Uzay Yolu, bir fiyasko olarak ortaya çıktı; fakat sonradan zamanımızın en çok övgü olan bilim kurgu yapımlarından biri haline geldi. Bu makale ve uzay efsanesini onurlandıran diğer yazılara, Newsweek dergisinin Uzay Yolunun 50. Yılı: Amerika’nın Bilim Kurgu Fenomenini Kutlarken başlıklı özel sayısında yer verildi. Bazı Uzay Yolu hayranları için, Kirk ve Kant arasındaki ilişki açıktır ve onlar popüler kültürün belki de en felsefi olan bu parçasının fanlarıdır.
Jason Eberl ve Kevin Decker, Uzay Yolu ve Felsefe: Kant’ın Gazabı adlı kitaplarında, Federasyon fikrinden Prime Directive yasasının belirsiz etik anlayışına, dövüş sahnelerinin hayranların ilgisini cezbettiği kadar felsefi ikilemlerin yarattığı etkinin de aynı işlevi gördüğünü söylemişlerdir. Newsweek’e bir göz atın: Dergi, Uzay Yolu’nun 5 serisinin her birinin kendi felsefi koruyucu melekleri olduğunu iddia ediyor; hem mürettebatın ruh dünyalarındaki çatışmalarından hem de dış dünyayla olan mücadelelerinden bahsediyor. Fakat Decker’a göre, bütün Uzay Yolu kanonunda iki düşünce ekolü sunuluyor. “Uzay Yolu’nun her serisi, John Stuart Mill gibi faydacılarla Immanuel Kant gibi deontolojistler arasındaki etik mücadeleyi işliyor,” diye açıklıyor Decker. “Seri, büyük ölçüde kendi zamanının bir yansıması,” diyor Eberl. “Çünkü orijinal seri ortaya çıktığında, Gene Roddenberry, o günlerin sosyal meselelerine daha önce geleneksel TV formatlarında rastlanılmayan bir biçimde değinmek istedi.”
Konuları, sosyal meselelerin uzaylılara ait bir dünyanın ardına saklandığı bilim kurgu içeriğine yerleştirerek, sansürcülerin “Ah, Vietnam Savaşı’ndan bahsediyor” ya da “Bu sivil haklar, kadın hakları ya da nüfus kontrolü hakkında” demesine engel oldu. Bunlar hassas konulardı ve normalde tartışılmasına bile izin verilmezdi.
“Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” düşüncesinin komünizm telaşesine kırmızı ışık yaktığı zamanlarda, Roddenberry, “Adam Smith’e karşı Karl Marks” ikileminden kurtulup, fikirlere daha derin bir felsefeyle yaklaşmayı seçerek, eski moda Amerikan bireyselliğini, kolektife yönelen sağlıklı bir saygıyla dengelemeyi başarıyordu.
Birçok yorumcuya göre, seri, ipuçlarının çoğunu, Empirizm gibi klasik felsefelerden alıyor. Okuma listesi ise Platon ve Aristoteles’ten oluşan hayli ağır bir liste.
Fakat Decker, aynı zamanda, seküler Hümanizm ve bireysel özgürlüklere ilişkin anlamlı savunmaları Roddenberry’nin ideal gelecek vizyonunda derin bir etki bırakmış gibi görünen Corliss Lamont’tan da bahsediyor. Aslında, Hümanizm Felsefesi adlı kitabında, Lamont’un düzyazısı Kaptan Kirk’ün ağzında hiç de eğreti durmamaktadır: “Asıl özgürlük, insanın gerçek karakterine uygun davranma kapasitesidir; tamamen kendisi olması, kendi kaderini tayin ederek dışarıdan baskılara boyun eğmemesidir,” diye yazıyor.
Spock, Enterprise’ın ikinci kaptanı olarak, Kirk takımla birlikte göreve gittiğinde köprünün yönetimini devralmaya davet edilirdi. Eğer dışarıya göreve giden grup Spock, Bones ve Kirk’den oluşuyorsa, ki bu sıklıkla böyleydi, Enterprise, yetenekli baş mühendis Bay Scott’un komutasına bırakılırdı. Uzay Yolu, küçük ekrana dönmeye hazır olduğunda, Roddenberry’nin orijinal ütopik niyetlerini genişletebileceği düşünüldü. “80’lerin sonlarında ortaya çıkan Yeni Nesil, Roddenberry’nin ütopik geleceğe dair kişisel felsefesini yansıtıyordu,” diyor. “Bu noktaya kadar, neredeyse mitolojik fütürist bir figür haline geldi: Çok fazla distopik bilimkurgu vardı ve Roddenberry Yeni Nesil’in tüm fikirlerini somutlaştırmasını istedi. Senaristlerin uyması gereken kurallardan biri, Enterprise mürettabatı arasında herhangi bir çatışmanın senaryoya eklenemeyeceğiydi. Ana karakterlerin hepsi daima uyum içinde oldu ve çatışma hiçbir zaman içeriden kaynaklanmadı.”
Bu güzel günler, yeni filme kadar sürmeyecekti; ki bu film, iki serinin toplamından daha fazla çatışma barındırıyordu. Eberl’e göre, Derin Uzay Dokuz hem ütopik versiyona sadık kalmaya çalıştı hem de “senaryoyu tersyüz etti.” İnanılmaz derecede iç çatışma ve büyük varoluşsal meseleler yarattı. Örneğin, dine, Yeni Nesil’de nadiren ön plana çıkan yollarla değinildi. Uzay istasyonu, Roddenberry’nin seküler ütopyasındaki birçok karakterin ilkel olarak niteleyebileceği son derece dindar bir gezegenin yörüngesinde dönmektedir.
Fakat gerçek varoluşsal sallantı, Derin Uzay Dokuz’un komutanı Kaptan Sisko, Romulan büyükelçisini yanlış yönlendirerek imparatorluğun şeytan Dominion’a karşı savaşa girmesini sağladığında ortaya çıkar. Dolandırıcı Cardassian Garak’ın da yardımıyla Sisko, Romulan’ların saldırı tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dair sahte delil uydurur. Bu nevi bir “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal durumu” Uzay Yolu tarihi boyunca hiç görülmemiştir. Ve Sisko’nun bu ikilemi ele alış şekli, hayranların Derin Uzay Dokuz’u bütün seriler içinde en iyisi olarak nitelemesinin başlıca nedenlerinden biridir. Voyager ile uzay gemisi formatına dönen yapım, Derin Uzay Dokuz’daki değişmeyen aksiyondan sonra, Kaptan Janeway cesur mürettabatıyla bilinmeze doğru ilerlerken, felsefi çatışmanın daha klasik biçimlerine doğru bir dönüş yaptı.
Kaynak: Info-Europa
Çevirmen: Zeynep Şenel Gencer
Başlık Görseli: Michelle Woodward