• 10 Temmuz 2017
  • Düşünbil Portal
  • 0
Paylaş

“Mutluluk bize bağlıdır”. Aristoteles, mutluluğun insan yaşamının esas gayesi ve hedefi olduğunu herkesten daha çok yüceltmiştir. Bunun bir sonucu olarak da mutluluk konusuna modern dönem öncesi düşünürlerden daha çok yer vermiştir. Mensiyüs ile aynı dönemde yaşar ama dünyanın başka bir yerinde aynı sonuçlara varır Aristoteles. Bu da mutluluğun erdemin yetiştirilmesine bağlı olduğudur. Konfüçyüscülerin özünde “toplumsal” olan erdemlerine kıyasla daha bireycidir. Gördüğümüz üzere Aristoteles, gerçekten mutlu bir yaşam için fiziksel sağlığın yanı sıra zihinsel sağlığın da iyi olması gerektiği gibi bir dizi koşulların yerine getirilmesi gerektiği kanısındaydı. Böylece klasik anlamda yeni bir bilgi alanı olan mutluluk bilimi fikrini ortaya koydu.

Aristoteles temelde, erdemin iki aşırı uç arasındaki denge unsuru olan Altın Orta’nın sürdürülmesiyle kazanıldığını ileri sürer. Aristoteles’in bu orta öğretisi, Buddha’nın Orta Yol öğretisini anımsatır ancak bazı farklar mevcuttur. Aristoteles’e göre altın orta, erdem kazanmak için bir yöntemdi. Buna karşın Buddha için orta yol, aşırı sofuluk ve duygusal haz arayışı aşırılıklarının arasını bulan huzurlu bir yaşama şekli demekti. Orta Yol, erdemin kaynağı değil, meditatif bir yaşam için minimal bir gereklilikti.

Aristoteles: Kısa bir arka plan

Aristoteles mantık, metafizik, matematik, fizik, biyoloji, botanik, etik, siyaset, tarım, tıp, dans ve tiyatroya katkı sağlayan batı bilim ve felsefe tarihinin en büyük düşünürlerinden biriydi. Sokrates’in nezaretinde çalışan Platon’un eski öğrencisiydi. Aristoteles’in yayımlanmak üzere yazılmış hiçbir kişisel yazısına sahip olmasak da öğrencilerine yazdığı ciltlerce ders notlarına sahibiz; Aristoteles bunlarla asırlar boyunca derin etkisini sürdürdü.

Aslında ortaçağa özgü bakış açısı bazen “Aristotelesci dünya görüşü” olarak kabul edilir ve St. Thomas Aquinas, başka olmadığını düşündüğünden Aristoteles’ten “the” philosopher (filozof) diye bahsederek “tek” filozof olduğunu vurgular.

Aristoteles, insan bilgisinin alanlarını matematik, biyoloji ve etik gibi ayrı disiplinlere ayıran ilk kişidir. Bu sınıflamaların bazıları, biyoloji derslerinde öğretilen tür-cins sınıflandırması gibi günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. Ayrıca bir gerekçenin geçerliliğinin içeriğinden ziyade yapısı tarafından belirlendiği düşüncesiyle formel mantık sistemini bulan ilk insandı. Şu kıyası ele alalım: Bütün insanlar ölümlüdür; Sokrates bir insandır; o halde Sokrates de ölümlüdür. “İnsanlar” ya da “ölümlüdür” yerine ne koyarsak koyalım öncüller doğru oldukça sonuç da doğru olmalıdır. Aristoteles mantığı, modern sembolik mantığın 19. yüzyılın sonundaki yükselişine değin bu düşünce alanına egemen olmuştur.

Aristoteles aynı zamanda Yunanistan Athena’da bulunan ve ilk bilim enstitüsü olan Lyceum’un kurucusuydu. Öğretmeni Platon ile birlikte, yalnızca bir dizi beceri öğrenmenin aksine kişinin ahlaki karakterinin eğitimini de içeren ve kişinin bütünüyle eğitilmesini vurgulayan sosyal bilimler eğitiminin en güçlü savunucularından biriydi. Aristoteles’e göre bu eğitim görüşü, üretken bireyler yaratmanın yanı sıra mutlu bir toplum yaratmak istiyorsak da gereklidir.

