Marxist yaklaşımlar bugün yayımlanan bazı tarih ve sosyoloji çalışmalarında kullanılıyor. 1848’de Friedrich Engels ile yazılan Komünist Manifesto dahil, Marx’ın çalışmalarının modern dünya üzerindeki etkisi belki de sanıldığından çok daha fazladır. Manifestonun on temel talebinden hemen hemen dört tanesi, buna “devlet okullarında tüm çocuklar için ücretsiz eğitim” ve “artan oranlı veya müterakki gelir vergisi” dahil, pek çok zengin ülke tarafından karşılandı.
Marx adına, Londra Queen Mary Üniversitesi’ndeki Gareth Steadman Jones’tan daha iyi bir kılavuz olamaz. Yeni bir kitabında, şu ana dek yapılan çalışmalarda ekseriyetle fakru zaruret içinde harcanan Marx’ın yaşamına ilişkin zengin tasvirler sunuyor. Almanya doğumlu “Karl” (yazar kitabında ondan bu şekilde bahseder), uyku uyumaksızın aralıksız üç veya dört gün çalışır ve sürekli hastadır ( “tam mevsimine uygun yemekler, tütsülenmiş balık, havyar ve Moselle şarabı, bira ve likör ile salamura edilmiş salatalık turşusu”na dayanan katı diyetinin de neredeyse hiç faydası olmaz). Hoş olmayan bir izlenim bırakır: kibirli, ırkçı ve mütemadiyen Engels’ten para alan.
Bu tür detayları ilgi çekici bulan okurlar için, 1999’da basılan Francis Wheen’in Marx biyografisi daha iyi bir seçim olacaktır. Zira, Stedman Jones’un kitabı, Marx’ın yazdığı felsefik ve siyasi bağlama yoğunlaşan entelektüel bir biyografiden çok daha fazlasıdır. Jones, 1841’de felsefe doktorasını tamamladı ve sanayileşmenin sonuçları ve modern dünyada dinin yeri hakkında hararetli tartışmalarla kuşatıldı. “Aristokrat ekonomisinin Avrupa kolu” olduğu gerekçesiyle halk arasında dudak bükse de, aslında, The Economist’in sıkı takipçisiydi.
Genel kanının aksine, Marx komünizmi icat etmedi. Pierre-Joseph Proudhon (1809-65) ve İngiltere’deki Çartizm hareketi dahil olmak üzere Radikaller, modern günümüz okuyucularının “Marxist” – “siyasi eşitlik kazanmak, mülkiyetin kaldırılması”; “işgücü ordusu rezervi”- olarak tanımlayacakları dili ve daha fazlasını uzun süredir kullanıyordu.
Öyleyse, Marx’ın çorbadaki tuzu ne? O, zamanının çoğunu diğer radikallerle uzlaşamayarak, özellikle de “burjuva ekonomistleri”nden birine benzeyen Proudhon’a hamle yaparak geçirdi. Daha mühimi ise, özellikle 1867’de basılan Kapital‘de, kapitalizmin nasıl işlediğine dair kapsamlı bir teorik tanım getirme girişiminde bulundu.
Onun Kapitalizm tanımlamasının güzelliği basitliğinden kaynaklı. Kendi deyimiyle, her gün işçiler, kendileri için gerekenden daha fazla bir eşya değeri üretti; kapitalistler de bu artan kısma el koydu. Emekçiler bu üretim fazlasına el süremedi bile çünkü sermaye (makine, binalar vb.) sahibi değildiler. Fakat daha fazla ürettikçe, daha fazla sermaye oluşturdular, böylelikle de kapitalistlerin üstünlüğü kuvvetlendirildi. “Görünürde eşit ve adaletli alış-verişe dayanan bir sistem, sıklıkla, alış-veriş için, taraflardan sadece birine fazladan kazanç sağlar.”
Stedman Jones, Marxist eğilimleri olan bir tarihçidir. Bu itibarla, okuyucu, büyük adam Marx’ın fikirlerinin yankılandığı bir tasdik metni bekliyor olabilir. Fakat, pek çok bölümde yazar ziyadesiyle eleştirel. Örneğin, Marx’ın “siyasal iktisattaki gelişmelere dair lütufkar olduğuna” dikkat çeker; bu bir hatadır zira o zamanda alan içinde hızlı değişiklikler devinim halindedir. Jones, ayrıca, pek çok neo-Marxist’in teorinin bilinmeyen hazinesi olarak gördüğü tamamlanmamış bir eser olan Grundrisse’in, “temel çıkarımlarında kusurlar”ın olduğunu savunuyor.
Stedman Jones, Kapital‘in kimi bölümleri hakkında bile eleştirel. Örneğin, bir bölümde, Marx bir muammayı çözmeye çalışır. Değişen arz ve talep seviyeleri bir ürünün fiyatının neden yükselip düştüğünü açıklar; fakat neden o ürünün denge fiyatının o olduğunu açıklamaz. Örneğin, niçin çilekler elmalardan daha pahalıdır?
Bilmeceyi çözmek için Marx, “emek-değer kuramı”na başvuruyor. Bir ürünün fiyatının, ürünü ortaya çıkarırken sarfedilen emek süresince belirlendiğini söylüyor ki bu da emekçilerin nasıl sömürüldüğünü gösterir. Fakat, “ilişkisel albeniyi veya eşyaların işe yararlılığını gözardı ediyor,” der Bay Stedman Jones. Marx’ın pek çok öğrencisinin hissiyatını kısa ve öz biçimde açıklıyor: Kapital‘in yoğun, teorik kısımlarını dikkatle okuyun, ve ne kadar uğraşsanız da, orda akıl almaz bir çok şeyin olduğu sonucundan kaçmak mümkün olmayacaktır.
Stedman Jones’un gözünde bu türden bir çalışmanın gerçek değeri, İngiliz emekçi sınıfının karşılaştığı günbegün yaşam hallerinin belgelendirilmesinde yatıyor. Marx, “istatistiklerin olağanüstü zenginliğini, resmi raporları ve basın röportajlarından kesitleri” sadece, hayatın, dünyanın endüstriyel anlamda en gelişmiş ülkesinde yaşayan pek çok insan için ne denli zor olduğunu göstermek amacıyla sentezlemiş. Yine de, onun bile empirik araştırmasının kusurları var. Mesela, 1850’lere kadar açık bir biçimde iyileşen yaşam standartlarının objektif ölçülerine yeteri kadar dikkat etmiyor.
Bu kitabın verdiği izlenim, Marx’ın “rakipsiz bir ekonomist-filozof” olarak ününün isabetsiz olduğu. Marx, Kapital‘i çoklu cilt halinde yazmayı planlamıştı. İlkini tamamladı. Fakat sıra ikincisini yazmaya geldiğinde, aşılamaz entelektüel güçlüklerle karşılaşacağını anlaması üzerine, hastalığı bahane etti (araştırmayı başka şekillerde yapmanın oldukça mümkün görünmesine rağmen). “Karl” 19. yüzyılın entelektüel gelişmelerinin en civcivli zamanlarında yaşadı. Fakat efsane her zaman gerçekten daha etkileyicidir.
Çeviri: Müleyke Barutçu
Kaynak: The Economist