Bu, büyük sosyal ve siyasi sorunlar karşısında gün geçtikçe daha tanıdık gelen bir soru. Bu soru ve benzerleri – “fakat en önemli konu bu mu?” ve “çabalarımıza değer mi?” – bir sağduyu felsefesine işaret ediyor: büyük sorunlara odaklan ve gereksiz şeyleri kafaya takma. Toplumsal cinsiyete dayalı yüzde üçlük maaş farkı teoride önemli olabilir fakat aktivistler hangi alanda mücadele edeceklerine dair zor kararlar vermeli. Ve kaynaklar sınırlı olduğunda, nispeten küçük ölçekli olan zararlar anında ilgiyi gerektirmiyor. Fakat bu popüler felsefe yanlış ve tehlikeli. Küçük ölçekli zararları göz ardı etmek etik bir hata ve onları ihmal etmenin beklenmedik bir şekilde büyük sonuçları olabilir. Ekolojik zarardan toplumsal cinsiyete dayalı maaş farkına ve ırka dayalı adaletsizliğe kadar, küçük ölçekli zararların birikimiyle ortaya çıkan büyük sorunlar, buna sebep olan her bir zararın ilgiye değmediğini düşündüğümüz zaman bağışıklık kazanıyor.
Bu türden “küçük” zararlara bir örnek düşünün. Patron bir çalışanı ofisine çağırıyor. Ona “uyuşturucu testin pozitif çıktı” diyor. Çalışan bugüne kadar hiç uyuşturucu kullanmadı ve sonucun hatalı olduğunu biliyor. Dahası, bu kuşkulu uyuşturucu testi beyazlardansa siyahların daha büyük bir yüzdesini tanılıyor. Kokain testi pozitif çıkan siyah çalışanlar yüzde bir daha fazla.
Bu hikaye, yakın zamanda mahkeme önüne gelen, bir çalışanın saç kökü alınarak yapılan ve (i) uyuşturucu kullanımı ile (ii) uyuşturucudan çevresel etkilenme arasında ayrım yapmada başarısız olan bir uyuşturucu testinin mevzu bahis olduğu bir vakayı yansıtıyor. Çalışanlar, saçlarının başka kişilerin uyuşturucu kullanımına maruz kaldığı bir partide veya konserde olmak gibi basit bir sebeple “uyuşturucu bağımlısı” olarak addedilmiş olabilir.
Bir grup çalışan, saç testinin ırka dayalı ayrımcı bir etkisi olduğunu ileri sürerek hukuki yollara başvurdu. Daha doğru bir uyuşturucu testi bu tür bir ırksal etkiye sahip olmayacaktı. Davayı çalışanlar kazandı fakat benzer “küçük” zararların dayanağına dair yaygın bir hukuki tartışma bulunuyor. Bazı ABD mahkemeleri küçük ölçekli zararları, ayrımcılık karşıtı kanunların amaçları doğrultusunda “önemsiz” olarak kabul ediyor: yüzde birlik bir zarar üzerine eğilmeye değmeyecek kadar küçük.
Benzer bir mantık diğer bağlamlarda da ortaya çıkıyor. Toplumsal cinsiyete dayalı maaş farkı çoğu zaman küçük ölçekte olduğu gerekçesiyle ciddiye alınmıyor. Bazıları, yüzde yirmi oranında bir maaş farkı öncelik vermeye değer olabilirdi fakat sadece yüzde üç oranındaki bir maaş farkını bu kadar büyütecek ne var, yorumunda bulunuyor.
Bu mantık “etik matematikte” klasik bir “hatayı” içeriyor. Merhum filozof Derek Parfit etik mantıkta bu türden beş hatayı açık bir şekilde belirtti. Parfit’in ele aldığı etik hatalardan biri küçük etkileri göz ardı etmektir. Ayrımcı bir uyuşturucu testinin verdiği zarar küçük olabilir. Fakat Parfit, küçüklüğün bir etkiyi ya da sonucu tamamen ihmal etmek için iyi bir neden olmadığını ileri sürdü.
Parfit, bu görüşü açıklamak için bizi çölde bulunan çok sayıda susamış kişiyi ve bir kaç kilometre ötedeki bir su tankerinin yakınındaki, litrelerce suya erişimi olan aynı sayıda diğerkâm kişiyi hayal etmeye davet etti. Su tankerinden kendisi için yarım litre su alan diğerkâm bir kişi, her bir susamış kişinin içebileceği su miktarını çok az düşürecektir. Fakat eğer bu tür küçük etkiler önemsizse, diğerkâm kişilerin hepsinin kendisi için su almasına itiraz edilmemelidir. Parfit bunun açıkça yanlış bir kanı olduğunu düşündü. Bu tür küçük etkiler önemsiz değildir.