İnsan varoluşunun nihai amacı olarak mutluluk kavramı

Aristoteles’in en etkileyici çalışmalarından biri, üzerinden 2.300 yıldan fazla geçse de günümüzde hâlâ geçerli olan bir mutluluk teorisini sunduğu Nikomakhos’a Etik isimli çalışmasıdır. Bu derslerde Aristoteles’in cevap aradığı anahtar soru, “İnsan var oluşunun nihai amacı nedir?” “Tüm eylemlerimizi ona göre yönlendirmemiz gereken bu ‘son’ ya da ‘amaç’ nedir?” sorusudur. Her yerde haz, servet ve iyi bir şöhret peşinde koşan insanlar görüyoruz. Ancak bunların her birinin değeri olsa da hiçbiri insanlığın amaçlaması gereken nihai iyinin yerini dolduramaz. Bir eylemin nihai son [en son amaç olan iyi] olması için eylemin “başka bir şey için değil her zaman kendi için amaçlanıyor olması”, yani “kendi kendine yeten ve son olması” (Nikomakhos’a Etik, 1097a30-34) ve insan tarafından elde edilmesi gerekir. Aristoteles, mutluluğun tüm ihtiyaçları karşılayan son olduğu fikrine neredeyse herkesin katılacağını öne sürer. Parayı, hazzı ve itibarı sadece bunların bizi mutlu edeceğine inandığımız için istediğimizi görmek yeterince kolay. Öyle görünüyor ki mutluluk her zaman kendi içinde bir son iken diğer tüm iyiler mutluluğu elde etmek için bir araçtır.

Genellikle “mutluluk” olarak çevrilen Yunanca kelime “eudaimonia”dır ve antik dillerden yapılan birçok çeviri gibi bu çeviri de hatalı olabilir. Asıl sorun şu ki mutluluk sıklıkla (özellikle modern Amerika’da) sübjektif bir ruh hali olarak düşünülmektedir; “mutluluk sıcak bir günde soğuk bir biranın tadını çıkarmaktır” ya da “mutluluk birinin arkadaşlarıyla eğlenmesidir” gibi. Aristoteles’e göre mutluluk, birinin hayatının tümünü kapsayan son ya da amaçtır. Haz veren hisler gibi birkaç saatte kazanılıp kaybedilebilecek bir şey değildir. Daha çok, bu ana kadar yaşadığın hayatı bir insan olarak tam potansiyeline göre nasıl yaşadığınla ölçülen hayatının nihai değeridir. Bu nedenledir ki kişi, yaşamı son bulana dek mutlu bir yaşam sürmüş olduğuna dair hiçbir beyanda bulunamaz, tıpkı bir maçın ikinci yarısında iyi bir oyun çıktığını söyleyemeyeceğimiz gibi. Aynı nedenden dolayı bir palamutun ağaç olduğunu söyleyebildiğimiz gibi çocukların mutlu olduğunu söyleyemeyiz çünkü filizlenen bir insan yaşamı için potansiyel henüz gerçekleştirilmemiştir. Aristoteles’in söylediği gibi, “ne tek bir kırlangıç ya da iyi bir gün baharı getirir, ne de bir tek gün ya da kısa bir süre insanı kutlu ve mutlu kılar” (Nikomakhos’a Etik, 1098a18).

Hiyerarşik doğa görüşü

Aristoteles, mutluluğu açıklamak için biyolojik araştırmalarından yola çıktığı bir doğa görüşü çizer. Eğer doğaya bakarsak, dünyada var olan ve her biri farklı bir işlev ile tanımlanan dört farklı türde şey olduğunu görürüz:

Mineral: Kayalar, metaller ve diğer cansız şeyler. Tüm bunların tek amacı sona ermektir. Ruhsuz cansız nesneler olduklarından akılsızdırlar.

Bitki: Bitkiler ve diğer doğal yaşam. Burada yeni türde, canlı bir şey görüyoruz. Çünkü bitkiler beslenme ve büyümeye peşindedir, ruhları vardır ve amaçlarına ulaştıklarında tatmin olabildikleri bile söylenir.

Hayvan: Hayvanlar âlemine dâhil olan her canlı. Burada ise yüksek bir seviyedeki bir yaşamın meydana gelişini görüyoruz: Hayvanlar haz ve üreme peşindedir ve mutlu ya da üzgün bir köpekten tutun da sağlıklı olduklarına ve keyifli bir yaşam sürdüklerine kadar konuşabiliriz.

