• 31 Ekim 2018
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

Aşırı sıcaklar son aylarda kuzey yarım küreyi etkiledi ve 2018 yılı bugüne kadar kaydedilen en sıcak yıllar arasında yer alma yolunda. Daha yüksek küresel sıcaklıkların kendi doğal ortamlarımız ve fiziksel sağlığımız üzerinde zararlı etkileri olması beklenir, durum böyleyken akıl sağlığımıza ne yapar?

Uluslararası bir bilim insanları ekibinin katkılarıyla yapılan yeni araştırmalar, en hissedilir etkilerden birinin intihar oranlarında artış olabileceğini ileri sürmektedir.

İntihar, dünya genelinde hâlihazırda başta gelen ölüm nedenleri arasındadır. 15-55 yaş arası insanlar için, ölümün en önemli beş nedeni arasındadır. Dünya genelinde neredeyse bir milyon insan, her yıl intiharla ölüyor – savaştan ve cinayetten kaynaklanan bütün ölümlerden daha fazla.

Araştırmacılar Amerika Birleşik Devletleri ve Meksika’dan gelen tarihsel sıcaklık kayıtlarını kullanarak, ortalama aylık sıcaklıklar 1 °C yükseldiğinde, intihar oranlarının ABD’de ortalama yüzde 0.7 ve Meksika’da, yüzde 2,1 arttığını gösterdi.

Araştırmacılar, küresel sıcaklıklar 2050’ye kadar bu oranlarda artmaya devam ederse, sadece ABD ve Meksika’da ilaveten 9,000 ila 40,000 intihar olabileceğini hesapladı. Bu, yaklaşık olarak ekonomik durgunluğu takip eden ilave intiharların sayısına eşdeğerdir.

Sıcak Hava Dalgaları Süresince Ani Gerilimlerde Artışlar

Sıcak hava dalgaları süresince intihar oranlarının arttığı uzun zamandır bilinmektedir. Daha sıcak hava, özellikle yüksek nemle birlikte, kendi kendine zarar verme, intihar ve şiddet içeren intiharların yanı sıra toplumun geneli düzeyindeki psikolojik sıkıntılardaki artışlar için daha yüksek hastaneye yatış oranları ile ilişkilendirilmiştir.

Bu yaz aşırı sıcak havalarda, Madrid’deki Madrid Rio parkında, 5 Ağustos 2018’de bir şehir plajında ​​serinleyen insanlar.

Sıcaklık ve intihar ile ilgili önceki araştırmaların sonuçlarını bir araya getiren bir başka yeni çalışma, “sıcaklık artışları ve intihar sıklığı arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki” olduğu sonucuna varmıştır.

Bunun nedeni belirsizliğini koruyor. Yükselen sıcaklıklar ile kişiler arası şiddet arasında oldukça iyi belgelenmiş bir bağ vardır ve intihar kendi kendine yönelik bir şiddet eylemi olarak anlaşılabilir. King’s College Londra’da psikoloji alanında araştırmacı olan Lisa Page, şunları kaydetti:

“Spekülatif olmakla beraber, belki de intiharı yüksek sıcaklıklarla bağlamak için en güvenilir mekanizma psikolojik olanıdır. Yüksek sıcaklıkların, bireyleri intihar eylemleri için artan bir eğilim ortaya çıkarmasıyla sonuçlanabilen, daha fazla kendini kontrol edemeyen, saldırgan ve şiddetli davranışlarda bulunmalarına yol açan davranışlara sürüklediği bulunmuştur. ”

Daha sıcak havalar vücut üzerine külfet yüklüyor. Stres hormonu kortizolde artışa neden olur, uyku kalitesini azaltır ve insanların fiziksel aktivite rutinlerini bozar. Bu değişiklikler refahı azaltabilir ve psikolojik sıkıntıyı artırabilir.

Hastalık, su sıkıntısı, çatışma ve savaş

Daha yüksek sıcaklıkların intiharlar üzerindeki etkileri, çok daha kapsamlı ve daha geniş bir problemin belirtisi olan: iklim değişikliğinin ruh sağlığı üzerindeki etkisidir.

İklim değişikliği, sıcak hava dalgalarının, kuraklıkların, fırtınaların, sellerin ve orman yangınlarının sıklığını ve şiddetini arttıracaktır. Zika virüsü, sıtma ve Lyme hastalığı gibi bulaşıcı hastalıkların yayılma alanını genişletecektir. Gıda ve su sıkıntısına katkıda bulunacak ve zorunlu göçü, çatışmayı ve savaşı körükleyecektir.

