Mike Judge’nin Idiocracy (Ahmaklar – 2006) filmi, yakın zamanda yazdığım yazılarımda da bahsettiğim bazı temalara değinen, son derece zeki ve komik bir yapım. Ancak aynı zamanda hak ettiği değeri görmemiş ve yanlış anlaşılmış bir filmdir. Belki de bu durumun sebebi, filmi yanlış anlamış olan insanlardan birinin, filmin yazarı ve yönetmeni olan Mike Judge olmasıdır.
IMDB’ye göre filmin kısa açıklaması şu şekilde:
Asker olan Joe Bauers, “ortalama Amerikalı” olarak tabir edilen bir kişidir ve Pentagon tarafından, çok gizli bir hibernasyon deneyinin kobayı olması için seçilmiştir. Bilim adamları onu unutunca, 500 yıl sonra gelecekte uyanır. Bu gelecekte, inanılmaz derecede zeka olarak geriye gitmiş bir toplumun varolduğunu keşfeder ve son derece kolaylıkla yaşamını sürdüren, en zeki insan olmayı başarır.
Filmin geri kalanı ise, gelecekteki bu budala topluma karşı yapılan alaycı eleştirilerin uzantısı gibidir. Şehrin sakinleri inanılmaz derecede basit ve tüketim odaklı pazarlama tuzaklarına düşmüş durumdadırlar. Az önce belirttiğimiz duruma örnek olarak: Starbucks artık masturbasyon hizmeti vermekte, okumak ve düşünmek gibi aktiviteleri herkes sadece homoseksüellerin yaptıklarını düşünmekte ve filmin en etkili öğesi ise vizyonda en çok izlenen film olmayı başarmış “Kıç” isimli, adından da anlaşılacağı gibi sadece başlığındaki görüntüyü içeren bir yapımdır. Filmin zirve yapan sahnelerinden birinde Joe Bauers ( Luke Wilson tarafından canlandırılan), Meclise seslenir ve özlem dolu bir şekilde:
Bir zamanlar bu ülkede, uzun bir zaman önce, okumak veya yazmak sadece homoseksüellerin yaptığı bir aktivite değildi. İnsanlar, kitaplar ve film senaryoları yazarlardı. Bu filmlerde de öyle hikayeler olurdu ki, kimin kıçı olduğuna dair merak ederdiniz ve neden osurduğunu düşünürdünüz ve inanıyorum ki bu zamanlar tekrar gelebilir!
Bu sırada, gelecekteki herkes, bilinçsiz bir şekilde, adeta bilimsel gerçekleri savunurcasına, bu pazarlama sloganlarını tekrarlamaya devam ederler. Açlık, önemli bir problem haline gelmeye başlamıştır çünkü herkes ekinlerini Brawndo adı verilen zehirli bir enerji içeceği ile sulamaya başlamıştır. “ Elektrolitler ile dolu bir içecek bu… bitkilerin ihtiyacı olan elementler var içerisinde!” diyerek devam ederler. Bu tarz bir zeka geriliği yaşayan insan dostlarına eski tarz sulama işleminin önemini göstermek ise Joe Bauers’e kalır.
Bu durumun, ortalama bir kurumsal düzen karşıtı liberal kişilerin beğeneceği bir tarz olduğunu söyleyebiliriz ama yine de bu şekil mantıksız abartılı pazarlama reklamlarına karşı, bu liberal kişilerin mutlak bağışıklık kazandıklarını düşünmüyorum. Ama film birçok insanı rahatsız etti ve 2006’da yayınlanışından bu yana unutulup gitti. Bunun nedenlerinden birinin de Judge’ın yarattığı genel bir elitist “tüm insanlar salaktır” düşüncesidir. Ama daha belirgin olarak, bana göre, filmin sahip olduğu insan sevmeyen, insanlığın ıslahını merkezine alan düşünce şekliyle yapılmış açılışı:
Manohla Dargis’in bu tipik tepkisi gibi:
“Idiocracy” ayaklanan topluluklar hakkında uzun zamandır söylenen eski bir şakanın, bilinçli veya istemsizce, yarattığı ciddi bir korkuyu ifade eder. (Elçi: “Halk ayaklanıyor!” Kral: “Bana mı söylüyorsun!”) Film, eğitimsiz, düşük zekalı, serbestçe çoğalan insan tipleri ile kendini beğenmiş, zeki, çocuk sahibi olma hakkında sert bir tutum sergileyen ve her türlü bahaneyi kullanarak, çocuk yapmanın belirli bir zamanını bulmaya çalışan tipler arasında yapılan bir karşılaştırma ile açılır. En sonunda, düşük zekalılar, zekilere karşı üstünlük sağlar ve zekiler yavaşça tükenir. Belirli insanların çoğalması gerektiği fikrinin savunulduğu düşünülürse bu durum oldukça komik denebilir. Bir eşit-fırsatçılık suçlusu olan Judge, hicivlerini adeta bir balyoz gibi kullanabilir, bu yüzden de doğum kıtlığının getireceği zorlu sonuçlar konusunda sınıf ve temsil edilmenin karmaşıklığına biraz bile kafayı takmaz.