İnsan: İnsanları hayvanlar âleminin geri kalanından ayırt eden şey nedir? Aristoteles bu soruya şöyle cevap verir: Akıl. Sadece insanlar ilkelere göre davranma kabiliyetindedir ve bundan dolayı seçimleri için sorumluluk alırlar. Yanlış bir davranış olduğunu bildiğinden dolayı Johnny’yi şeker çaldığı için suçlayabiliriz ancak bir hayvanı yol yordam bilmiyor diye suçlayamayız.

Görünen o ki bizi eşsiz kılan şey akıl: Bir şeyleri düşünüp taşınarak amacımıza erişiyor, sorunlarımızı çözüyor ve dolayısıyla da bitkiler ve hayvanlardan nitelik olarak daha farklı türden bir yaşam yaşıyoruz. İnsan için iyi olan şey hayvan için iyi olan şeyden farklıdır çünkü farklı kapasite ve potansiyele sahibizdir. Düşünme kapasitemiz vardır ve bu kapasiteyi kullanmak insan olarak doğamızı tamamlar. Bu nedenle sadece haz, insanın mutluluğunu sağlayamaz. Hayvanlar haz peşindedir ve insanların kapasitesi onlardan fazladır. Amaç fiziksel dürtülerimizi ortadan kaldırmak değil, onları “düşünen hayvanlar” olarak doğamıza uygun olarak yönlendirmektir.

Aristoteles bize kendi mutluluk tanımını şöyle veriyor:

İnsanın işlevi bir hayat yaşamaktır ve bu etkinlik akla dayanır. İyi bir insanın işlevi ise bunların iyi ve yüce performansıdır ve eğer bir eylem iyi sergilenirse mükemmellikle uyum içinde uygulanmıştır: Durum böyleyse o zaman mutluluk, ruhun erdeme uygun etkinliğidir. (Nikomakhos’a Etik, 1098a13)

Erdem uygulaması olarak mutluluk arayışı

Bu son alıntıda, Aristoteles’in teorisinin başka bir önemli özelliğini görüyoruz: Mutluluk ve erdem kavramları arasındaki bağ. Aristoteles bizlere mutluluğu elde etme uğraşındaki en önemli faktörün “tam erdem” diye nitelendirdiği iyi bir ahlaki karaktere sahip olmak olduğunu söylüyor. Ancak erdemli olmak edilgen bir durum değildir: Kişi erdeme uygun davranmalıdır. Birkaç erdeme sahip olmak da yeterli değildir; kişi hepsine sahip olmak için çabalamalıdır. Aristoteles şöyle yazmaktadır:

‘Tam erdeme’ uygun yaşayan kişi, sadece şans eseri bir zaman dilimi için değil yaşam boyunca mutludur ve yeterince dış iyiyle donatılmıştır. (Nikomakhos’a Etik, 1101a10)

Aristoteles’e göre mutluluk bütün bir ömür boyunca sağlık, servet, bilgi, dostlar vb. gibi tüm iyileri elde etmeye dayanır, bu da insanın doğasını tamamlamaya ve hayatının zenginleşmesine öncülük eder. Bu, bazı çok zor olabilecek seçimler yapmamızı gerektirir. Çoğu kez daha az iyi olan şey [lesser good] anında haz vaad eder ve daha cezbedicidir; diğer yandan en iyi şey [greater good] acı vericidir ve birtakım fedakârlıklar gerektirir. Örneğin, geceyi televizyon izleyerek geçirmek daha kolay ve keyifli olabilir ama dönem raporlarınız için araştırma yaparak geçirmenin sizin için daha iyi olacağını biliyorsunuzdur. İyi bir karakter geliştirmek, iradenin zor durumlarda bile doğru olanı yapması için büyük çaba gerektirir.

Diğer örnek ise günümüz toplumunda giderek sorun haline gelen uyuşturucu kullanımıdır. Birisi, nispeten uygun fiyatlara sorunlarını anında unutabilir ve ciddi bir öfori (euphoria) deneyimler. Yine de bu kısa süreli zevk, kaçınılmaz bir şekilde uzun vadeli bir acıya neden olacaktır. Birkaç saat sonra acınası hissedebilir ve tekrar uyuşturucu kullanma ihtiyacı duyabilirsiniz ki bu da hiç bitmeyen bir ihtiyaç duyma-rahatlama döngüsüne neden olur. Bağımlılık yüzünden paranız suyunu çeker, arkadaşlarınız ve aileniz için bir yük haline gelir. Cömertlik, aşırılığa kaçmama, dostluk, cesaret vb. gibi iyi bir yaşamı oluşturan tüm bu erdemler, uyuşturucu kullanılan bir yaşamda fark edilir bir şekilde eksik hale gelecektir.

