Amerika Birleşik Devletleri başkanı “Önce Amerika” diye seslendiğinde, seçmenlerini mutlu ediyor. Bunu anlayabiliyorum. Fakat küresel bir bakış açısından bakıldığında, bu ifade geçerli değil. Bugün her şey birbiriyle müşterek olarak bağlantılı.
Yeni gerçeklik, herkesin diğer herkese bağımlı oluşudur. Birleşik Devletler özgür dünyaya liderlik eden bir ülke. Bu sebepten, başkanını küresel seviyedeki problemlerle ilgili daha fazla düşünmeye çağırıyorum. İklimi koruma veya küresel ekonomi gibi konularda ne ülkesel sınırlar ne de dinsel sınırlar vardır. Bu gezegenin üzerinde her birimizin birer insan evladı olduğunu anlamanın zamanı geldi. İstesek de istemesek de bir arada var olmak zorundayız.
Tarihin bize gösterdiği şudur; insanlar yalnızca kendi uluslarının çıkarlarını gözettiklerinde, [elimizde kalan] çatışma ve savaştır. Bu öngörüsüzlük ve geri kafalılıktır. Üstelik gerçek dışı ve miadını doldurmuştur. Kardeşçe yaşamak barışa, şefkate, aklı başındalığa(1) ve daha fazla adalete giden tek yoldur.
“Bu gezegenin üzerinde her birimizin birer insan evladı olduğunu anlamanın zamanı geldi. İstesek de istemesek de bir arada var olmak zorundayız.”
Din, belli bir seviyeye kadar bölünmenin üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. Fakat tek başına din yeterli olmayacaktır. Küresel ve laik etik anlayışları bugün klasik dinlerden çok daha önemlidir. İçinde inananları ve ateistlerle birlikte tüm inanmayanları da barındıracak bir küresel etiğe ihtiyacımız var.
Benim dileğim şudur ki, bir gün, resmi eğitim gönül eğitimine, aşkı öğretmeye, şefkate, adalete, affetmeye, aklı başındalığa, hoşgörüye ve barışa önem addetsin. Bu çeşit bir eğitim anaokullarından, üniversitelere kadar gereklidir. Toplumsal, duygusal ve erdemli öğrenimden bahsediyorum. Gönülleri ve zihinleri bu modern çağda eğitebilecek, dünya çapında bir girişime ihtiyacımız var.
Bizim eğitim sistemlerimiz şimdilerde, esas olarak maddi değerlere ve bir insanın irfanının(2) çalıştırılmasına odaklanıyorlar. Fakat gerçek bize öğretiyor ki, idraka(3) yalnızca anlamakla ulaşmıyoruz. Bizler daha çok içsel değerlere ehemmiyet vermeliyiz.
Hoşgörüsüzlük nefrete ve bölünmeye yol açıyor. Bizim çocuklarımız çatışmaları çözmekte en kullanışlı yolun şiddet değil, karşılıklı konuşma olduğunu bilerek büyümeliler. Genç nesillerin, dünyanın herkes için daha barışçıl bir yere dönüşmesine dair çok büyük bir sorumluluğu var. Bunlar ancak ve ancak biz sadece beyni değil, kalbi de eğitirsek gerçeğe dönüşebilir. Geleceğin eğitim sistemleri insanın içtenlik, birlik hissiyatı, insaniyetlik ve sevgi gibi yetilerini güçlendirmeye önem vermeliler.
Ben daha da açıklıkla görüyorum ki ruhsal esenliğimiz dinlere değil, özümüzdeki insan tabiatına bağımlıdır – iyiliğe karşı doğal alakamız, şefkatimiz ve başkaları için önem ve özen gösterişimiz gibi. Bir dine bağlı olup olmamamızdan öte, hepimiz esas ve yoğun olarak kendi içimizde insanî güzel ahlakın kaynağına sahibizdir. Bizim bu ortak etik temelini beslememiz gerekmektedir.
Dinlerin aksine, ahlak, insan doğasının içinde köklenmiştir. Etik aracılığı ile biz, yaratımın korunmasında çalışabiliriz. İnsanın bir arada var oluşuşunun temeli özdeşleşebilmektir(4). Benim inanışıma göre insanın gelişimi rekabete değil, birlikte çalışmaya bağlıdır. Bilim bunu bize gösteriyor.
İnsanlığın kocaman tek bir aile olduğunu öğrenmemiz gerek. Hepimiz kardeşiz: fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak. Fakat biz hala benzerliklerimiz yerine farklılıklarımızın üzerine yoğunlaşıyoruz. Oysaki, her şeyden öte, her birimiz aynı şekilde doğup, aynı şekilde ölüyoruz.
- Dalai Lama, Tenzin Gyatso, Tibet’in Nobel barış ödüllü manevi lideridir. Bu gazete yazısını çok satan yazar ve televizyon gazetecisi Franz Alt ile birlikte yazdı. Bu eser, “Dünyaya Bir Çağrı: Ayrışma Zamanında Barışa Giden Yol” başlıklı kitaplarından uyarlanmıştır.
Yazar: Tenzin Gyatso
Çevirmen: Alara Bilgici
Kaynak: Los Angeles Times
Çevirmen Notları
(1) Aklı başındalık: Mindfulness: Budizm’den arıtılmış bu teknik terimi burada aklı başındalık diye tercüme ediyoruz. Diğer bazı yerlerde bu bilinçli farkındalık olarak çevrilmiştir. Bir kişinin duygularını, düşüncelerini ve bedensel hissiyatlarını idrak edip, onları kabul ettiği, bir terapi tekniği olarak da kullanılan, farkındalığın şimdiki anda yoğunlaştırılmasıyla erişilen ruh hali olarak genellenebilir.
(2) İrfan: Understanding: Bu kelime fiil haliyle ele alındığında anlamak, isim hali ile ele alındığında anlayış olarak çevrilmektedir. Makale içerisinde kullanıldığı gibi isim haliyle çevirmek gerekseydi, bir insanın anlayışı demek gerekirdi. Fakat Arapçadan dilimize geçmiş irfan kelimesini bu çeviri için kullanmayı uygun gördük, zira irfan, gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, Dalai Lama’nın understanding kelimesi ile vermek istediği anlamla birebir örtüşmektedir.
(3) İdrak: The reason: Akıl, Anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme, algılama.
(4) Özdeşleşmek: Empathy: Empati yeteneği. Bu terim geniş anlamıyla, insanın karşısındakini anlamak adına kendisini başkasının yerine koyması şeklinde tanımlanır. Fakat felsefi olarak bu tip bir düşüncenin mümkün olmadığını bilen Dalai Lama’nın empati terimini kullanırken söylemeye çalıştığı şey bundan biraz farklıdır. Empatiyi özdeşleşmek olarak çevirmeyi uygun gördük, zira özdeşlik yazı boyunca kendisini hissettiren, insanın ilerleyişi içerisinde kavranmasının ve kabul edilmesinin zorunlu olduğu bir kavramdır. İnsanın diğer bütün insanlarla aynı olduğunun ve insanlar arasında devlet ya da din gibi farklılıkların, kendilerini belirli ortak konularda özdeş görmeleri gerektiği gerçeğini değiştirmeyeceklerini açıklar. Dolayısıyla, mevzu kişinin karşısındakiyle aynı konumda olabilmesinden öte, karşısındakinin kendisinin dengi olduğunu takdir edebilmesinin meselesidir.
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.