Yeni bir kitap, Steve McCurry’nin 30 ülkeyi kapsayan okur fotoğraflarını bir araya getirir. Sırbistan’da bir çelik atölyesinden Keşmir’deki bir sınıfa kadar, basılı dünyanın gücünü açığa çıkarıyor.
Paul Theroux, yeni Phaidon kitabı “Steve McCurry: On Reading” (Steve McCurry: Okumak Üzerine) eserinin önsözünde şöyle yazar: “Okurlar nadiren yalnız ya da sıkkındı; çünkü okumak, bir sığınak ve bir aydınlanmadır… Bu bilgelik bazen görünür durumdadır. Bana öyle geliyor ki, okuma eylemi sırasında insanın yüzünde her zaman parlayan bir şey vardır.”
Bu parlaklık, ister İtalya’da bir müzede başı eğik bir kadın olsun ya da Kabil’deki bir sokak satıcısının kararlı ifadesinde, kitap boyunca görülür. Geçtiğimiz 40 yıl boyunca, Magnum fotoğrafçısı, basılı dünyada düşünceli insanları gösteren bir fotoğraf koleksiyonu biriktirdi.
Bazıları daha sıradan, yanan bir fırının önünde, bir elinde gazete diğer elinde sigara olan bir adam gibi; diğerleri ise kendinden geçmiş, bir çift devasa iskelet bacağının ya da kendilerine yaslanan filin farkında değil gibi görünürler. Hepsi bambaşka bir diyara yolculuğa çıkmıştır.
McCurry, büyük Macar öncüsünden etkilenmiştir. Steve McCurry: “Efsanevi fotoğrafçı André Kertész ile otuzlarımın başında New York’a taşınmamdan hemen sonra tanıştım,” der, kitabının girişinde. “Dikkat çekici fotoğraflarının çoğu okuyan insanlara aitti. 50 yıllık bir süreçte çekilmişlerdi ve 1971’de basılan ‘Okumak Üzerine’ adlı kitabında toplanmışlardı.” McCurry’nin yeni kitabı, kendisinin ifadesi ile “benim Kertész’in sanatına, ilhamına ve dehasına olan hürmetim.”
Modern Sanat Müzesi fotoğraf küratörü, John Szarkowski, 1973 tarihli “Looking at Photographs” (Fotoğraflara Bakarken) kitabı hakkında şunları yazar: “Kertész hiçbir zaman kasıtlı, analitik tanımla ilgilenmedi; 1912’de fotoğrafçılığa başladığından beri, eliptik bir manzaranın, beklenmedik detayın, gündelik anın devrimini aradı – epik olmayan fakat lirik gerçeği.”
McCurry’nin fotoğrafları bu anlardan oluşur, yazılı dünya tarafından emilmiş insanların anlık bakışları, çoğu fotoğraflandığından habersizdir. İsviçreli şair, romancı ve ressam Herman Hesse, 1920 tarihli “On Readin Books” (Kitap Okuma Üzerine) adlı makalesinde neyin bir tam tüketici tecrübe olabileceği hakkında kapsamlı bir tanım yapar. “Hayal gücümüz ve yeteneğimiz birleşme noktasında en yüksek noktada olduğunda, biz artık kağıtta ne yazdığını okumayız; fakat okuduğumuz şeyden bize ulaşan dürtü ve ilham dalgalarında yüzeriz.”
“On Reading”deki fotoğraflar, bizi dünyadan çıkaran ve onun hakkında daha çok şey öğrenme isteği uyandıran bir şeyi açığa çıkarır. “On her Brain Pickings blog”unda Maria Popova okumanın değişik rollerini tanımlar. “Kafka için kitaplar, ‘içimizdeki donmuş nehir için bir baltadır’; Carl Sagan için, ‘insanların sihir yapabildiğine bir kanıttır’, James Baldwin için, ‘kaderimizi değiştirmek için bir yoldur’; Neil Gaiman için, ‘en derin insan gerçekleri için araçtır’; Polonyalı Nobel Ödüllü Wislawa Szymborska için, ‘özgürlük için son sınırımızdır’.” İddiasına göre Galileo. “okumayı insan üstü güçlere sahip olmak gibi görür.”