Aristoteles, günümüz toplumunda baskın olan “anında tatmin” kültürünü fazlasıyla eleştirirdi. Tam erdemli yaşamı elde etmek için doğru seçimleri yapmamız gerekir ve bu gözümüzü geleceğe, bütün hayatımız için istediğimiz nihai sonuca dikmemizi gerektirir. Anın zevklerininin tadını çıkararak mutluluğu elde edemeyeceğiz. Ne yazık ki bu, birçok insanın kendi içlerinde aşamadıkları bir şeydir. Aristoteles’in de yakındığı gibi, “insanlığın çoğu, hayvanlara uygun bir yaşam seçmekle zevklerine köle gibidirler” (Nikomakhos’a Etik, 1095b20).

Kitabın devamında irade zayıflığı diyebileceğimiz “akrasia” kavramına dikkat çeker. Birçok durumda bazı hazların baskın beklentisi kişinin neyin gerçekten iyi olduğu konusundaki algısını bozar. Neyse ki bu doğal eğilim, mükemmel erdeme sahip olmak için sebatlı çaba ve eğitim ile düzeltilebilir. Belirttiği üzere beceriksiz bir okçu, hedefe ulaşmayı amaçlamaya devam ettiği sürece pratik yaparak gerçekten daha iyi olabilir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki doğru olanı yapmayı düşünmek, hatta doğru olanı yapmaya niyetlenmek de yeterli değildir; gerçekten yapmamız gerekir. Dolayısıyla harika bir Amerikan romanı yazmayı düşünmek başka, gerçekten yazmak başka bir şeydir. Gerçekten inandırıcı bir hikâye ya da deneme ortaya çıkarmak için tüm bu harflere bir form ve sıra yüklediğimizde rasyonel potansiyelimizi açığa vurmuş oluyoruz ve bunun sonucu da derin bir memnuniyet hissi oluyor. Ya da başka bir örneği ele alalım: Vatandaşlık görevini oy kullanarak yerine getirdiğimizde rasyonel potansiyelimizi halkımız için sorumluluk alarak başka bir şekilde göstermiş oluyoruz. Gizli erdemimizi bu şekilde yerine getirmenin on binlerce yolu var ve öyle görünüyor ki insanın mutluluğunun bütün başarısı bu yolları anlaşılır ve mantıklı bir yaşam planında bir araya getirmek olabilir.

Aristoteles’e göre gerçekten mutlu bir hayat yaşamak için gerekli olan ve çok az insanın uyguladığı başka bir eylem daha var: Entelektüel düşünme. Rasyonel olmak doğamızda olduğundan, doğamızın nihai mükemmelliği rasyonel yansımadır. Bu, çocuklukta başlayan ancak bu dönemden sonra kısa sürede kaybolan doğal “bilme merakını” hareket geçiren entelektüel meraka sahip olmak demektir. Aristoteles’e göre eğitim, karakterin yetiştirilmesiyle ilgili olmalıdır ve bu, pratik ve teorik ögeleri içerir. Pratik öge, yukarıda bahsedildiği gibi ahlaki bir karakterin kazanılmasıdır. Teorik öge ise düşünürü düşünür yapan şeydir. Somut bir mükâfatı yoktur ancak bir şeylerin eleştirel sorgulaması zihinlerimizi doğal âlemden uzaklaştırıp tanrıların olduğu yere yaklaştırır.

Dostluk

Aristoteles’e göre dostluk, “eudaimonia” denen mutluluk amacını elde etmede en önemli erdemlerden biridir. Farklı dostluk türleri olsa da en yüce olanı erdeme (arête) dayalı olandır. Bu tip bir dostluğun temelinde fayda ve haz gözetmeksizin arkadaşları için en iyisini isteyen birisi yatar. Aristoteles buna “iyi ve erdem anlamında benzer iki kişi arasındaki tam bir dostluk türü…” demektedir (Nikomakhos’a Etik, 1156b7-8). Bu türden bir dostluk uzun sürer ve bulması zordur; çünkü bu tip insanlara rastlaması güçtür ve tam, erdemli bir arkadaşlığa sahip olmak büyük çaba gerektirir.

