“Yunan felsefesi iyi bir trajedide bulunmaması gereken şeyle karşılaşmış gibi görünür: sönük bir son!”
Karl Marx
Sokrates öncesi filozoflar üzerine bir çalışma yapılacak olduğunda bize her zaman benzer bir yetersizlik eşlik eder: kesinlikten yoksunluk. Buna rağmen eserleri toplanarak elimize ulaşmış olmasa da dönem dönem yeni kaynaklar bu döneme ilişkin bilgimizi artırmaktadır.
Doğrudan Demokritos’un kendi elinden çıkmış metinlere ulaşamıyor oluşumuz, bizi onu başkaları üzerinden değerlendirmeye mahkûm etmektedir. Marx, Demokritos üzerine etraflı inceleme yapmış olan düşünürlerden biridir. Doktora tezine seçmiş olduğu başlık olan “Demokritos ile Epikouros’un Doğa Felsefelerindeki Ayırım”dan da anlaşılacağı üzere Epikouros üzerinden bir Demokritos’tur elimizde kalan; hatta Marx’ın Epikouros’unun Demoktiros’u…
Öncelikle şunun hakkını vermeli: Demokritos, Epikouros ile değil de başka biriyle, sözgelimi bir şüpheci ya da bilgiyi varlığa önceleyen bir ideacıyla karşılaştıyor olsaydık ortaya çok başka bir Demokritos çıkardı. Zirâ, biliriz ki şeyler etraflarında bulunan şeylerin renkleri, büyüklükleri, sıcaklıkları ve anlamları doğrultusunda renge, büyüklüğe, ısıya ve anlama bürünürler. Biz bunu Demokritos’un başına gelmiş bir talihsizlik olarak görmekten ziyade, genel olarak şeyler üzerine araştırma yaparken gözden kaçırılmaması gereken bir boyut olarak değerlendirmeliyiz. Nasıl ki bu konu, ayrıca, Marx üzerinde durmuş diye ilgimizi çekiyorsa. Bu yüzden, gerek yöntem açısından gerekse de çalışmanın içeriği açısından bu “-e göre”liği atomlar üzerine düşünürken de hesaba katmalıyız.
Marx’ın Demokritos’u
Marx, Demokritos ile Epikouros’u karşıt yerlere konumlandırırken, zorunlu olarak bir takım dolaylı analojiler ve zorlama belirlemelerde bulunmaktadır. Şöyle ki; bu iki düşünürün de belli bir tutum içinde olduklarına yönelik sağlam bir veri yoktur elimizde. Belli fragmanlar ve şerhler üzerinden değerlendirmekte olduğumuz düşünürlerin biraz sonra Marx’ın yapacağı gibi belli bir yerde konumlandırmak anlamamızı kolaylaştırır fakat düşünürlerin düşüncelerinin ağırlık merkezlerinin sapmasına yol açar. Şöyle demektedir Marx:
“İmdi, iki adamın (Demokritos ile Epikouros) adım adım karşıt olduğu görünüyor: biri kuşkucu, öteki inakçı; biri duyusal dünyayı öznel görünüş olarak alıyor, öteki nesnel ortaya çıkış” (Demokritos ile Epikouros’un Doğa Felsefelerindeki Ayırım, s. 35-36).
Hiç şüphe yok ki, inakçılık, öznellik ve nesnellik gibi nitelemeler günümüze özgüdür. Sözgelimi, “Diogenes Laertios IX, 43-44, O (Demokritos) şöyle düşünür: Her şeyin ilkeleri atomlar ile boşluktur. Öteki her şey kabul, sanı” (Demokritos ile Epikouros’un Doğa Felsefelerindeki Ayırım, III. Bölüm 5. Not, s. 39) gibi bir belirlemeden bir şüphe mi kesinlik mi çıkacağı araştırmacının amacına göre belirlenebilmektedir. Şayet söz konusu Epikouros gibi birinin karşısına koymaksa Demokritos’u her şeyin kabul ya da sanı olabileceği yönünde bir vurguyla bu fragman ortaya serilir, biraz önceki “her şeyin ilkesi atomlar ve boşluktur”u göz ardı ederek. Oysa tam da atom ve boşluktan öte bir şeyin olamayacağı Demokritos’a ve Demokritos’un kesinlikçiliğine de gösterge olarak ortaya konabilmektedir. Oysa Demokritos’u şöyle yorumlamak mümkün: Şeylerle (var olanlarla) ilgili mutlak, bilgiyle ilgili muğlak bir tutum öngörmektedir. Bunu da kendine ait çok nadir fragmanlarından birinde ifade ettiği şu sözleriyle temellendirmek mümkün: “fragman 7: Demek ki bu argüman da, hiçbir şey hakkında gerçek bir bilgiye sahip olmadığımızı, sadece –algı imgelerinin– akın etmesinden dolayı her biri hakkında bir kanı edindiğimizi göstermektedir” (Sokrates Öncesi Filozoflar, s. 330).