“On Reading”e yazdığı önsözde Theroux, Langston Hughes ve Zora Neale Hurston’da olduğu gibi, Baldwin’in eserlerinde okumanın nasıl olduğunu, kendisinin dünyaya bakışını nasıl değiştirdiğini anlatır. “Bir okurun kurgusal bir karakterin iç dünyasına girişi benim için her şeydir ve duyarlılığımı şekillendirmiştir ve Amerikan hayatı konusunda bana rasyonel bir çekişme anlayışı kazandırmıştır.”
Bu fotoğrafta, McCurry, bir tapınağın önünde torununa kitap okuyan bir kadını yakalamış. Thereoux kendisinin ne zaman bir okur olduğunu açıklar. “Çoğu okur, kendilerinin kitaplara olan aşkını dinledikleri hikayelere dayandırırlar. Babam, kardeşlerim ve bana yatmadan önce Define Adası’nı okurdu; annem ise bize Beş Çinli Kardeş, “the Snipp”, Snapp Snurr serisi, Sonny Fil ve birçok Dr. Seuss kitabını okurdu… Daha geniş bir dünyaya olan ilgim erken gelişmişti.”
Hesse, 1930 tarihli “The Magic of the Book” (Kitabın Mucizesi) makalesinde okumanın değişken doğasını özetler: “İnsanın doğadan bir hediye olarak almadığı fakat kafasından uydurduğu dünyalar arasında, kitapların dünyası en muhteşemidir… Kelime olmadan, yazılı kitaplar olmadan, tarih olmaz, insanlık kavramı olmaz. Ve eğer herhangi biri küçük bir alanı, tek bir evi ya da tek bir odayı insan ruhunun tarihini, kuşatmaya çalışmak isterse ve onu kendinin yapmak için, bunu ancak kitapların bir toplamı olarak yapabilir.”
Hesse, “Tüm insanlar için kelimeler ve yazılar kutsal ve sihirlidir,” der. “İsimlendirme ve yazma, temelde sihirli işlemlerdir, doğanın sihirli fetihleri aracılığıyla ve her yerde yazma hediyesinin bir kutsal kökeni olduğu düşünülür. Birçok insan için, yazma ve okuma, sadece ruhbanlık sınıfı için ayrılmış gizli ve kutsal bir sanattır.”
Theroux önsözünde sihrin doğasını tanımlar. “Bir kurguyu okumanın en güzel kısmı, okurun kendi aile fertleri ya da arkadaşlarınınkinden çok kitaptaki karakterlerin iç dünyası hakkında bilgi sahibi olmasıdır. Okur olmayan iletişime girmeyi imkansız kılan okuma tecrübesinin yoğunluğu kurgusal karakterlerin gerçek, örnek, trajik, komik ve erişilebilir gözükmesinin nedenidir… Büyük kitaplar, Melville’in Typee eserindeki Polinezya Cenneti gibi ya da Orwell’in İngiliz distopyası 1984’teki gibi, okura bazen örnek teşkil eden bir dünya olduğunu itiraf eden bir büyü yaparlar.”
Theroux’nun iddialarına göre McCurry’nin fotoğrafları “ne kadar yazdığımın görsel bir kanıtıdır: okurun kendi kendi ele geçirmesidir, parlak bir bakıştır, yalnızlık hevesidir, rahat bir duruştur, çabanın tekilliğidir, keşif hissidir ve eğlencenin bir önerisidir.”
Dünyada halen yazılı kelimeleri akıllı telefonlara tercih eden insanlar mevcut. 1930’larda Hesse, “Gelecekte kitabın ortadan kalkmasından korkmamıza gerek yoktur. Aksine, eğlence ve eğitim için gerekli ihtiyaçlar diğer icatlar yoluyla tatmin edilecektir, dahası kitaplar onurlarını ve yetkilerini geri kazanacaklardır. İlerleme ile birlikte en çocukça sarhoşluk bile, yazının ve kitapların ebedi bir işlevi olduğunu anlamaya zorlanacaktır.”
Hesse şu sonuca varır: “Söz konusu formülasyonların yazım yoluyla yapılmasının ve yazılarla bu formülasyonların ele alınmasının, sadece önemli yardımlar değil, fakat aslında insanlığın bir tarihe ve sürekliliğe sahip bir bilince sahip olabileceği tek araç olduğu ortaya çıkacaktır.”
Yazar: Fiona Macdonald
Çevirmen: Tuğba Ahçıoğlu
Kaynak: bbc
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.