Aristoteles, bir insanın zamandan dolayı çok fazla sayıda arkadaşa sahip olamayacağına dikkat çeker ve erdemli bir dostluğun gerektiğine önem verir. Aristoteles arkadaşlığa o kadar çok değer verir ki arkadaşlığın adalet ve takdirin yerini aldığını ileri sürer. Her şeyden önce, dostluk insanlar için öyle değerli gibi ki hiç kimse arkadaşları olmadan yaşamayı seçmez. Takdire değer veren insanlar ya pohpohlanma ya da bu ilişkiler sayesinde kişisel çıkar elde edebilirler diye sahip olduklarından daha fazla güce sahip olan kişilerin peşindedir. Aristoteles, dostluk sevgisinin bundan daha üstün olduğuna inanır çünkü olduğu gibi keyfi çıkarılır. “Ancak insanlar sevilmeyi kendisi için amaçlandığından sever, bu nedenle sevilmek takdir edilmekten daha iyi gibidir ve dostluk da kendisi için amaçlandığından tercih edilir.” (Nikomakhos’a Etik, 1159a25-28). Burada keyif üzerine yapılan vurgu kayda değerdir: Erdemli bir dostluk ilişkisi, haz ve erdemi bir araya getirdiğinden en keyifli olanıdır; bu nedenledir ki bizim duygusal ve entelektüel doğamızı tamamlar.

Altın Orta

Aristoteles’in etiğinin odak noktası sorumluluk ve zorunlulukların ahlaki ağırlığı değil karakter gelişimi ve cesaret, adalet, ölçülülük, hayırseverlik ve sağduyu gibi erdemleri edinme olduğundan çoğu zaman “erdem etiği” diye anılır. Aristoteles hakkında herhangi bir şey bilen herkes, aşırılık ve eksiklik olan iki uç arasındaki altın orta öğretisini duymuştur. Örneğin cesaret, gözü karalık ve aşırı korkaklık arasındaki ortadır. Adalet, çok fazla alma ve verme ile çok az alma ve verme arasındaki ortadır. Hayırseverlik hak etmeyen insanlara yardım etmek ile hiç etmemek arasındaki ortadır. Aristoteles, kişinin erdemlerini her zaman sergilemesi gerektiğinden her şeyde ölçülü olması gerektiği önerisinde bulunmuyor.  Kişi, “komşuma daha önce iyi davrandığım için artık acımasız olmalıyım” diye düşünemez. Orta, iki erdemsizlik arasındaki ortadır, çok fazla ve çok az arasındaki bir orta değil. Üstelik orta görecelidir, birine göre orta olan şey başka bir insan için aşırı olabilir.

Aristoteles’in belirttiği gibi güreşçi Milo, normal bir insandan daha fazla yulaf lapasına ihtiyaç duyar ve onun “orta” beslenme şekli buna uygun şekilde değişiklik gösterecektir. Aynısı ahlaki erdemler için de geçerlidir. Aristoteles, bazı insanların diğerilerine göre daha zayıf iradeyle doğduklarını ileri sürer; bu insanlar için savaştan kaçmak öldürülmek veya intihar etmek uçları arasındaki bir orta olabilir. Burada Aristoteles’in esnek davrandığını görüyoruz: Bazı ahlaki kuralları şart koşsa da, bunları bazı huyların çeşitliliği ve ihtimalini hesaba katmak için esnek bırakıyor.

Aristoteles’in orta öğretisi, adaleti zıtlıklar arasındaki denge durumu olarak düşünen eski düşünce şekilleriyle uyumludur. Eski kozmolojiye göre evren, kaos ve düzen zıt kuvvetleri arasındaki uzlaşmanın bir sonucu olarak dengededir. Yunan filozof Heraklitos, doğru yaşamayı zıtlıkların uyumu prensibi olan Logos’a uyumlu hareket ederek yaşamak olarak düşünür; Platon ise adaleti ruhun bölümlerinin dengesi diye tanımlamıştır. Aristoteles de Platon gibi erdemli bir karakterin sağlıklı bir bedende bulunduğunu düşünür. Onun zamanında geçerli olan bir tıp teorisine göre, bedendeki sağlık sıcaklık, soğukluk, kuruluk ve nemin zıt özellikleri arasındaki uygun dengeden meydana gelir. Doktorun amacı, uygun egzersiz ve diyet belirleyerek bunlar arasındaki uygun dengeyi yakalamaktır ki bu tabii ki herkes için değişiklik gösterecektir.

