Aileler çocuklarını doğum anından önce hayal ederler. Çocuk doğum anından aylar hatta yıllar önce ailenin zihninde doğmuştur. Anne-baba, zihinlerindeki hayali çocuk ile doğan gerçek çocuğu bir tutar ve bu da gerçekte var olan çocuğun yanlış yetiştirilmesine neden olur. Peki nasıl?
Birçok aile çocuğundan şikayetçidir. “Her şeyini yapıyoruz; ama yine de istediğimiz gibi biri olmuyor.” “Bu çocuk benim çocuğum olmaz.” “Çok şımarttık; bu yüzden böyle oldu.” “Bu çocuk niye böyle anlamıyorum.” Bunun gibi birçok söz işitebilirsiniz ailelerden. Oysa çocuklar neredeyse sıfır kültürel bilgi ile yaşama adım atarlar. Bu nedenle çocuk bir bakıma ailenin aynasıdır ve anne babayı yansıtır. Ancak aileler çocuklarının sorunlarını kendi sorunları olduğunu kabul etmedikleri gibi tüm suçu çocuğa yönelterek kendi sorumluluklarından kurtulurlar.
Freud’un çocuk cinselliği çalışmaları üzerinden çok sular aktı ve sonraki dönemlerde birçok çalışma oldu. Bu çalışmaların birçoğu psikanalitik yönelimli çalışmalardır. Bu çalışmalar ışığında çocuk ve aile ilişkilerine baktığımızda aslında aileler geçmişlerinde yapamadıkları veya olmak isteyip de olmadıkları rol ve görevleri çocuktan bekleyerek geçmişlerindeki kırıklıkları gidermeye çalışmaktadırlar. Anne-baba, doğan çocukları ile değil zihinlerinde yarattıkları çocuk modeli ile iletişim kurmaya çalışırlar. Böylece gerçekte olan çocuk ile düzgün iletişim kuramazlar. Hedefledikleri şey çocuğun gereksinimleri değil, hayallerindeki çocuğun durduğu nokta ile ilgilidir.
Çocuklar kültürel yaşama kastrasyon ile geçer; yani bir tür yoksunluk duygusu ile! Çocuk eksikliği duyumsadığı noktada simgesel düzenin içine girer. Her şeyi karşılanan ve ağlamasına dahi izin verilmeyen çocuklar simgesel düzene, yani toplumsal yaşamın kuralları içine girememektedir. Simgesel düzene giremeyen çocuk, anne babanın kurduğu hayali tuzağın içine düşmektedir. Hayali düzende çocuk istese de ailenin istediği gibi biri olamamaktadır, olsa olsa anne babası gibi hayali ilişki içinde biri olacaktır.
Çocukların da ayrı bir birey olduğunu unutmamalıyız. Elbette ki kendi düşüncelerimiz çocuğun yaşamında büyük rol oynamaktadır. Çocuğunu erişemeyeceği rol ve hedefler belirleyip de o çocuğun gelişim aşamalarında yanında olmamak, ihtiyaçlarına kulak kabartmamak ve çocukla sağlıklı iletişim kurmamak çocuğu hayali bir düzende takılmasına sebep olur. Çocuk ile sağlıklı bir ilişki kurulamıyorsa çocuk ailesinin sıkıntılarını yansıtmaya başlayacaktır. Zaten ortada sağlıklı bir anne-baba yoksa çocuk orada bir ayna işlevi görmeye başlar ve hayali bir ilişki içindeki ailenin tutsağı olur. Sağlıksız anne baba sağlıksız bir çocuk yaratır.
Örneğin bazı çocuklar 5 yaş civarlarında sokakta oyun oynarken altına kakasını yaparlar. Anne-baba hemen paniğe kapılıp çocuğunun bir sorunu olduğunu düşünür. Bu durum yani çocuğun sokakta oynarken dışkısını yapması elbette ki bir sorun olduğunun göstergesidir. Ancak bu sorun anne babadan kaynaklanabilmektedir. Sert ve çocuğu ile yalnızca emir vererek iletişim kuran bir anne çocukta bu tür problemlere neden olabilir. Ya da baba karşısında pasif bir anne eşinin korkusu nedeni ile çocuğuna (eşinin kendisine davrandığı gibi) sert davranabilir. Yine bu da çocuk üzerinde olumsuz bir etkiye neden olacaktır. Anne baba çocuğu ile kurduğu bu ilişkiyi doğal gördüğünden asla bu sıkıntıların kendilerinden kaynaklandığını göremeyecektir. Çünkü kendilerinin yanlışlarını da doğal görmektedirler.
Eğer çocuğunuz 5 yaşını doldurmadan zihinsel veya psikolojik sıkıntılar yaşıyorsa mutlaka bir terapist veya psikanaliste başvurulmalıdır. Ancak burada terapist veya psikanaliste gidecek olan çocuktan öte anne baba olmalıdır. Anne baba kendi sorunlarını çözebildiği oranda çocuğuna sağlıklı bir yaşam sunabilir. Elbette ki anne babanın kendi sıkıntılarının farkına varması ile başlar çocuğun sağlıklı olup olmaması. Çocuklardaki sıkıntılar büyük oranda anne babanın kendi içinde çözemedikleri sorunları yansıtmaktadır ve terapist veya psikanalist yardımı ile bu sorunlarından kurtulabimektedirler.
Terapist veya psikanalist seçiminde dikkatli olunmalıdır. Her doktor veya psikolog terapist veya psikanalist değildir. Çok farklı alanlarda çok farklı yöntemler bulunmaktadır. Çevrenize danışarak ya da birkaç terapist veya psikanalist deneyerek sorunlarınıza çözüm sağlayabilirsiniz.
Elbette ki en büyük ilaç sevgidir. Çocuklarınızla iyi vakit geçirerek, onların oyunlarına eşlik ederek sevginizi gösterebilirsiniz. Bir bakış veya bir dokunuş çocuk için tedavi edici önemde olabilir. Özellikle çocuklara konuşarak, onların gözünden dünyaya bakıp onlar gibi eğlenerek bir sevgi bağı kurabilirsiniz. Çocuklarını uzaktan ‘seven’ bir baba yukarıdaki yakınmaları ömür boyu sürdürecektir. Unutmayalım sevmek tedavi eder, kendinizi de…
Yazan: Olcay Yılmaz
Olcay Yılmaz’ın psikanalitik yaklaşımla ele alınan, çocuk gelişimi, aile ve insan ilişkileri üzerine olan kitabına bu linkten ulaşabilirsiniz.