Bu olaylar insanların sağlığı, evleri ve geçim kaynakları üzerinde yıkıcı etkiler yaratabilir ve psikolojik sağlığını ve refahını doğrudan etkileyebilir.

Ancak etkiler doğrudan kayıplara uğrayan kişilerle sınırlı değildir – örneğin, Katrina Kasırgası’nda hayatta kalanların neredeyse yarısının doğrudan fiziksel kayba uğramasalar dahi travma sonrası stres bozukluğu geliştirdiği tahmin edilmektedir.

Güvenlik kaybı duygusu da dahil olmak üzere, felaket olaylarının sonucu olan kayıp duyguları, toplumsal refahı erozyona uğratır ve üstelik ruh sağlığının psikolojik dirençlilik gücünü temelden çürütebilir.

Toplum aracılığıyla psikolojik dirençlilik oluşturmak

Bilim insanları, kestirme çözümlerin bulunmadığına dikkat çekiyorlar.

Etkin sera gazı azaltma stratejileri, kontrolden çıkmış tehlikeli iklim değişikliği ihtimalini azaltacak ve iklim değişikliğinin ruh sağlığı üzerindeki en kötü etkilerini azaltmaya yardımcı olacaktır, ancak bu çabalar yeterli olmayabilir.

Daha fazla klima üniteleri kurmak, örneğin,  intihar oranlarını önemli ölçüde azaltmayabilir veya aşırı sıcaklığın sağlık ve refah üzerindeki etkilerini hafifletmeyebilir. Ruh sağlığı hizmetlerine azımsanmayacak miktarda yatırımlar da dahil olmak üzere, adaptasyon şarttır.

Aksi gibi ruh sağlığı hizmetleri, dünyanın birçok kesiminde maalesef mali olarak yeterince desteklenmemiştir ve aşırı yük altında kalmaktadır. Hükümet bütçeleri, önde gelen afet yardımının üstesinden gelmek için zorlanırken, topluluklar karşılaşılan bu engellere tepki verme yükünü üstleneceklerdir.

Toplumlar bünyesinde ve arasında artan sosyal etkileşim yoluyla dirençlilik oluşturmak hayati öneme sahip olacaktır.

Araştırma ölüm kalım meselesidir

Ruh sağlığı sorunları, çevre ve koşullar arasında farklılık gösteren ve ömür boyu değişebilen çok çeşitli bulgulara sahiptir. Bunlar uzun ve anlaşılması güç neden-sonuç döngüsünün sonucudur. İklim değişikliği, intiharın istisnai bir sebebi değildir, ancak çeşitli faktörlerinden biridir.

Bu yolları kavramsal bir çerçeveye dahil (entegre) etmek -örneğin, sistem düşüncesini kullanmak-  iklim değişikliğine cevap vermek için bizi donatmaya yönelik kullanılacak olan kamu politikası uygulamalarını ve araştırmaları geliştirmeye yönelik çok önemli bir adımdır.

İklim değişikliği, hazır çözümler olmaksızın ürkütücü bir küresel halk sağlığı sorunudur ve riskleri ciddiye almak için çok yavaş kaldık. Ayrıca, iklim değişikliğini iyileştirilmiş ruh sağlığını daha üst bir düzeye geçiren bir mekanizma olarak kullanmak için ümit vaat eden fırsatları da kaçırdık.

İklim değişikliğinin ruh sağlığımız üzerine sonuçları hakkındaki kavrayışımıza bilgilendirme yapan böylece ilerideki zorluklara hazırlanabileceğimiz bir araştırmaya acil ihtiyaç var.

Bazıları için, bu gerçekten bir yaşam veya ölüm meselesidir.

Yazarlar: 

  1. Francis Vergunst

    Gelişimsel Halk Sağlığı Doktora Sonrası Araştırma Görevlisi, Montréal Üniversitesi

  2. Helen Louise Berry

    İklim Değişikliği ve Ruh Sağlığı Profesörü, Sydney Üniversitesi

  3. Massimiliano OrriMarie Curie ve  Kanada Sağlık Araştırma Enstitüleri Doktora Sonrası Araştırmacı, McGill Üniversitesi

    Çevirmen: Julide Yapıcı
    Kaynak: The Conversation

    Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.
    Düşünbil Portal’da yayınlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur. 


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com