Aynısı ruh sağlığı için de geçerlidir: Çok fazla tutkulu olmak kişinin ve başkalarının akıl sağlığına zarar verecek öfkenin veya şiddetin umursamaz davranışına neden olabilir; ancak hiç tutkuya sahip olmamak kişinin insani doğasını reddetmesi demektir ve hastalık, durgunluk ve antisosyallik gibi davranışlarla sonuçlanır. Sağlıklı olan orta yoldur, yine de aşırı tutkulu doğan insanların asık suratlı, tutkusuz doğası olan insanlara göre daha farklı bir “orta” anlayışı olacağını düşünürsek kesin bir ortanın olmadığını unutmayın. “O hâlde erdem, tercihlere ilişkin bir huy: Akıl tarafından ve aklı başında insanın belirlemesiyle belirlenen, biz göre orta olanda bulunma huyudur,” (Nikomakhos’a Etik, 1106b36) diyerek sonuçlandırıyor Aristoteles.

Sonuç

Sonuç olarak, Aristoteles’e göre mutluluk nedir?

  • Mutluluk nihai son ve insan varoluşunun amacıdır.
  • Mutluluk ne bir haz ne de bir erdemdir. Erdemin uygulanmasıdır.
  • Mutluluk, kişinin yaşamının sonuna kadar elde edilemez. Dolayısıyla bir amaçtır ve geçici bir durum değildir.
  • Mutluluk, insan doğasının mükemmelliğidir. İnsan düşünen bir hayvan olduğundan insanın mutluluğu aklını kullanmasına bağlıdır.
  • Mutluluk, kişinin kendi yaşamında cesaret, cömertlik, adalet, dostluk ve vatandaşlık erdemlerini sergilediği ahlaki bir karakter edinmeye bağlıdır. Bu erdemler, aşırılık ve eksiklik uçları arasındaki ortayı ya da dengeyi gerektirir.
  • Mutluluk, entelektüel düşünceyi gerektirir. Bu da rasyonel kapasitemizin nihai farkındalığıyla mümkündür.

Kaynakça

Ackrill, J. (1981). Aristotle the Philosopher. Oxford: Oxford University Press. A comprehensive introduction to Aristotle.

Adler, Mortimer (1978). Aristotle for Everybody. New York: Macmillan. A popular exposition for the general reader.

Aristotle, Nicomachean Ethics (2004), ed. Hugh Treddenick. London: Penguin. The main source for Aristotle’s ethics.

Aristotle, Politics (1992), ed. Trevor Saunders. London: Penguin. Aristotle situates ethics within the discussion of the best constitution.

A History of Greek Philosophy, Vol. 6. Cambridge University Press. One of the standard classics of the history of Greek philosophy.

Hughes, Gerald J. (2001). Routledge Philosophy Guidebook to Aristotle on Ethics. London: Routledge.

Ross, Sir David (1995). Aristotle (6th ed.). London: Routledge. A classic overview by one of Aristotle’s most prominent English translators, in print since 1923.

İnternet Kaynakları

Online Nicomachean Ethics: http://classics.mit.edu/Aristotle/nicomachaen.html

Aristotle’s Ethics. http://plato.stanford.edu/entries/aristotle-ethics/

Çeviren: Tual Şekercigil
Kaynak: Pursuit-of-Happiness 


Paylaş

Düşünbil Portal

Düşünbil Portal, bilim, felsefe ve psikanaliz alanlarında yazılı ve görsel içerikli makale, deneme ve çeviri yayınlayan çok içerikli bir portaldır. Genel okur-yazar kitlenin bilinçlenmesini ve farkındalık kazanmasını amaçlamaktayız. “Düşünen her insan gençtir” vizyonu ile her genç insana hitap etmeyi amaçlayan Düşünbil Portal, dergi ve etkinliklerle bu amacını geliştirmektedir.

https://www.dusunbil.com