Amerikan yerlilerinin toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili belli başlı fikirler edinmesi Avrupalıların Kuzey Amerika’yı işgalinden sonrasına denk gelir. Amerikan yerlilerinin dünyasında, erkeklerin ve kadınların kabileleri tarafından “normal” karşılanmak için uyması gereken kurallar yoktu. Üstelik hem erkek hem kadın karakteristiğine sahip insanlar her şeyin iki yönünü görebilecekleri düşünüldüğü için doğa tarafından ödüllendirilmiş olarak algılanırlardı. Indian Country Today’e göre bütün yerli topluluklar şu toplumsal cinsiyet rollerini tanıyorlardı: “Dişi, Erkek, Çift Ruhlu Dişi, Çift Ruhlu Erkek ve Trans”.
“Her kabilenin kullandığı farklı terimler vardı ancak genel kitlenin anlayabileceği evrensel bir terime ihtiyaç duyuldu. Birkaç örnek vermek gerekirse, Navajo’lar Çift Ruhlulara Nádleehí (dönüşüm geçirmiş) diyorlardı; Lakota’larda Winkté kadın gibi hareket etme güdüsü duyan erkekler için kullanılırken; Ojibwe’lerde Niizh Manidoowag (Çift Ruhlu); Cheyenne’lerde ise Hemaneh (yarı erkek yarı kadın) ifadeleri kullanıyordu. “Çift Ruhlu” ifadesinin İngilizce’de evrensel bir terim olarak kullanılması amaçlandığı için bunu yerli dillere (ve yerli dillerden) her zaman aynı anlam ile çevirmek mümkün değildir. Örneğin, Iroquois Cherokee dilinden çevirmek mümkün olmasa da Cherokee’lerin “erkek gibi hisseden kadın” ve “kadın gibi hisseden erkek”ler için kullandığı farklı ifadeler vardır.”
Amerikan yerlilerinin “Çift Ruh” kültürü, Avrupalıların yok etmek ve unutturmak istediği şeyler arasında ilklerdendi. Amerikan ressam George Catlin’e göre çift ruh geleneği tarih kitaplarına girme imkânı olmadan çok önce ortadan kaldırılmıştı. Catlin’in ifadesiyle bu gelenek “tamamıyla kayda geçmeden önce yok edilmeliydi.” Bununla birlikte, yerlilerin cinsiyet anlayışlarının izini saklamaya çalışanlar sadece beyaz Avrupalılar değildi. Indian Country Today’in ifadesine göre “İspanyol Katolik papazlar, çift ruh geleneğini de içeren geleneksel yerli inançlarının ve tarihin yok olması amacıyla Aztek’lerin birçok metnini tahrip etti.” Hıristiyanların bu çabalarıyla beraber Amerikan yerlileri kendilerine sunulan cinsiyet rollerine uygun biçimde giyinmek ve hareket etmeye zorlandı.
Kayıtlı tarihte en çok takdir gören çift ruhlu kişi manidar biçimde Onları Bulan ve Onları Öldüren olarak adlandırılan bir Lakota savaşçısıydı. Osh-Tisch erkek olarak doğmuş, bir kadınla evlenmiş ancak kadın kıyafetleri giyip bir günlük hayatını kadın olarak yaşamıştır. 17 Haziran 1876’da bir kabile üyesini Rosebud Creek Savaşı sırasında kurtarması ile Onları Bulan ve Onları Öldüren ününe kavuşmuştur. Korkusuz bir cesaret örneği. Aşağıda Osh-Tisch ve karısının bir resmi de bulunmakta.
Amerika’nın yerli kültürlerinde bireyler, maskülen ya da feminen olmalarıyla değil kabileye olan katkıları üzerinden değerlendirilirdi. Ebeveynler çocuklarından cinsiyet rollerine uygun davranmalarını beklemez ve hatta çocukların kıyafetleri de cinsiyet belirtmezdi. Bir insanın nasıl sevmesi gerektiğiyle ilgili belli fikirler ya da idealler yoktu; sevgi, yargı ya da tereddüt içermeyen doğal bir eylemdi.
Çift ruhlu olmakla ilgili olumsuz yargılara rastlanmaz, dolayısıyla kabile içinde nefret içeren olaylar veya kendilerini karşı cinste ya da her iki cinste birden bulan ve böyle tanımlayan bu seçilmiş kişilere yönelik şiddet olayları görülmezdi.
“Çift Ruhlu insanlar Avrupalılar gelmeden önce Amerikan yerlileri tarafından saygı gören insanlardı ve çift ruhluların bulunduğu aileler şanslı sayılırdı. Amerikan yerlilerinin inançlarına göre dünyayı her iki cinsin gözlerinden görebilen insan Yaratıcının bir armağanıydı.”
Dini etkiler “toplumsal cinsiyet çeşitliliği”ne ciddi önyargılar getirdi ve bu durum vaktiyle açıkça alternatif veya androjen olanları iki seçenekten birini seçmeye zorladı. Ya hayatlarını saklanarak ve açığa çıkma korkusuyla yaşayacaklar ya da hayatlarını sonlandıracaklardı. Birçoğu ikincisini seçti.
İnsanların, herkesin doğanın onların olmasını istediği insanlar olarak özgürce yaşamasına izin verdiği bir dünya hayal edin. Can yakmadan, yargılamadan, utanç olmadan. Gerçekten özgür olduğumuz bir dünya hayal edin.
Yazar: Pearson McKinney
Çeviri: Büşra Alparslan
Kaynak: Bipartisan Report