• 10 Ağustos 2016
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

“Cinsel ilişki, Uyuşturucu ve Rock and Roll.” Kısa bir zaman öncesine kadar, bu arsızlıklara verilen cevap bunlardan uzak durmayı salık verir nitelikteydi: “uyuşturucu kullanma, evlenmeden önce cinsel ilişkiye girme, şu saçma müziği kapat.” Bunlara karşın, işte size çok hoş bir fikir: “Sadece uyuşturucuya hayır.” Eğer bu bakış açısı dikkate alınsaydı, hayat endişeli ebeveynler ile çocukları ve vatandaşlarının ahlaki karakterlerini muhafaza etmeye çabalayan hükümetler için çok daha kolay olurdu.

Fakat, uyuşturucu kullanımına yönelik farklı bir yaklaşıma göre, riyazet de, aşırı düşkünlük kadar ahlaksızca olabilir. İnsanların madde kullanımına yabancı olmadığı Antik Yunan’ı göz önüne alırsak, Aristoteles herhangi bir şeyin eksikliğinin o şeyin fazlalığı kadar kötü olduğunu ve bizim ortada bir yeri hedeflememiz gerektiğini savunur. Filozoflar bunu “itidal” olarak adlandırmışlardır ve Aristoteles bunun erdemli bir hayat yaşamak için ideal bir koşul olduğuna inanmıştı.

Eğer ahlaki spektrumun bir ucunda her gün tamamıyla harap olmak duruyorsa, ötekinde de ise hiç uyuşturucuya dokunmamak vardır. Sağduyu ise “itidalin” uyuşturucu kullanımına ara sıra göz yumacağını söyleyecektir. Aristoteles’e göre, eğer iyi bir insan olmak ve iyi bir hayat sürmek istiyorsanız, olmanız gereken yer iki uç noktanın ortasıdır. Bütün iyi şeyler aşırıya kaçmamakla olur, öyle değil mi?

Yani bütün iffet-fürüşler yanılıyor mu? Belki de riyazetin yolu sizi iyi bir hayattan ziyade düşkünlüğün olduğu bir hayata sürükleyecektir.

@Marcelo Faria
@Marcelo Faria

Felsefedeki herhangi bir problem gibi, bu da o kadar basit değildir. Erdem gösterdiğimiz durumun gerçekten erdemli olmayı gerektirip gerektirmediğini test etmemiz gerekir. Örneğin, çoğu insan, tamamıyla yozlaşmış bir sebebe sadık olmak konusunda onur duyulacak bir durum olmadığını ve aynı şekilde, eğer gerçekten Aristoteles’in “yaşamaya değer bir hayat” dediği şeye katkıda bulunmuyorsa, uyuşturucu konusunda ölçülü olmanın da bir erdem olmadığını düşüneceklerdir.

Uyuşturucuların yaşamaya değer bir hayatın parçası olması gerekli mi sorusuna cevap verebilmek için, insanların bu uğurda sundukları nedenlerin –gelişmiş deneyimler, hayal kurma, bilinç değişikliği, duygusal düzen, vs.– iyi olup olmadığını sorgulamamız gerekir.

Pek çok erken dönem ahlakbilimci için, sarhoşluk bir ahlaksızlık olarak görülmştüre; çünkü sarhoş olduğumuzda mantıklı iş göremeyiz. Onlar akıl yürütme kabiliyetinin bizi insan olarak tanımlayan bir şey olduğuna inanmışlar ve rasyonelliğimizi baltalayan herhangi bir şeyin ahlaki olmadığına hükmetmişlerdir.

Bu argümanı kabul etsek bile, buradan uyuşturucu konusunda tamamıyla iffet-füruş olmamız gerektiği sonucu çıkarılamaz. Her madde bilincinizi makul davranamayacağınız kadar fazla etkilemez Gerçekte, pek çoğumuz “sorumlu sarhoşlar” olabiliriz. İçki içebilir, aynı zamanda, alınması gereken kararları da alabiliriz. Ancak eğer herhangi bir maddeyi –kafein, alkol veya meth olsun- aldığınızda herhangi bir sorumluluk duygusu sürdüremiyorsanız, ahlaki tercih bütün bunları almamak yönünde olmalıdır.

Uyuşturucu kullanımının rasyonellik bağlamında düşünülmemesi gerektiğini ve onları almayı değerli kılanın tam da bizim zihnimizi değiştirmesi olduğunu düşünen başka filozoflar da vardır. Psikolog Abraham Maslow, uyuşturucuların insanlara “doruk yaşantısını”, yani layıkıyla açıklanmamış ancak mantığımızı aştığı için kesinlikle insan hayatını değiştirebilecek bir şeyi, sağlayabileceğine inanmıştır. Maslow için, bu tecrübeler tabiatı gereği çoğunlukla dinidir, ona bütün yaratı ile birlik olma hissi vermektedir.

Bir diğer psikolog, William James, azot oksidin (nam-ı değer nang) Maslow’un “doruk yaşantısı”na ulaşmanın sırrı olduğunu düşünüyordu. Azot üzerine yaptığı deneyleri detaylandıran bir sürü makale yayınladı. James, doruk yaşantısına giden bu izleğin herkes için geçerli bir yol olup olmadığını hiç tartışmadı; ancak onun velut yazıları uyuşturucu kullanımının ara sıra bir bira içmek ile aynı olduğunu düşünen birisinin portresini de çizmiyor. James onların bütünüyle farklı olduğunu ve böyle de düşünülmesi gerekli olduğunu öne sürmüştür.

Bu her iki dünya görüşünün de –rasyonalizm ve daha aşkın tutum– ortak bir noktası vardır: kişinin neden uyuşturucu aldığıyla ilgilenmek. Rasyonalistler, eğer niyetiniz bilincinizi değiştirmekse, bundan hoşlanmazlar. William James, kişinin gerçek bir sonuç almaksının daima kafasının güzel olmasını muuhtemelen sığ bulurdu.

Aristoteles de muhtemelen onunla aynı fikirde olurdu. Aristoteles neyi neden yaptığımızı sorgulama kabiliyetimizin bizleri, sadece içgüdüyle ve duyularla hareket eden, diğer hayvanlardan ayıran şey olduğunu düşünmüştür.

Bu, bizlere uyuşturucu ve etik hakkında somut bir şey bırakmaz, ama hiç olmazsa iyi hayatı tanımladığını düşündüğümüz şeye ve uyguladığımız yöntemin birbirini tutup tutmadığına daha dikkatli bakmamız gerektiğini öne sürer.

 Eğer tutarlı bir kullanıcıysanız, bilincinizi neden değiştirdiğiniz ve rasyonaliteye ne kadar değer verdiğiniz hakkında düşünün. Eğer hiç kullanmıyorsanız, alkol gibi yasal maddelere nasıl yaklaştığınız üzerine düşünün –yoksa siz de bilincinizi başka bir yolla mı değiştiriyorsunuz?

Yazar: Matthew Beard
Çeviren: Yusuf Buhurcu
Kaynak:Vice 


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com