Leo Tolstoy hem Rus edebiyatının hem de hayatının son çeyreğinde öncülüğünü yaptığı Hıristiyan anarşizmin önemli bir figürü olarak hatırlanır. Ani bir değişimden sonra, iyi bir yaşam sürme isteğinde olan Tolstoy vejetaryen olarak sosyal statüsünü, gençliğinin en kötü günahlarını ve kültürünün bir parçası olan beslenme alışkanlıklarını reddetmiştir. Çağdaşlarından binlerce kişi, Tolstoy örneğini derinden etkileyici bulmuş ve onun ilkeleri etrafında birkaç komün meydana getirmişlerdir.
The New Yorker yazarı Kelsey Osgood: “insanlar Tolstoy’u rehber kabul etme konusunda ısrarcı oldular.Bu kişiler arasında yazarla oldukça iyi bir iletişim halinde olan Mahatma Gandhi de vardı; öyle ki Gandhi 1910’da Johannesburg yakınlarında “Tolstoy Çiftliği” adında bir topluluk kurdu.
Hareketin lideri konumunda olmaktan rahatsız olmasına rağmen, Anna Karenina’nın yazarı bu yaklaşımını onlarca felsefi ve teolojik eser yayınlayarak oluşturdu ve bunların çoğu 19. yüzyıl sonlarında ortaya çıkan dinsel ve ahlaki düşüncelere muhalif nitelikte eserlerdi.
Tolstoy’un doğa ile uyumu arayan ve et yemenin de dahil olduğu her türlü şiddetten kaçınan bir “sebze Hıristiyanlığı”nın temsilcisi olduğu söylenebilir. 1891’de yazmış olduğu “The First Step” (İlk Adım) isimli, beslenme ve ahlaki sorumluluk üzerine olan makalesinde Tolstoy beslenme konusunda en çok kabul gören dini yaklaşımı tanımladı:
“Bir zamanlar, çilecilik anlayışına saldıran Protestan bir vaizin gururla söylemiş olduğu şu sözleri hatırlıyorum: “Bizimkisi oruç tutmadan ve mahrumiyetten oluşan bir Hristiyanlık anlayışı değil, bifteklerden oluşan bir anlayıştır.” Hristiyanlık ya da genel anlamda erdem -ve biftekler!”
Tolstoy bu türden durumların onu şaşırtmadığını belirtmiş ve insanların her türden kötü kokuya, sese ve zalimliğe alışabileceğini ifade etmiştir. Tolstoy, hayvanları öldürüp yemenin savaş ve kölelik kadar dehşet verici bir şey olduğuna inanıyordu. Ne var ki içinde bulunduğu kültür bu düşünceden çok uzak durumdaydı. Günümüzdeki birçok hayvan hakları aktivisti gibi, Tolstoy et yeme konusunda duyduğu dehşeti bir mezbahayı detaylı bir biçimde betimleyerek anlatmış ve şu sonuca varmıştır:
“Eğer insan gerçekten ve ciddi anlamda iyi bir yaşam sürdürmek istiyorsa, yapması gereken ilk şey hayvansal gıdaları kullanmamak olacaktır. Bu tür gıdaları kullanma isteği konusunda çok da bir şey söylemeye gerek yok, çünkü bunları kullanmak ahlaki değildir ve öldürmek ahlaka ters bir eylemdir.
Bunu bilmiyormuş gibi davranamayız. Biz deve-kuşları değiliz ve görmek istemediğimiz şeye bakmayı reddedince, onun var olmayacağına inanamayız. Genç, kibar olan ve ahlaki değerlere sahip olan insanlar, özellikle kadınlar, bunun mantıksal olarak nasıl ilerlediğini bilmeseler bile erdemin bifteklerle kıyaslanamayacak değerde olduğuna inanırlar ve iyi bir yaşam sürdürmeye karar verdikleri anda et yemeyi bırakırlar.“
Tolstoy’un “İlk Adım”ında olduğu gibi, vejetaryenizmin savunucuları sadece hayvanlara yapılan bu acımasızlığı değil bunun yanında “et endüstrisinde çalışan kasapların, mezbahada çalışanların, hatta çoban ve hayvan tüccarların da acımasızlaştırılması” konusu hakkında da tartışmalar yürüttüler. Fakat vejetaryenizm, Tolstoy’un erdem, ılımlılık, özel mülkiyetin reddi ve “her türlü şiddet ya da zorbalığın içinde yer almayı tamamıyla reddetme” anlayışından oluşan dini felsefesinin sadece bir yönüydü. Tolstoy ve destekçileri “vejetaryenlik ve daha geniş bir kapsamı olan yardımseverlik arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya koymuştur.”
Tuhaftır ki Tolstoy’un kendi zamanındaki ve günümüzdeki birçok hayvan hakları aktivistinin aksine, Tolstoy, hayvan zulmüne karşı ceza yasasına destek vermedi, çünkü ceza yönteminin şiddeti sürekli kıldığını düşünüyordu. “Pasif direniş, karşı koymamak ve kardeşlik Tolstoy vejetaryenizmini oluşturan temel prensiplerdi.“ Bu prensipler, Tolstoy’a destek verenlerin vejetaryenlerle yakın bir şekilde beraber çalıştıklarını, aynı zamanda birçok noktada da ayrı düştükleri anlamına gelir.
Çeviren: Betül Çiftçi
Kaynak: Open Culture
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.