• 8 Ocak 2021
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Sofistler, pratik doğruluğa ulaşmak için retorik ve tartışmayı kullanırlardı.

  • Sofistler pratik doğruluğa retorikle varmayı mutlak Hakikate (Sofya) (1) varmaya yeğlerlerdi.
  • Teknikleri Aristo, Platon ve Sokrates tarafından ağır bir şekilde eleştirilmişti.
  • Asha Rangappa ve Jeniffer Mercieca, Sofist tekniklerin, özellikle de yanlış bilgilendirmenin farkına varmak ve onunla savaşmak açısından faydalı olduğunu yazdılar.

Augustus’un Mark Antony ile görülecek bir hesabı vardı. Mark Antony, sevgilisi Kleopatra ile Doğu Roma İmparatorluğu’na taşındığında hak talep etmişti. Augustus bunu kabul etmedi. Antony’nin resmi vasiyetnamesini Roma Senatosunda okudu. Bu vasiyetname, Antony’nin her şeyi fettan Mısırlı metresine ve çocuklarına bırakmayı planladığını anlatıyordu, bu fikir Romalıların güçlü kadınlara karşı sahip oldukları korku ve önyargıyı tetiklemişti. Yabancı olmak Kleopatra’nın pek de işine yaramamıştı. Antony vatan haini ilan edilmişti.

Peki ya sorun neydi? Vasiyetname muhtemelen sahteydi.

Aslında sahte olup olmadığı hiçbir zaman bilinemeyecek. Yine de Augustus’un propaganda çalışması amacına ulaşmıştı. Hatta rakibinin itibarını zedelemek için madeni paralara Antony karşıtı sloganlar bile bastırmıştı. Roma İmparatorluğu’nun kaderi yalnızca onların mücadelesine bağlanmıştı.

Yanlış bilgilendirme yeni bir kavram değil. 1835 yılında New York Sun gazetesi, ayda yaşam bulunduğuna dair yarım düzine makale yayımlamıştı. H. G. Wells’in aynı isimli kitabından uyarlanan radyo yayını, “Dünyaların Savaşı” da daha uzun yıllar akıllardan çıkmayacak gibi görünüyor. Nazi propagandası o kadar etkili oldu ki günümüzde bir grup insan Yahudi Soykırımı’nın hiç gerçekleşmediğini düşünüyor. İnsanlar aşıların otizme neden olduğuna bile inanıyorlar.

Günümüzde güçlerin çakışması baş döndürücü bir propaganda ve yanlış bilgilendirme cümbüşü oluşturuyor: politik manipülasyon, kasıtlı cahillik, sosyal medya, anti-entelektüalizm, bilimsel cehalet (2), YouTube… Asıl soru yanlış bilgilendirmenin her zaman var olup olmayacağı değil (ki var olacaktır), bununla nasıl savaşılacağıdır. İşte bu konuda Sofistleri dikkate almalıyız.

Bu öneride bulunanlar; Yale Üniversitesi öğretim üyesi ve CNN analisti Asha Rangappa ile Amerika politik söylem tarihçisi Jennifer Mercieca. Platon’un Sofistliğe karşı kuşkuculuğunun farkında olsalar da Sofistler tarafından kullanılan “söz bilime ait akıllıca hilelerin” işleyen bir demokrasi için gerekli olduğuna inanıyorlar.

Sofistler öncelikli olarak varlıklı dinleyicileri kaparlardı. Para karşılığında onlara eğitim verir, müzik ve diğer sanat dallarının yanı sıra retorik öğretirlerdi. Sokrates, Platon, Aristo ve Ksenofon gibi filozoflar sofistleri pek sevmez; Sofistliğin sözlerde derinlik yaratamayacak kadar çabasız olduğuna inanırlardı. Sokrates Hakikat (Sofya) üzerine methiyeler düzerdi; öğrencisi Platon da Sofist retoriğin dinleyicileri manipüle ettiğini düşünürdü. Sofistlik, Sofya’ya öncülük ediyor olamazdı.

Gelgelelim Mercieca ve Rangappa, Platon diyalektiğinin politik kararları çözümlemekte yeterli olmadığına inanıyorlar. Sokrates’in Hakikat konusundaki ısrarı on yıllardır bellek ve algı üzerine yapılan sinirbilim araştırmalarının bize gösterdikleri sonuçlar doğrultusunda tartışılabilir bir konumdadır. Neredeyse sekiz milyar insanın yaşadığı bir gezegende tek Hakikate ulaşmak imkânsız bir şey; bu büyüklükteki bilgileri işleyebilecek şekilde tasarlanmamışız. 2500 yıl önce bile Sofistler Phronesis ya da pratik doğruluk adına büyük uğraşlar vermişler. Aralarındaki küçük farkın çok şey değiştirdiğini biliyorlardı.

“Sofistler demokrasinin uygulanabilmesi için doğruluk üzerinde nasıl fikir birliğine varılabileceği gibi gerekli becerileri öğretmişlerdir. İnsanlara, dinleyicileri kendi savlarına ikna etmek ve çetrefilli politik kararları çözmek için nasıl tartışma yaratabileceklerini anlatmışlardır.”

Profesör Mercieca ve hukukçu Rangappa, mesleklerinin felsefeden çok sofistliğe yakın olduğunu iddia ediyorlar. Oysaki sofistlik genellikle samimiyetsizlikle anılır, tam olarak toplum içerisinde deneyimlediğimiz ortak gerçekliği yansıtır.

Kendimizi sofistliğin güncel kullanımına kaptırmamalıyız. Kelimelerin anlamları zaman içerisinde değişir: “Uğurlu” olarak bilinen Hindu svastika’sı Naziler tarafından kullanılmıştır; etimolojik köken anlamı “efsane” ya da “hikâye” olan mitoloji, yalan olduğu söylenen mit ile eşanlamlı hale gelmiştir. Oysa mitolojiler uydurma değillerdir, kültürlerin dayanaklarıdır.