Dargis’in önerdiği gibi filmin bu bölümleri biraz ofansif ve gerici bir tarza sahip ve saçmalığı, bu xkcd çizgi filminde neredeyse özetleniyor denilebilir. Ama bütün filmin en büyük trajedisi ise bu önermenin tamamen gereksiz olması. Idiocracy geleceğinin oluşumunu, genetik determinizm ile alakası olmayan, sosyolojik ve siyasal-ekonomik temalar üzerinden, filmin geri kalanını değiştirmeden, açıklamak son derece mümkün.
Bana göre filmin en ilginç ve imalı bölümü, hikayenin sonlarına doğru yaşanan bir dialog sırasında görülüyor:
Joe ve Meclis Üyeleri, bir “Görüntülü Telefon” etrafında oturup RAUNCHO şirketinin CEO’su ile konuşurlar ve bu kişi ofisinde, panik içindedir. Binasının dışında insanların ayaklandığını ve ara sıra pencereye çarpan şişe ve benzeri çeşitli maddelerin sesini duyarız.
RAUNCHO CEO
Neler oluyor?!
JOE
Eee… Şöyle, mahsülleri su ile değiştirdik.
RAUNCHO CEO
Ondan bahsetmiyorum. (Bilgisayar ekranını gösterir ve çıldırır) Bütün satışlarımız düşmüş durumda. Yerlerde sürünüyorlar! Stoklarımız sıfıra inmiş durumda ve bilgisayar otomatik olarak herkesi işten kovuyor!
SAVCI
Kahretsin! Ülkedeki neredeyse herkes Rauncho için çalışıyor!
RAUNCHO CEO
Artık değil! Ve bilgisayar herkesin Rauncho’ya borçlu olduğunu söylüyor! Herkesin banka hesabı sıfırlanmış durumda!
Bu konuşma bizlere, gelecek nesiller hakkında oluşan teori için ne ima ediyor?
- Gelecek ekonomisi tamamen otomasyona bağlamış durumda. Öyle ki şirketlerin yönetim elemanları bile bilgisayar tarafından seçiliyor.
- İnsanlar gene de birşeyler satın alabilmek için paraya ihtiyaç duyuyorlar ve bunun için herkes Brawndo şirketinde çalışmak zorunda (Senaryonun bu erken versiyonlarında “Rauncho” diye geçiyor). Parayı kazanmak için şirketin ne iş yaptığı pek açık değil ama bariz salaklıkları ve normalin üzerinde bir otomasyon ile çalışma hallerinden, pek de önemli işler yapmadıkları belli.
- Toplumun dengesinin devamlılığı bu şirketin varoluşuna bağlıdır ve şirket kimsenin yaşam standartlarını geliştirmez. Aksine tüm mahsülleri öldürerek, düşürür.
Gelecek nesiller teorisinin Idiocracy’de temeli, bana göre, Karşıt bir Star Trek’in yakın kuzeni gibi: tüketici olarak insanlara ihtiyaç duyan ama yaratıcı olarak önemsiz oldukları bir ekonomi.
Peki bu durum herkesin zeka özürlü olduğu gerçeğini nasıl açıklıyor? Öncelikle böyle bir toplumda, eğitime ne olabileceğini düşünelim. Eğer yaratıcı ekonomi tamamıyla bilgisayarlar tarafından idare ediliyorsa, insanlara herhangi bir şeyin nasıl yapılacağı veya nasıl çalıştığını öğretmek gereksizleşiyor. Tam tersine, tüketim ürünlerinin sihirli özellikleri hakkında toplumu kuruntulara teşvik etmek, ekonomik olarak durumu daha etkili bir hale getiriyor. İnsanları su içmek yerine Brawndo kullanmanın daha iyi olduğuna inandırmak gibi. Bir başka deyişle, zeka yaratmak için herhangi ekonomik bir teşvik kalmıyor. Tahminen geçmişte, yüksek eğitim enstitüleri dağıtılmış olup ( büyük ihtimalle Diane Ravitch’in burada bahsettiği insanlar tarafından) yerine Costco Hukuk Okulu gibi yerler gelmiştir.
İçtenlikle dileğim, Idiocracy kadar komik ama tembel sağcı fikirlere sahip olmayan bir filmin yapılması. Diğer yandan, Judge’in’ Gerici tahminlere dayanarak radikal bir eleştiri olarak iş görecek bir film yapmaya doğru gitmesi, son derece ilginç geliyor. Idiocracy, günümüz kapitalist düzeninde moda olmaya başlayan tehlikeli bir duruma ışık tutuyor denebilir. Yanlış insanların çocuk sahibi olması ile ilgili olmayan ve toplum içerisinde ahmaklığı kendi kendine yaratan bir sistemin habercisi oluyor. Filmin yaptığı yanlış ise genlerimizin bizleri ahmaklıktan kurtaracağına inandırmaya çalışması ama gerçekte “zeka” aslında sosyal bir çevre ile yaratılan yetenekler ve istatistiksel efsaneler’in kombinasyonu denebilir.
Çevirmen: Gökhan Çuhacı
Kaynak: peterfrase
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz.İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.