Geç modern toplum bir ”ağ” toplumudur. Akıllı telefonlar gibi cihazlar, işlevselci vizyonu destekleyen e-postalar, Facebook, Linkedin, Mumsnet, BlackBerry Messenger aracılığıyla karmaşık bir etkileşim sistemindeki taşınabilir bağlantı bireyleridir. (İşlevselcilik: İnsan bilincini, zihnin işleyişi ve çevre şartlarına sağladığı uyum ile ilişkilendiren kurama işlevselcilik kuramı denir (Plotnik, R. çev., 2009). İşlevselci kuram davranışlarımız ve zihnimizin uyumlu olmasıyla yani çevremizdeki değişikliklere zihinsel ve davranışsal olarak nasıl uyum sağladığımızla ilgilenir (Morgan, 2006). Sosyal medya siteleri, Twitter ve Facebook gibi, nerede ve ne zaman olduğu farketmeksizin, milyonlarca birey arasındaki etkileşimi sağlamak amacıyla çalışan sosyal platformlardır. 2013 sonunda Facebook 1,23 milyar aboneye sahipti (Sedghi, 2014). Bu büyüme sadece 2013 yılında 170 milyon yeni aboneye ulaştı (Sedghi, 2014) Facebook’un başlıca kullanım alanı, toplumun işlevselci vizyonunu destekleyen arkadaşlar ve aile ile sosyal olarak uyumlu bir ilişkiyi sürdürmektir. Wright Mills, toplumun, kitle iletişim araçlarının tek yönlü söylemi tarafından, toplumsal düzende manipüle edildiği iddia etmiştir (1956). Aksine, sosyal medya siteleri, sosyal olarak uyumlu olan ve toplumun işlevselci vizyonunu destekleyen diğerleriyle çift yönlü etkileşim yeteneğine sahiptir. Ancak, durum her zaman böyle değildir. Bu makale, sosyal medya sitelerinin işlevinin, öncelikle işlevselciliğe genel bir bakış sağlayarak ve sosyal medyanın hem işlevselci vizyon topluluğunu nasıl desteklediğini hem de onunla nasıl çeliştiğini göstererek eleştirel bir değerlendirmesini sunmaktadır.
İşlevselcilik
Yapısal işlevselistlerin pozitivist yaklaşımı, toplumu makro-sosyolojik bir perspektiften incelemeyi içerir.Toplumu, bir bütün oluşturan birbiriyle ilişkili kurumlar olarak görmektedirler. (Abercrombie vd., 2000: 145). Bu kurumlar arasında bulunan olgular; aile, eğitim, politika, hukuk, medya, örgütler, ekonomi ve din olarak belirtilebilir. Bütün bunlar sürekli kurumsal etkileşim yoluyla yaptıkları ortak bir konsensüs oluşturan davranışlarıdır ve sosyalleşmenin etkenlerini oluştururlar. (Durkheim, 1893: 50). Durkheim; modern öncesi [mekanik] toplum ve endüstriyel [organik] toplum arasındaki sosyal değişimin sonuçlarına odaklanmıştır; (Durkheim, 1893). Modern dönem öncesi tarım toplumu, sosyalleşme ve etkileşim yoluyla sürekli olarak güçlendirilen kolektif bir norm bilinci ile akrabalık tarafından bağlanmıştır. (Durkheim, 1893). Mekanik toplumun basitliğinden organik toplumun karmaşıklığına geçişle beraber, bireylerin ”kapitalizm’‘ denilen yeni üretim biçiminde, birden fazla çalışma biçimini üstlenmiş olmaları, akrabalığı ve kolektif değerleri olumsuz etkilemiştir. (Durkheim, 1893).
Durkheim’ın (1893) organik toplum analizi, aslında Spencer tarafından daha önce (1820-1903) tasarlanan bir benzetmeyi genişletir ve toplumu, insan bedenine benzetir çünkü her ikisi de hayatta kalmak için birbirine bağlı çalışmak zorunda olan parçalara sahiptir. (Coser, 1893 [1997]: xvi). Herhangi bir organ [kurum] arızalanırsa, sosyal-beden [toplum] istikrarsız hale gelir (Durkheim, 1893). Böylelikle, her bir organizmanın [birey], sosyal fayda için gerçekleştirdiği bu kurumlarda uzman bir rolü vardır; çünkü hayatta kalmaları buna bağlıdır. (Durkheim, 1893). Aktif sosyal değişime başvurmak tavsiye edilmez çünkü kurumlar ve ”sosyal beden” anomiye neden olarak istikrarsızlaştırılacaktır. (Durkheim, 1893). Anomi, bazı organizmaların diğerlerinden daha iyi performans göstermesi sonucunda, işbölümündeki eşitsizliklerin de bir sonucu olarak toplumsal istikrarsızlığın nedensel bir faktörüdür. (Durkheim, 1893). Bu farklılaşma, zengin ve yoksul şeklinde kutuplaşan yeni sanayi işgücünde, hiyerarşileri oluşturan tabakalaşmayı daha da şiddetlendirmiştir. (Durkheim, 1893).