Sofistlik doğru kullanıldığında, Nihai Hakikat değil pratik doğruluğa dair bir argüman sunar. Bu bağlamda, Sofistler ve Budistler tartışma hususunda ortak görüştelerdir. Keşişlerin, eleştirel sorgulamayı sık sık alkışlarla veya yüksek sesle öne çıkardıkları bir kültürleri vardır.  Alkış, (hatta koan) (3) kulağa bir yol ya da doğruluktan bahsediyor gibi gelmese de uygun durumlarda çok derin anlamlara gelebilmektedir. Tüm ilimler mantıklı değildir.

Demokrasi için tartışmalar gereklidir. Ne yazık ki sosyal medya platformları iç gözlem ve diyalog yerine daha çok düşmanlık ve trollük (4) üzerine tasarlanmış. Ekranlar pandomimlerin ucuz taklitleri gibi. Yazarın sesi yerine kendi sesinizle okur, onların tartışmalarından anladığınızı eğip bükersiniz. Yakın ilişkinin eksikliği gerilemeyi beraberinde getirir. Zil henüz birinci raunt için çalmadan dövüşün bittiğine inanırsınız.

Yanlı bilgilendirme özellikle dijital çağda daha sinsi. Sosyal medya platformları komplo teorilerinin hızlı bir şekilde yayılmasına olanak sağlıyor. Bu günlerde ikna etmenin özellikle de gösterişçi hali, aşı karşıtı ve 5G karşıtı paylaşımlar yapıp “sadece soru sorduğunu” iddia eden sağlık fenomenlerinin sık sık yaptığı bir şey haline geldi. Sonra da “taraf tutmadıklarını” iddia ediyorlar. Mercieca ve Rangappa’nın da sonraki düşüncede ima ettikleri üzere sorun; George Bush dolayısıyla adı kötüye çıkan bir zihniyeti destekleyen, felsefi fikir görünümlü “ya bizimlesin ya bize karşı” propagandasıdır.

“Propaganda ve yanlış bilgilendirme rıza almadan ikna etme çabasıdır: Aslında yazarlar ‘olguların’ çeşitli versiyonlarını sunarak bizi ikna etme çabalarını bizden saklamaya çalışıyorlar. İletişimin bu hali akıl yerine manipülasyona dayalı sonuçlar doğurabiliyor. Propaganda ve yanlış bilgilendirme, hakikat arayışında ortak bir teşebbüs yerine inançsızlığın sadakatsizliğe dönüştüğü bir krallık yaratıyor.”

Mercieca ve Rangappa, sözlerine propaganda otoriterlerce tercih edilen bir itaat aracıdır diye devam ediyorlar. (Keza Platon da demokrasi yanlısı değildi; herkesin Hakikate erişim hakkı olduğunu düşünmüyordu.) Günümüze gelince, yazarlar Twitter’ın, Trump’ın yazdıklarının doğruluğunu kontrol ettiğinden bahsediyorlar: kralın herhangi bir şeyini sorgulamanın “taraf” tutmak anlamına geldiği zamanlarda, Hakikati kavrama konusunda son derece yetersiz birinin bile kullanabileceği eski bir demokratik yöntem. Karizmatik figürlerin bu “her şey dâhil” modası bizi belirsizlikler içinde bırakıyor. Kültler de böyle şekilleniyor.

Mercieca ve Rangappa, sağlıklı bir demokrasinin merak ve tartışmayı, mutlak olsa da güvenilemez Hakikat arayışı yerine Sofizmle daha uyumlu taktikleri teşvik etmesi gerektiği sonucuna varmışlar.

“Tartışmalar yerine suçlamalar, ikna etme yerine boyun eğme, demokratik diyalogla bağdaşmaz. Antik Yunanlılar demokratik normları değil de sorgulanmamış propaganda ve yanlış bilgilendirmeyi reddederler. Biz de öyle yapmalıyız.”

Amerika sağlıklı değil. Günümüzün modern Augustusları madeni paralara sloganlar bastırmaktan daha beterlerini yapıyorlar. Bu yönetim, merak yerine sert eleştiriyle ödüllendirilen sosyal koşulların teşvik edilmesine destek oldu. Propagandayı sorgulayan (teknolojik ya da bize bahşedilen işletim sistemlerinin doğasını yeniden başlatacak) bir düzenek bulunana kadar yapıcı tartışmalar bize daima antik tarihe ait gibi gelecektir.

Dipnotlar: 

(1) Bilgelik.­ (ç.n.)

(2) Bilimsel cehalet sosyolojisi, bilimde cehaletin incelenmesidir ve bilimsel bilgi sosyolojisinin tamamlayıcı bir alanıdır. Cehalet üzerine yapılan sosyolojik çalışmalar dışında agnotoloji isimli bir cehalet bilimi de bulunmaktadır. (ç.n.)

(3) Zen Budizm’inde mantıklı düşünceyle cevaplanması mümkün olmayan, yalnız sezgilerle anlaşılabilen hikâye, diyalog ya da sorulara verilen addır. (ç.n.)

(4) İnternet’te insanların keyfini kaçırmak ya da münakaşa başlatmak için tohum ekmeye çalışmak, çeşitli şekilde alaycı söylemlerle kişilere hakaret etmek veya dolaylı olarak rahatsızlık vermek. (ç.n.)

 ©® Düşünbil (2021)

Yazar: Derek Beres
Çevirmen: Feyza Nur Okut
Çeviri Editörü: Onur Demir
Kaynak: bigthink.com


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com