Fakat belki bazı kişiler, bu tür sosyal sorunların bazılarının gerçekte küçük ölçekli zararlara yol açmadığını iddia edebilir. Bu sorunlar daha ziyade küçük olasılıklara sahiptir. İşten çıkarılma bazı çalışanlara büyük bir zarar verebilir fakat uyuşturucu testinin herhangi bir çalışanı adil olmayan bir şekilde etkileme ihtimali çok küçüktür. Fakat olasılık dışı oldukları için etkilerini ciddiye almamak Parfit’in ifade ettiği diğer hatalardan biridir. Bunu anlamak kolay: Rus ruleti oynamanın yarattığı tehlikenin gerçekleşme olasılığı düşüktür, fakat konu dışı değildir.
Ne küçüklük ne de olasılık dışı olma zararları tamamen göz ardı etmeye sebep olarak gösterilebilir. Fakat küçük ölçekli zararlar (kaçınılmaz bir şekilde sınırlı olan) ilgimizin büyük bir kısmına değer mi? Şaşırtıcı bir şekilde, evet. Bir kişinin hayatında veya bir grupta birden fazla küçük ölçekli zarar birikimli büyük etkilere neden olabilir. Sosyal yapımız, birbirini pekiştiren görece küçük ölçekli zararların oluşturduğu ağları içerir. Çok sayıda küçük ölçekli etkinin her biri önemsiz ve ele almaya değmez kabul edildiğinde, birikimli son durum büyük bir toplam etkiye sahip olacaktır.
Birbirini pekiştiren bazı küçük ölçekli zararların nasıl birikimli büyük etkilerinin olacağı gayet açık. Küçük ölçekli çevresel etkileri düşünün. Bazı bireysel eylemler çevreye zarar veriyor, bazıları ise etkisiz veya yarar sağlıyor. Eğer bu etkiler rastgele dağıtılmış olsaydı, daha az endişelenebilirdik. Gün be gün gerçekleşen etkinlikler gerçekte çevreye daha çok zarar veren etkiler doğruyor. Bu küçük ölçekli zararların kayda değer birikimli etkisi açıktır.
Benzer bir yapı diğer alanlarda daha sinsice çalışıyor. Bazı işe alım politikalarının engelli, kadın veya belirli bir ırka ait kişilere zarar verdiği görülürken, diğer politikalar etkisiz olarak ya da bu gruplara yarar sağlıyor gibi görünüyor. Fakat işler her zaman bu şekilde ilerlemiyor. Onun yerine bu küçük ölçekli etkiler aynı yöne işaret ediyor: Zarar. Bazı gruplar çoğu zaman daha geniş ve derin birikimli bir zararlar ağı ile karşı karşıya kalıyor. Eğer bu zararlar rastgele dağıtılmış olsaydı, onlara okyanustaki önemsiz küçük damlalar olarak davranmak daha cezbedici olabilirdi. Fakat bazı dezavantajlı gruplar için bu türden zararlar çoğu zaman zehirli bir musluktan gelen tek bir damladır. Zararlar kendi başına küçüktür fakat hep birlikteyken zehirleyicidir.
Sadece “en büyük” konulara odaklanmak bu endişeleri kolayca gölgede bırakabilir. Şüphesiz, ilerleme her cephede mümkündür – büyüğe karşı küçük ayrımı çoğu zaman yanlış bir ayrımdır. Fakat büyük önceliklerin ardındakilere bakmak, birikimli küçük ölçekli zararların göze çarpan ortak deneyimini ortaya çıkarır. Bu tür sorunlara şahsen alışık olmayanlar bile kendilerini küçük ölçekli zararlara maruz bırakan toplumsal sınıflara hızlıca girebilir. Bilim insanları, yaşlı Amerikalıların %50’sinin Alzheimer olacağını, her dört kişiden birinin bir noktada engelli olacağını, Amerikalıların yarısının beklenmedik giderleri karşılayamayacağını ve Amerikalılarının dörtte birinden azının üç aylık acil durum fonuna sahip olacağını raporluyor. Son derece yaygın gerçeklerin herhangi biri – Alzheimer veya başka bir hastalık, kaza, işten çıkarılma – sizi hasta, engelli veya işsiz gibi yeni bir kategoriye sokabilir.
Bu tür zararların ciddiyeti grup üyeleri ya da farklı gruplar arasında önemli ölçüde değişir. Fakat bu ortak deneyim, küçük ölçekli ve birikimli zararların önemini fark etmek için bir dayanak sağlar. Hiçbir küçük sorun, sırf “daha büyük” öncelikler olduğu için önemsiz değildir ve birikimli etkileri göz önünde bulundurulduğunda bu zararları şimdiden ele almak hayati önem taşır.
Sosyal gelişime çare, herhangi bir kişinin gerçek bir sorununu ele almak için çok küçük görüp tamamen göz ardı etmeyi reddetmekle başlar. Ve zannedilenin aksine, görünürde küçük olan sorunlar biraz ilgi ayırmayı gerektirir. “Fakat bu gerçekten önemli mi” sorusuna yeni bir felsefe ile yanıt vermeliyiz: Eğer bir şey önemliyse, gerçekten de önemlidir.
Yazar: By Kevin Tobia
Çevirmen: Ece Milli
Kaynak: thephilosophicalsalon
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.