Felsefenin önemi nedir? Bu sorunun çeşitli cevapları var. Öncelikle merak etmek, soru sormak doğal şeylerdir. Çocuklar, soru sormaktan yorulmadıkları için muhteşem birer filozofturlar. Fakat doğal olanı yapmakla görevli olmadığımızı ya da felsefe yapmanın doğal olmadığını düşünebilirsiniz. İkincisi, felsefi düşünce zevklidir. Soru sormaktan ve ihtimalleri düşünmekten mutlu olabiliriz. Belki de bu nedenle Plato, felsefe için “o muhteşem zevk (that dear delight)” demiştir. Buna rağmen, bunun size uymadığını düşünebilirsiniz. Üçüncüsü, felsefenin kullanılabilirliğinden etkileniyoruz. Her türlü bilgi, kullanılma potansiyeline sahiptir ve felsefe, biraz da olsa bilgi ve bilgelik ortaya çıkarıyorsa değerlidir. Yine de siz, maddi karşılığı olmadığı sürece bilgiye ya da akla önem vermiyor olabilirsiniz.
Son olarak, felsefi düşüncenin, desteklenmemiş ideolojiye, gayri meşru otoriteye, asılsız inançlara, temelsiz propagandaya ve sorgulanabilir kültürel değerlere karşı bizi koruduğunu iddia edebiliriz. Bu tür güçler, eğer onları anlamazsak ve onlara eleştirel bakamazsak bizi manipüle edebilirler. Bu, kültürel değerlerin reddedilmesini gerektirmez; sadece onlar üzerine derinlemesine düşünülmelidir. Öteki türlü, bizim değerlerimiz, fikirlerimiz ya da inançlarımız olamazlar – kulaktan dolma bir şekilde kabul etmiş oluruz. Tüm bunlara karşılık, derin düşünmenin yorucu olduğunu, cehaletin mutluluk olduğunu ve otoriteye ve geleneklere güvenmenin kültürü koruduğunu söyleyebilirsiniz.
Tüm argümanlarımızı akla uygun şekilde reddedebilirsiniz. Kesin argümanların eksikliğinde bireyler, felsefenin değerli olup olmadığına kendileri karar vermelidir. Akıl, bilgi, varlık, ün, zevk ya da herhangi başka bir şey peşinde koşmanın değip değmeyeceğine biz karar veririz. En sonunda, biz, felsefenin öneminin, insan hayatını zenginleştirmek için derinlemesine düşünme, sorgulama, temaşa ve merak etme olduğuna inanıyoruz. Socrates’in “sorgulanmayan hayat, yaşamaya değer değildir.” sözüne inanıyoruz. Ben buna inanıyorum.
Felsefenin öneminin sorgulanması aynı zamanda eğitimle ilgili konularla iç içe geçer. Eğitimin amacı nedir? Yalnızca pratik teknikler mi öğrenilmelidir? Sadece mesleğini icra etmesine yardımcı olan tekniklerde uzmanlaşmış bir hemşire ya da fizikçi düşünün. Bu durum onu gerçekten iyi bir hemşire ya da iyi bir fizikçi yapar mı? Çoğumuzun cevabı “hayır” olur. Bireyler, hayat ve insanlar hakkında ders veren felsefe, edebiyat, psikoloji ya da tarihten öğrenebilecekleri sezgi, şefkat ve iletişim becerileri gibi kişisel özelliklere ihtiyaç duyarlar. Gerçek eğitim, teknik eğitimden daha fazlasıdır. Yine de, maddiyat dünyadaki en önemli şeyse aklın alakasız olabileceğini kabul ediyorum.
Fakat kendinize şunu sorun: Ağırlık kaldırmak sadece onları yer çekime karşı itmek midir? Hayır. Ağırlık kaldırarak fiziğimizi değiştirmeyi, hedeflerimize ulaşmayı umuyoruz ve efor sarf etmeden hiçbir şeyin elde edilemeyeceğini öğreniyoruz. Ve bu süreçte bedenimiz değişiyor. Benzer olarak eğitim, farkındalığımızı arttırarak, dogmacılığımızı yıkarak, eleştirel düşünme yeteneğimizi parlatarak ve en iyi şekilde mutlu ve bilge olmamız için yol göstererek bizi değiştirir. Gerçek eğitim, zihnimizi geliştirir. Jiddu Krishnamurti, bu konu hakkında şunları söylemiştir:
“Neden eğitimli olmak için uğraşıyoruz? Sadece sınavları geçip bir işe girmek için mi? Ya da eğitimin amacı bizi gençken hayatın tüm aşamaları için hazırlamak mı? Kesin olan bir şey var ki hayat, sadece işten, uğraştan ibaret değildir. Hayat, engin ve derindir. Büyük bir gizemdir. İnsan olarak var olduğumuz kocaman bir dünyadır.
Bertrand Russell, “The Problems of Philosophy”de bu konudan şu şekilde bahseder:
“Felsefe hakkında bilgisi olmayan [kişi], sağduyudan, kendi yaşıtlarının ya da uluslarının inançlarından ve üzerine düşünülmüş sebeplerin onayı ya da işbirliği olmaksızın zihinlerinde büyümüş olan inançlardan ortaya çıkan hapsedilmiş bir yaşam sürer. Böyle bir [insan] için dünya kesin, sonlu, açıktır; ortak nesneler sorgulanmaz ve alışılmadık olasılıklar kesinlikle reddedilir. Felsefeye başlar başlamaz, aksine, en gündelik şeylerin bile, sadece çok eksik cevapların verilebileceği sorunlara yol açtığını görürüz. Felsefe…. özgürleştirici şüphe bölgesine hiç gitmemiş olanların bile inatçı dogmatizmini ortadan kaldırır…”
Son olarak yirminci yüzyılın büyük tarihçisi ve filozofu Will Durant’ın “Pleasures of Philosophy”nin önsözünde bahsettiği felsefenin önemi görüşüne bir bakalım:
“Felsefe, cüzdanlarımızı doldurmaz… Cüzdanlarımızı doldurmamız ve yüksek ofislerde çalışmamız gerekiyorsa da cahil, aklı şekillenmemiş, vahşice davranış gösteren, karakteri oturmamış, karmaşık arzuları olan ve körü körüne zavallı insanlar mı olmalıyız?
Günümüzde kültürümüz yüzeysel ve bilgimiz tehlikeli. Çünkü mekanizma konusunda zenginiz ama amaçlarımız yetersiz… Dünyayı eşi benzeri görüşmemiş bir hızla hareket ettiriyoruz ama nereye gideceğimizi ya da gittiğimiz yerde yorgun ruhlarımız için mutluluk bulup bulmayacağımızı hiç bilmiyoruz ve hiç düşünmedik. Bizi gücümüzle sarhoş eden bilgimiz tarafından tahrip ediliyoruz. Ve akıl olmadan kurtulamayız.”
Eğer değeri, maddiyatla ölçersek size felsefenin değeri ile ilgili sağlam argümanlar sunamam. Fakat gerçek, güzellik, iyilik, adalet ve bilgelik gibi kavramlar gerçek değeri temsil ediyorsa, elli yıl önce felsefeye âşık olduğum için kendimle gurur duyarım.
Çeviren: Cansu Balku
Kaynak: reasonandmeaning
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.