Sosyal İşlev Bozukluğu
Modern bir bağlamda, anomi, benzer nedenlerle İngiliz iç şehirlerindeki eğitim, politika ve yasa kurumlarının, işlevsizliğinin sosyal bedenin ihtiyaçlarını karşılayamadığı 2011 Ağustosuna dayanır. (Durkheim, 1893). Merton, “görünmez işlevler” in “kasıtsız sonuçları” olabilecek kurumsal işlev bozukluğunu savunur. (Merton, 1968: 105). Aksine, kurumlar tarafından topluma uyarlamalar, kasıtlı olarak uygulanan “manifesto fonksiyonları” dır (Merton, 1968: 105). Merton’un belirttiği gibi, bu işlevler, “farklı statülerdeki bireyler, daha büyük sosyal sistem ve kültür sistemleri alt gruplarına”, örneğin, İngiliz işçi sınıfı gençleri için refah reformları yoluyla eğitime yönelik fırsatları sınırlandırmayı hedefler. (Merton, 1968: 106). Gençlerin yanıtı, Birleşik Krallık’ta 2011 yılında, BlackBerry Messenger [BBM] adlı ücretsiz servis kullanılarak yönetilen ayaklanmalar olmuştu. (Lewis ve ark., 2012). (BBM, bir mesajın yüzlerce alıcıya dağıtılabildiği ve ardından mesajı yüzlerce kişiye iletebilen ücretsiz bir hizmettir. (Lewis, 2012). BBM’den kaynaklanan sosyal birleşme, rakip çeteler arasında, pozitif etkileşim işlevi olan geçici bir ateşkese uzandı (Lewis ve ark., 2012). Ayaklanmalar, BlackBerry’nin hizmetten çekilmesinin ve böylece dayanışmanın etkileşime nasıl bağlı olduğunu göstermesiyle aniden sona erdi.(Lewis ve ark., 2012).Twitter da ayaklanmayı kışkırtmakla suçlanmıştı ancak daha sonra 2.5 milyon isyanla ilgili tweet’in, isyancılara karşı dayanışma gösterdiği ve bireylerin topluma işlevsel bir vizyona hizmet eden temizlik sürecine yardımcı olmaları için yardım ettiği kanıtlanmıştır. (BBC News 2011: [İnternet üzerinden]). Benzer şekilde, Mısır ve Tunus’taki anomi, Facebook aracılığıyla seferber edilen göreceli diktatörlerinin devrilmesinin uygulanmasıyla düzeltildi (Bouteflika, 2011).
Sosyal Sistem
Suçun gerekli, kaçınılmaz ve işlevsel olduğu da savunulmaktadır; zira öfkesi, suçlunun kamusal şiddet ile cezalandırmasıyla sonuçlanan yasalara uyan halkın dayanışmasını ortaya çıkarmaktadır (Durkheim, 1893). Dolayısıyla suç, toplumun işlevselist görüşünü destekleyen ahlaki sınırları yeniden tanımlamaya hizmet eder (Durkheim, 1893). Ayaklanmalardan farklı olarak, sosyal istikrar, tüm bileşen parçalarının tam olarak bir “denge/tarafsızlık” sistemi oluşturduğunda ortaya çıkar (Parsons, 1951, kurumlar arasındaki etkileşimli ilişkilerin gücüne ya da zayıflığına bağlıdır) (Parsons, 1951: [1999: 84] ). Bu bağlamda, Parsons (1951), katılımcıların ‘hedefe ulaşma’ olduğunu, evrensel ve eşit olan eğitim yoluyla hedeflere ulaşmanın alternatif yollarına sahip olduklarını iddia etmektedir (1951: 130). Aksine Merton, toplumun kültürel hedefleri belirlediğini, ancak bunları başarmak için kurumsal araçlar sağlamada başarısız olduğunu savunur (1938: 100).
Durkheim’ın işlevselci vizyonu, organizmaların homojen olduğu varsayımlarında pozitivistken, Talcott Parson’un Sosyal Sistem teorisi, toplumun birbiriyle etkileşime giren çok sayıda bireysel katılımcıdan oluştuğunu öne sürer. (1951 [1991]: 3). Parsons (1951), sosyal sistemin aşağıdakileri içeren bir dizi dört önkoşulla bağlantılı olduğunu iddia etmiştir:
-Arızalı kurumlardan birine bağlı sosyal değişim zamanlarında uyum
-Toplumda belirli hedeflere ulaşma
-Entegrasyon, katılımcıların sosyal gruplarıyla özdeşleşecekleri bir güvendir;
-Gizlilik, katı aile sosyalleşmesi gibi sosyal sistemin temellerini korumayı içerir.
(Yazının 2. Bölümü vardır.)
Çeviri: Rüveyde Müge Turhan
Kaynak: ukessays
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır. Düşünbil Portal’da yayımlanan tüm özgün yazıların içeriğinden yazarları sorumludur.