Marx bir yandan, “Demokritos’un insan bilgisinin doğruluğu ile kesinliği üzerine görüşünü ortaya çıkarmak zor görünüyor,” (Demokritos ile Epikouros’un Doğa Felsefelerindeki Ayırım, s. 26) derken; diğer yandan onu şüpheci olarak nitelemesi de zorlama bir yorum olarak durmaktadır. Şöyle ki; Demokritos’un bilgimizin kesinliğine yönelik bir belirlemesinin olmadığını söylemek onu mutlak şüpheci kılmaz.
“Demokritos duyusal göz ışığı us kesinliğini karartmasın diye gözlerini kör etmiştir” (Demokritos ile Epikouros’un Doğa Felsefelerindeki Ayırım, s. 30). Madem bilgi öznel görüşle açıklanıyor, öznellikten kurtulup nesnelliğe ulaşmak için duyu organını ve bundan dolayı duyu verilerini saf dışı bırakmak nasıl bir aklın/gözün ürünüdür? Ve yine, madem duyusal veri kesinlikten uzak kılar, gözleri kör etmenin ne anlamı var? Gözün gösterdiği yanlıştır diye gözün kendisini ortadan kaldırmak: kesinliğe taşımaz. Bir yandan duyusal veriye inanmayıp diğer yandan dünyanın neredeyse yarısını gezmek de tutarlı değil. Gözünü feda edecek birinden çok gezmesini değil; daha fazla düşünmesini bekleriz. Oysa ne hikmetse bunu Epikouros yapmaktadır. Bu çelişkiyi Marx şöyle ifade etmektedir:
“Duyulur doğayı öznel görünüş diye anlayan kuşkucu ve deneyci kişi, duyulur doğayı zorunluluk anlayışına bağlı olarak inceliyor ve nesnenin gerçek varoluşunu açıklamaya, kavramaya çalışıyor. Oysa görünüşü gerçek olarak gören felsefeci ve inakçı kişi her yerde sadece rastlantı görüyor ve açıklama biçimi daha çok doğadaki tüm nesnel gerçekliği ortadan kaldırmaya yarıyor. Öyle görünüyor ki, bu karşıtlıklarda belli bir terslik yatıyor” (Demokritos ile Epikouros’un Doğa Felsefelerindeki Ayırım, s. 36).
Bu karşıtlıkların çoğunun Demokritos’tan farklı görüşteki filozofların onu birbirlerinden farklı değerlendiriyor olmalarıyla yakından ilgilidir. Sextus Empiricus ile Aristoteles’in baktıkları Demokritos’un farklı veçhelerle ortaya çıkması Demokritos’un çelişkisi değil bu düşünürlerin çatışkılarıyla açıklanabilir. Bu da Demokritos’u başkaları üzerinden okumanın zorunluluğunun bir açmazıdır.
Kaynaklar:
CAPELLE, Wilhelm. Sokrates’ten Önce Felsefe, Çeviren: Oğuz Özügül, 2006 İstanbul: Pencere Yayınları.
MARX, Karl Heinrich. Demokritos ile Epikouros’un Doğa Felsefelerindeki Ayırım, Çeviren: Saffet Babür, Ankara: 2001, Ayraç Yayınevi.
Yazar: Ramazan Kurt
Düşünbil Portal’da yayımlanan, Düşünbil yazar ve çevirmenlerine ait herhangi bir yazı, çeviri, makale ve haber izin alınmadan basılı olarak ya da internet ortamında kullanılamaz, çoğaltılamaz, yayınlanamaz. İzinsiz kullananlar hakkında hukuki yollara başvurulacaktır.